HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer
22 Ocak 2021 Cuma Saat: 11:22

UFUKTAKİLER

ŞEHRİYE ÇORBASI
UFUKTAKİLER

Onun ne zaman eve geldiğini hatırlayamıyorum. Çok küçüktüm o zamanlar. Büyükçe bir masanın üzerinde tek başına tahtına kurulmuş bir kral edasında öylece duruyordu. Hiçbirimiz dokunmazdık ona. Evdeki en değerli şeydi o. Annem üzerine örttüğü bir dantelle kısmen tozdan korurdu onu. Hemen üzerinde küçük sarı bir saat duruyordu. O saate bakıp haber saati geldiğinde babam düğmesine basar açardı o radyoyu.

Evdeki en değerli eşyalardan biriydi o. Kimi zaman babamın onu bizden çok daha fazla sevdiğini düşünürdük. Üzerinde toz gördüğünde ablama öyle çok bağırırdı ki sesi evin dışından duyulabilirdi.

Ailemizin çok önemli bir ferdi gibiydi o. Sabahleyin işine giden babam öğlen vakti yemeğe geldiğinde saat 13.00’ deki ajansı dinlerdi mutlaka. O ajansı dinlerken biz susar hepimiz pür dikkat dünyada neler olmuş o radyoyu dinlerdik. O radyodan dinledik Zeki Müren’den “Gönül penceresinden ansızın gelip geçtin” şarkısını. O radyo haber verdi İsmet İnönü’nün hayata veda ettiğini. O radyodan duyardık sağ-sol çatışmasından vurulup ölen gençlerin isimlerini. Ve o radyodan duyduk ihtilal olduğunda Hasan Mutlucan’dan kahramanlık türkülerini.

Saat 13.00 olduğunda öğlen vakti yediği yemeğin ağırlığından uzandığı çekyatta haberleri dinleyen babam gözlerini kapatarak yorgunluk atardı. Saat tam 13.00 olduğunda radyodan “ dıd dıd dıd dıd saat 13.00 haberleri veriyoruz” anonsunu geçen mikrofonik bir erkek sesinin ardından önce bir fon müziği ardından fonda daktilo tuşlarının eşliğinde gün içerisindeki gelişen olayları dinlerdik TRT’den. O zamanlar sancılı günlerdi. Ülkemizin çok zaman kaybettiği, çok canların yitirildiği, neredeyse iç savaşa dönüşen Türkiye’den haberler dinler, üzülürdük.

Saat 13.30 olduğunda ekip arabası gelip alır giderdi babamı. Babam bir polisti. Memleket yangın yeriydi o zamanlar. Babam o yangının içine gider eliyle ateşi avuçlardı. Çok korkardık o zaman. Bu ateş bir gün babamı dolayısıyla bizi yakacak diye.

Arkası yarınlar vardı o zamanlar.  En büyük eğlencemiz o büyük masanın etrafında toplanıp nefes dahi almadan radyodan o geceki yayınlanan piyesi dinlerdik. Radyodan odamızın içerisine yayılan o efektleri hiç kaçırmadan pür dikkat dinlerdik. O radyo hayatımızın önemli bir parçası, ailemizde ana, baba, kardeş gibi değerliydi.

Elektrikler kesilirdi o zamanlar. Kar yağardı şehre. Beyaz bir örtüyle kaplanırdı her yer. Bizim evde karanlıkta da devam ederdi hayat. Hepimiz ısınalım diye genişçe bir araya kurulmuştu soba. Kömür ateşi tüm evi sarar, sıcacık olurdu. Kimi zaman soyulmuş portakal kabukları koyardık üzerine. Tadına doyum olmaz bir koku yayılırdı evimizin odalarına. O zamanlar buna mutluluk diyorduk.

Çoğunlukla içerdi babam. İçtiği akşamlar elektrikler kesilmişse o radyodan bize fayda yoksa tek kişilik gösterisiyle babam çıkardı ortaya. Hafif çakır keyif. Sürekli gülümserdi babam. Çoğunlukla çok sert ve gergin olan babamın bu halini görünce biz de gülümserdik. Mum ışığının gölgesinde memleketini anlatırdı babam. Memleketi anlatmadan önce mutlaka türkü söylerdi evimizde. Biz bildiğimiz kadarıyla eşlik ederdik ona.

” Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa, vermem seni ellere Ordu üstüme kalksa sürmelim Amman.”

Hep birlikte söylemeye başlardık sonra. Bir süre sonra babam susar, biz devam ederken, o gözlerinden akan yaşı göstermeden silmeye çalışırdı. Hüzün vakti gelmişti o an. Uzak kaldığı memleket hasretiyle yanıp tutuşan babam uzaklara dalar, dudakları titrerdi.

Sonra başlardı anlatmaya. Çok gerilere giderdi babam. Taa çocukluğuna. Denizde, köyün deresinde yüzmesini, fındık bahçesini, âşık olduğu kızları, terzi anasını, çırak kızları,  mahallede tek onun olan bisikletini. Heyecanla dinlerdik. Hatta bir kez değil, birçok kez. Bilirdik hikâyeyi tüm ayrıntısıyla. Ancak tekrar tekrar dinlemek hoşumuza giderdi.

Bir seferinde Valiliğin yokuşundan bisikletin arkasında arkadaşıyla birlikte uçarak iniyor aşağıya. Bugün Çarşamba. Pazar kurulmuş aşağılara. Bisiklet yokuş aşağıya hızlandıkça hızlanıyor. Durmak imkânsız. O sırada yokuştan aşağıya inen iki elinde bakraç içerisinde yoğurt taşıyan şişman bir kadın çıkıyor karşılarına. Duramıyor tabii. Kendi deyimiyle tam ortadan koyuyor kadına. Kadın bir tarafa bakraçlar bir tarafa. Arkadaşı kaçıyor. Yollar yoğurt gölüne bulanıyor. Bir bekçi kulaklarından tutup doğru karakola götürüyor babamı. Terzi anası yoğurtların parasını veriyor, kurtarıyor onu.

Bu gösterinin sonu her zaman hüzünle bitiyordu tabii. Yıllar boyunca memleket memleket gezip polislik gibi ağır bir mesleği yapan babamın gözlerindeki memleket özlemi iki damla yaş olup akıyordu her zaman. Bizim karanlıkta görmediğimizi zannediyordu ama yanılıyordu.

Sabah kahvaltısında çorba içerdi babam.  Sıcak bir çorba sabah onu kendine getirirdi.  En sevdiği çorba şehriye çorbasıydı. Hele bir de annem yapmışsa dünyanın en güzel çorbasıydı. Sıcak içilmeliydi çorba. Tabağa konulduğunda buharı karışmalıydı havaya. Odanın dört bir yanına dağılmalıydı kokusu.  Bol limonlu çorbayla güne başladığı zaman bir başka keyifti onun için. Neden bilmem haftanın üç günü mutlaka olurdu evimizde. Hemen hemen her gün pişse hayır demezdi belki de.

 

O sabah erken uyandı babam. Sakal trasını olup alel acele giyindi.  En son beylik tabancasını koyardı beline.  Beyaz bir kılıfın içine yerleştirdiği devletin silahını özenle kontrol eder,  düşmemesi için büyük bir dikkatle yerine yerleştirirdi.  Silahtan çok korkardı annem. Bu nedenle babam her akşam işten eve döndüğünde silahını anneme verirdi önce. Annem yatak odasına girer, kapıyı kapatır ve bir süre sonra tabancayı bir yerlere saklamış olarak çıkardı odadan. Tam altı kardeştik. Beş  canavar erkekle baş etmek kolay değildi. Birimiz kurcalar bir kaza çıkar diye ödü patlıyordu.

Annem yine sabahın erken saatinde ayakta babamı giyinmiş görünce şaşkın,

“Çorba henüz pişmedi, neden acele ediyorsun?”

“Acil bir görev var. Acele etmem gerek. Bu sabah çorba içemeyeceğim. Öğlen vakti geldiğimde içerim” dedi.

Ve hızla çıktı evden. Hava yeni aydınlanmıştı. Bir ekip arabasına binip gitti. Mutfaktan annemin pişirdiği şehriye çorbasının kokusu yayıldı evin içine…

Saat 12.00’yi çoktan geçmişti. Babam geç kalmıştı. Annem bir kişilik masa hazırlamış, bir tabak, bir bardak, kaşık, çatal koymuştu masaya. Ortada pul biber ve limon. Saat neredeyse 13.00’e yaklaşmıştı ama babam hala ortada yoktu. Annem pencereye yapışmış, babamın yolunu gözlüyordu. Ocakta şehriye çorbası pişmiş, kaynamaya devam ediyordu.  Artık iyice buhar kaplamıştı mutfağı.  Annem her zamanki alışkanlıkla masanın üzerinde duran radyoya uzanıp düğmesine bastı. Birkaç dakika sonra haberler başladı. Haberleri sunan kadın spikerin dudaklarından dökülen sözlerle olduğu yerde kaldı annem.

“Yurt genelinde çıkan olaylarda 1 polis şehit olurken,  7 vatandaşımız hayatını kaybetti…”

Birbirimize baktık.  Şehit polis nerede, hangi şehirde oldu acaba? Az sonra en küçük kardeşim koşarak girdi odaya.  “Babam geliyor, babam geliyor…”

Koşar adımlarla kapıya yöneldik.  Bir ekip arabası evimizin önüne yaklaştı. Kapılar açıldı. Babamın arkadaşları göründü önce. Babamı aradı gözlerimiz.  Yoktu aralarında. Bir polis boynunu bükerek elinde yıldızlı bir şapkayı uzattı anneme. Annem olduğu yere düşüp kaldı. Masada tabakta ağzına kadar dolu olan çorba buz kesti. Buhar çıkmıyordu içinden. Soğumuştu.

Birkaç gün sonra o radyo masanın üzerinden kayboldu.  Kömürlüğün derin karanlıklarına atıldığına şahit olmuştum. Bir daha hiç görmedik.  O günden sonra hiç şarkı dinlemedik birlikte. Haberleri hiç. Arkası yarınlar pek ilgimizi çekmedi.

Elektrik kesildiğinde, evimizi karanlık bir yorgan gibi sardığında bize hikâye anlatacak babam yoktu artık. O anlarda hepimiz gidip yataklarımızda uyumaya çalıştık. 

Uzun zaman şehriye çorbası pişmedi evimizde…

 

Anahtar Kelimeler : UFUKTAKİLER

Haber Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?

Son Haberler

 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız