EŞEK…

Ufuk ERSOY2019-10-09 09:52:50

Nasrettin Hoca bir vakit eşeğini hava alsın diye evin damına çıkarmış. Aradan biraz zaman geçince ‘yeter artık, inme vakti’ diye düşünmüş. Çekmiş eşeği damdan, kan ter içinde kalmış hoca ama nafile inmemiş eşek bir türlü.

-      Ne halin varsa gör bre eşek, deyip orada bırakıp aşağı inmiş.

Oynama alanı bulan eşek zıplamış durmuş damda. Öyle zıplamış öyle zıplamış ki dam delinip aşağı düşüp ölmüş. Akıbeti ibretle izleyen hocamız hemen dersi çıkarmış tabi;

Demek ki eşeğin mertebesini yükseltirsen hem bulunduğu yere zarar veriyor, hem de kendine.”

***

Eşek bu, bildiğiniz eşek.

Makamını mertebesini yükseltmekle eşek eşeklikten vazgeçmez.

Hele bazı eşekleri hak ettiğinden daha yüksek yerlere çıkarırsan bir de üstüne o eşekte keramet aramaya kalkarsan yandın o zaman.

Lâyık olan eşeğe, eşekliğini hatırlatıp, layık olduğu yerde layık olduğu kadar sevmek gerekir. 

Ederinden fazla değer verirsen hocanın eşeği gibi çıktığı hem damı deler, düşer sonra.

***

Eşek bu, bildiğiniz eşek…

Deveye şikâyetini sormuşlar, “Sırtımdaki yük umurumda değil ama kervanbaşında eşek yok mu, o çok zoruma gidiyor” demiş.

Bakıyorsunuz etrafınıza, liyakat değil, sadakat ön planda. Yahu diyorsunuz hani bilgi, hani görgü, hani tecrübe, vizyon, kalite nerede…

Bedelini ağır ödüyorsunuz sonra, bir arpa boyu yol almıyorsunuz.

Zaman kaybediyorsunuz.

Lakin kimsenin umurunda değil.

Eşek bu, bildiğiniz eşek…

Sen çırpınıyorsun ama o dama çıkmış keyifle etrafı seyredip hopluyor zıplıyor.

Ne kadar gürültü yapılırsa yapılsın bu kervan yürümektedir/yürüyecektir deniliyor ya. Sonuç belli.

Dam çöküyor.

Altında vatandaş kalıyor her zamanki gibi…

 

Anasayfa