Mehmet Ziya Odabaş

BİR ASTSUBAYIN ANILARINDAN.

15 Nisan 2019 Pazartesi Saat: 09:18

Birliğime  yeni atanmıştım.

Henüz alışma devresindeydim.

Görev yaptığım karakolumun bölgesine bir bakan ve general halkı ziyarete gelmişi.

Beni onları korumam için görevlendirmişlerdi.

Bakan insanlarla kucaklaşırken ve küçük bir konuşma yaparken,

Ben dikkatle çevreyi süzüyordum.

İki el silah sesi duyuldu.

General  kendisini yere atarken,

Ne yazık ki, bakan kurşuna hedef oluyordu.

Yanımdaki Mehmetçiklerle, ateş edilen yöne doğru hızla hareket ettim.

Ancak bula bildiğim sadece birkaç boş kovan olmuştu.

Ateş edenler kalabalıktan istifade ederek kaçmışlardı.

Allaha şükür ki, bakan hafif yaralanmış  ve ayakta tedavi görmüştü.

Olay, açılan idari tahkikatla araştırılıyordu.

Sivil Polis  memurları ifademi aldılar,

Yanımdaki uzmanları ve Mehmetçikleri sorguladılar.

Görevli arkadaşlara durum ne aşamada olduğunu sorduğumda bir şey yok abi diyorlardı.

Lakin ben de suçsuz olduğumu biliyordum. Ve korkmuyordum.

Gün geldi, beni mahkemeye çıkardılar.

Hakim bana olayı sordu, aldığım tedbirlerden bahsettirdi.

Ben de tek tek anlattım.

Duruşma bittiğinde kollarıma takılan kelepçeleri hissettim.

Ne oluyor ne yapıyorsunuz demeden Ring aracına bindirdiler.

Eşim dışarıda hem ağlıyor hem de isyan ediyordu.

Ne yapıyorsunuz siz, neden eşimi tutukluyorsunuz diye haykırıyor, sesi yeri göğü inletiyordu.

Eşimle göz göze geldiğimde sakin ol diye bildim.

Onu da başka ring aracına bindirdiler.

Sebebini anlayamadım bir olayda cezaevinin karanlık zindanlarına doğru yol alıyorduk.

Çalıştığım yer  ilçe merkezi olduğundan o ilçenin bağlı olduğu ile doğru gidiyorduk.

Bir yerde mola verdik, hem ihtiyaç giderecek, hem de  yemek yenecekti.

Yanımdaki görevli araçtan indi,

İndi ama benim dosyamı araca bırakmıştı.

Dosyayı aldım inceledim.

20 yıl  ağır hapis cezasına çarptırılmıştım.

Suçu tamamen bana yüklemişler, aradıkları suçluyu bulmuşlardı.

Umutsuzluğa düştüm,  korktum, göz yaşlarım pınar oldu dökülmeye başladı.

Çocuklarıma, anneme ve hayata hoşça kal deme fırsatı bulamamıştım.

Kaçmaya karar verdim.

Bir boşluktan istifade ederek kaçtım.

Halk beni  hain, terörist olarak bir birlerine anlatmaya başladılar.

Tam bir hafta saklandım.

Bir oyuna bir kumpasa kurban gitmiştim.

Çocuklarımı ve annemi görmek için eve gitmeye karar verdim.

Gittim, gördüm, onları kokladım.

Yakalanacağımı biliyordum,

Gece bir vakit geldiler ve ben teslim oldum.

Çünkü ben polisimize, askerimize kurşun atacak hain değildim.

Eşim zindanların kadınlar bölümünde, ben ise erkekler bölümündeydim.

Artık gün ışığı göremez olmuştuk.

Eşimin yaptığı hakaretten dolayı cezası azdı ve birkaç ay yattıktan sonra serbest bıraktılar.

Ceza evi yönetiminden izin almış eşimle hasret gidermek, helallik almak için  görüşmüştüm.

Eşim çıktıktan sonra,

İntihar etmeye karar verdim.

Uzunca bir ağıt yazmış,  duygularımı anlatmış ve,

Bu utançla yaşamaktan sa ölmeyi tercih etmiştim.

Son sözlerim,

Unutma beni halkım, ben terörist değilim,

Hırsız değilim.

Olmuştu.