HASTANE TEMELİ

Yine bir tarih verildi.

Yine sevindik.

Yine heyecanlandık.

Ak Parti Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu partisinin Perşembe ilçe kongresinde Şehir hastanesiyle ilgili tarih verdi. “29 Eylül 11 Ekim arası Ordu şehir hastanesinin yapım ihalesi yapılacak. Ekim kasım ayında da temeli atacağız “ dedi.

Nasreddin Hoca birinden borç istemiş, adam sormuş: “Hocam borcunu ne zaman ödeyeceksin.”

Hoca, “Diken alacağım onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim. Yünleri dikenlere takılacak, ben yünleri toplayacağım sonra onları ip yapıp pazarda satacağım ve borcumu ödeyeceğim” demiş.

Adam gülünce hoca cevabı yapıştırmış: “Hazır parayı gördün gülüyorsun.”

Yine bir tarih verildi.

Bir sonraki tarihi merak etmiyor değilim.

RÜSUMAT NO:4

Nihayet bu kentin kimliğini yansıtacak bir proje gündeme getirildi.

Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'daki kuvvetlere silah taşıyan “Rüsumat No:4 Gemisi”nin anıtını aslına uygun şekilde yapılması için çalışma başlatıldı.

Bence harika bir proje. Rüsumat No:4 Gemisi’nin destanı gelecek kuşaklara aktarılacak.

Bu kente özgü, bu kentin gururu, bu milletin onuru, bu kentin simgelerinden biridir Rüsumat olayı.

1921 yılında Ordu sahilinde Yunan gemilerinden kurtulmak için batırılan ardından tekrar yüzdürülen Rüsumat No:4 Gemisi Kurtuluş Savaşı’nda hafızalardan silinmeyecek bir olayla tarih sayfalarında yerini almıştı.

Proje geminin Ordu sahilinde uygun bir yere müze şeklinde sergilenmesini planlanıyor.

Ordu Büyükşehir Belediyesi bu amaçla 4 Ağustos’ta gemi yapım ihalesine çıkıyor. Gemi yapımı sözleşme yapıldıktan 150 gün içinde tamamlanacak.

Rüsumat No 4 Vapuru, 17 Ağustos 1921’de Ordu'ya gelmiş peşindeki Yunan savaş gemilerinden kaçırılmak için cephanesi boşaltılarak batırılmış sonrasında ise kadın-erkek Orduluların çabalarıyla yüzdürülerek yeniden savaşa katılmıştı.  

Gemi için İngiltere Kraliyet kaynaklarına başvuru yapılabilir.

33 metre boyunda, genişçe bir ön güvertesi, dümen ve baş altında iki kapalı ambarı bulunan Rüsumat No:4, aslına uygun, içimize sinen bir proje olur inşallah.

Heykel krizini henüz unutmaya başlamışken…

EMRE YAYLA

Devletin, vatandaşa dokunan en sıcak elidir muhtarlar.

Vatandaşa en yakın idari birim olarak önemli bir görevi yerine getirir.

Ordu Şarkiye Mahallesi bu anlamda çok şanslı.

Şarkiye mahallesinin Emre’si var.

En ufak sorununda dahi gece gündüz halkın ve mahallesinin yanında olan, genç, dinamik, çalışkan bir muhtar Emre Yayla.

Son yağan yoğun yağmur sonrasında Şarkiye Mahallesinde birçok alanı su basması sonrasında Şarkiye Mahallesi Emre Yayla giydi çizmelerini, üstünde yağmurluğu sabahlara kadar ekiplere yardımcı olmaya çalıştı. Evlerini, dükkânlarını su basan vatandaşların yanında oldu. Saat fark etmiyor, her an Şarkiye için çalışıyor. Daha temiz ve güzel bir Şarkiye için çalışmalara devam Emre Muhtar.

Lakin bir konuda dikkatini çekmek isterim.

Çok çalışıyorsun kardeşim.

Çok parçalıyorsun kendini.

Çok gayretlisin.

Ve çok şükür vatandaş görüyor ve takdir ediyor.

Unutma; bu memlekette hiçbir başarı cezasız kalmaz.  Benden söylemesi.

***

Hayat denen bu uzun yolda her ne olursa olsun, kendi doğrularından vazgeçmeden ilerle. Kendi yolunun sana getireceği zorluklara sadece gül geç. Başarı anahtarının her zaman sende olduğunu unutmaman dileğiyle.

Başarı ve gayretlerini alkışlıyoruz.

Unutma, yanındayız…

NAZIM HİKMET

Nazım hikmet'in bursa Cezaevi’nde tutsaklık günleri koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir.

Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:

- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? Der.

Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer.

- Demek Nazım sizsiniz, der. Nazım’a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, "gidebilirsiniz" der.

Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:- Ömer Hayyam adını duydunuz mu? Diye sorar.

Müfettiş hemen atılır: - Kim duymaz Hayyam'ı.

Nazım: - Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? Diye sorar.

Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür. - Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı'nı ve sizi kimse anımsamayacak, der çıkar.

Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama nazım, koğuşunun yolunu tutmuştur. Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?