Ordu Ve Giresun Kadın Platformları eş zamanlı ortak basın açıklaması düzenledi. Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında gerçekleştirilen oturma eylemine CHP İl Kadın Kolları ve İl İlçe Gençlik Kolları Başkan ve üyeleri de destek verdi.

Platform adına açıklama yapan Mihriban Yuva, eylemde şunları söyledi; “Türkiye’nin ilk imzacı ülke olduğu, uluslararası insan hakları sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi,46 ülke tarafından imza altına alınmış; devletlere “kadına yönelik şiddetle mücadele “ kapsamında, önemli yükümlülükler getirmiştir. İstanbul Sözleşmesi uyarınca, şiddet görme riski bulunan ya da şiddet gören kişilerin korunması amacıyla ,“önleyici ve koruyucu” tedbirler öngörülmekte ve devletlerin mahkemeler,  mülki idare amirleri ve kolluk görevlileri aracılığıyla, aile içi şiddet mağdurlarına ,ısrarlı takip mağdurlarına ve dezavantajlı diğer gruplara yönelen şiddetle, etkin mücadele edip etmediği denetlenmektedir.

      Ne var ki, İstanbul Sözleşmesinin bugünlerde, bazı gerici çevreler tarafından, sözde aile bütünlüğünü bozduğu gerekçe gösterilerek, bertaraf edilmeye çalışıldığına tanık olmaktayız. Sözleşmeye yönelik eleştirilerin en başında, İstanbul Sözleşmesi uyarınca yürürlüğe giren, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında öngörülen, uzaklaştırma kararı gibi birtakım önlemler gelmektedir. Sözleşmenin iptalini isteyen gerici çevreler, kadının yaşadığı her türlü şiddete rağmen ses çıkarmamasını ve dizini kırıp evinde oturmasını istemektedir.

   Aile bütünlüğünü bozan kadınlar değildir. İstanbul Sözleşmesi, aile bütünlüğünü bozmaz. Aile bütünlüğünü bozan; eşine, sevgilisine şiddet uygulayanlar; ailesinin bakım ve sorumluluğunu ihmal edenlerdir. Arkadaşlık teklifini onaylamadığı için bir kadını, ısrarla takip ve taciz edenlerdir. Aileyi ekonomik ve sosyal güvencesizliğe sürükleyenlerdir.2020’nin ilk altı ayında, erkekler tarafından 125 kadın öldürüldü,61 kadın taciz edildi,134 çocuk istismar edildi ve 23 kadın tecavüze uğradı.27 yaşında canavarca katledilen  Pınar Gültekin, bu vahşetin kamuoyuna yansıyan son kurbanıydı. Ancak Aile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu konudaki sorumluluğunu sadece baş sağlığı mesajı yayınlamak ve davalara müdahil olmakla sınırlı tutmaktadır. Önleyici mekanizmalar oluşturmayı, kadın erkek eşitliğini sağlayan politikalar üretmeyi reddeden ,toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı yok edilirken en ufak bir itiraz geliştirmeyen bu bakanlığın, biz kadınların yaşamını koruyamadığı bir kez daha açığa çıkmıştır. Şiddet ve güvensizlik duygularının egemen olduğu bir yerde, korunması gereken “aile” değil; şiddet mağduru olan aile üyeleri ve özellikle çocuklardır, kadınlardır. 

     Sevgi, saygı, güven duygularından yoksun bir ortamda , ne eşlerin ne de çocukların fiziken ve ruhen sağlıklı olduklarından söz edilemez. Amacımız, her ne şartta olursa olsun aile bütünlüğünü korumak değil, mutlu bireylerden oluşan ve mutlu ebeveynleri hak eden, mutlu çocukların yetişmesi sağlanan bir toplum inşa etmektir.

    Toplumumuzda gün geçtikçe artan ,“kadına yönelik şiddet” ve “kadın cinayeti “ haberlerinin olağanlaştırılmasını kabul etmiyoruz. Egemen zihniyetin, namus algısını sadece kadınlar üzerinden konuşmasını kabul etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin de öncelediği ,“Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini” sağlamak yönündeki çalışmaları sürdürmek, eşitsizliğe karşı koruyucu/önleyici tedbirleri almak, devletin görevidir. Aksine, şiddet mağdurlarını koruyan İstanbul Sözleşmesi‘nin bertaraf edilme çabası, hiçbir koşulda kabul edilemez. Yaşamlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Eşit ve özgür bir yaşam için kadın dayanışmasından güç alarak, örgütlü mücadelemize ısrarla devam edeceğiz.

Eşit ve özgür bir yaşamdan yana olan herkesi, İstanbul Sözleşmesini savunmaya, sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin bir şekilde uygulanması için mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!”