Ersin ERDOĞAN

Oku… Oku… Oku…

6 Ağustos 2020 Perşembe Saat: 09:11

Okumamış bir insanın fikir sahibi olması, fikri olmayanın da zikir sahibi olması çok zordur. İnsan yaşamı boyunca her an öğrenme süreci içindedir. Okumadığınız sürece ise sadece tecrübe ettiğiniz, duyduğunuz ve gördüğünüz şeyleri öğreneceksiniz. Ama bu yolla öğrendikleriniz gelişiminiz için asla yeterli olmayacaktır. Çünkü insanın sadece tecrübe ederek bir meslek sahibi olması mümkündür ama bilgi ve fikir sahibi olması değildir. Halk dilinde dendiği gibi “hem alaylı hem mektepli” olmamız gerekli. Dünyada bu anlayışı kavramış toplumlar ilerleyebilmiştir.

Okumaktan kasıt sadece örgün eğitim kurumlarından mezun olmak değildir. Asıl kastedilen insanın hayatı okumasıdır. Hayatı okumak ise bizden öncekilerin düştüğü hatalara düşmeden ilerleyebilmektir. Bunun için okuması, bilgi ve fikir sahibi olması ve yanlış ile doğruyu birbirinden ayırt etmesi şarttır. Aksi takdirde hep aynı cehalet ve aynı suiistimaller yaşanacaktır.

Ülkelere göre düzenli kitap okuyanların oranları şöyle; Fransa ve İngiltere’ de %21, Japonya %14, ABD %12, İspanya %9, Türkiye’ de ise %0,1(binde bir)’ dir. Okuma alışkanlığında da dünyada 86.sıradayız. Ülkemizde kitap okuyanların %56’sı aşk, %24′ ü siyasi, %13′ ü düşünce ve %7′ si kişisel gelişim kitapları okumaktadır.

TUİK verilerine göre; bir günde TV izlemeye 6 saat, İnternet’te gezinmeye 3 saat ve kitap okumaya sadece 1 dakika ayırıyoruz. Kitap okumak hem sosyo-ekonomik hem de kültürel alışkanlıklarla alakalı bir durumdur.

Çocuklarımıza kitap alıp okumalarını tavsiye ediyoruz ama kendimize kitap alıp okumuyoruz. Çocuklarına sigara veya alkol içme diye yasak getiren ama karşısında içen ebeveynler gibi davranıyoruz. Çocuklar rol model olarak anne ve babalarını alırlar. Ebeveynler telefonla, TV ile ilgilenirse çocuğun da eline kitap alıp okuması beklenemez.

Türkiye’de yaklaşık olarak 75 bin okur var ama 25 milyon aktif öğrenci var. Eğitim süreci içindeki bu çocuklara dahi kitap okutamıyorsak problemin vahameti ortadadır. Elimize sadece ders kitabı alıyor olmamıza rağmen bilim üretmede de pek ileride olduğumuz söylenemez.

Yapılan araştırmalar, okullardaki öğretmenlerin dahi çoğunun okuma alışkanlığı olmadığını gözler önüne sermektedir. Türk Eğitim-Sendikasının yapmış olduğu bir araştırmada öğretmenlerin %9,7’si yılda bir kitap okuduğunu, %6,8’i altı ayda bir, %2,4′ ü dört ayda bir, %7,4′ ü üç ayda bir, %8,6′ sı iki ayda bir, %27,6′ sı ayda bir, %10,3′ ü iki haftada bir, %17’si haftada bir, %10,2’si hiç kitap okumadığı tespit edilmiştir. Japonyalı 25, İsviçreli 10, Fransız yılda 7 kitap okurken bizim insanımız 10 yılda bir kitap okumaktadır.

Diğer bir farklı boyut ise inanç boyutudur. Her hangi bir dine inananların yüzde 99’u mensubu oldukları dinin kitabını dahi anladıkları dilde okumamış. İşin en ilginç tarafı ise insanların böyle bir şeye ihtiyaçları olduğundan haberinin olmamasıdır.

Yine bir araştırmaya göre ülkemizde insanların ihtiyaçlarının sıralandığı bir listede kitap okuma ihtiyacı 235. sırada yer almaktadır. Bu veriye bakınca, her şeyi bildiğini iddia eden ve hatta bununla da kalmayıp her şeyin en iyisini bildiğini söyleyen ve kitap açmadan alimmiş gibi fetva verebilen ve hayatını yazılı bilgi ve belgeye göre değil de televizyondan izlediği siyasiye veya artiste göre şekillendiren insanların bulunduğu bir toplumdan daha iyisi de beklenemezdi.

Tarih boyunca ülkeleri işgal eden bütün güçler, işgal ettikleri ülkelerde toplumların kitaplarını ve kodekslerini yok etmeyi ilk iş olarak görmüşlerdir. Çünkü okumayan ve kendi fikri ve düşüncesi olmayan insanları yönetmek çok daha kolaydır.

Klasik Roma döneminin en önemli Şairlerinden “Publius Ovidius Naso” ; “Gençliğini kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” demiş.

Atatürk; “Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım” sözleriyle okumaya verdiği değeri dile getirmiş.

Her ailenin en az bir dizi takip ettiği toplumda, yuvalarımızda okuma saatinin olmaması büyük bir eksikliktir. Çoğu evimize bir gazete girmiyor ya da dizi izlemekten başımızı alıp bir haber, bir belgesel veya kültürel programlar izlemiyoruz.

Bir toplum düşünün ki yaşadığı alanda insan ve hayvanlara karşı işlenen suç olayları her geçen gün artmakta, şiddet ve ahlak dışı olayların önü alınamaz seviyelere gelmekte. Yetişen yeni nesil ise dünyayı magazinden spordan ve keyfince yaşamaktan ibaret sanmakta. Bütün kabahat günümüz gençlerinde mi? Elbette değil! Asıl kabahat onu yetiştiremeyen bir önceki neslindir.

Hadi sorun şimdi kendinize! En son ne zaman bir kitap, bir gazete, hatırı sayılır bir köşe yazısı veya bir makale okudunuz? En son ne zaman bir haber, bir belgesel veya bir kültür programı izlediniz? Günlük okuma alışkanlıklarınız tweet’lerin, Facebook güncellemelerinin, e-postaların veya kısa Instagram açıklama yazılarının çevresinde mi dönüyor? Düzenli okuma alışkanlığı olmayan sayısız insandan biri iseniz, sadece çok şeyi değil hayatı kaçırıyorsunuz demektir. Okumak insanların gelişmesini sağlayan en önemli araçtır.

Bilimsel olarak kanıtlanmış verilere göre kitap okumanın faydaları şöyledir:

1- Bilginiz ve genel kültürünüz artar. Kelime dağarcığınız gelişir. Kendinizi daha iyi ifade edersiniz. Kültürlü, bilinçli ve özgüveni olan biri olmanıza yardım eder. İletişimi gelişmiş bir birey olarak gerek sosyal yaşamda gerekse iş yaşamında başarıyı çok kolay yakalayabilirsiniz.

2- Hafıza sorunlarını çözer. Sizi zeki bir insan yapar. Düzenli kitap okuyanların beyinleri yeni nöronların oluşmasına izin verir. Alzheimer gibi hastalıklara yakalanma riski yarı yarıya düşer. Pratik düşünmeyi geliştirir. Bir konuda çabuk düşünüp çabuk yorum yapma ve doğru karar verme yeteneğiniz gelişir.

3- Yaşamı sevmek için bir nedendir. Umutlarınız her daim taze kalır. Yaşama daha iyi tutunmanızı sağlar. Empati yapabilme yeteneğiniz gelişir. İntihar eğilimlerini azaltır.

4- Kitap okuma alışkanlığınız çevrenizdekilere de bulaşır. Çocuklarınıza kitap okuma alışkanlığı kazandırır.

5- Stresle baş etmenin en güçlü yöntemidir. Kaliteli bir uyku için idealdir. Yalnızlık hissi yaşamazsınız. Kimseye ihtiyaç duymazsınız.

6- Eğitimini aldığınız alanda uzmanlaşmanızı sağlar. Daha çok para kazanmanıza yardımcı olur.

Okumanın bu denli önemli olduğu bir durumda insanlar neden okumamaktadır? Oysa hemen her platformda okumanın bir insanın zenginliği olduğu vurgulanmakta iken okuma alışkanlığımız neden gelişmiyor? Yoksa çok uzun yıllardır süren bu okumama hastalığı insanımızı kültürel ve sosyal olarak geri bırakma çabasının bir sonucu mudur? Cahilliğimizin açıklamasını ne ile yapmamız gerekir? Hiç okumamak mı yoksa doğru okumamak mı?

Ünlü filozof Francis Bacon’ a göre: “Bazı kitapların tadına bakılmalıdır. Diğerleri yutulmalıdır ve çok azıda çiğnenip hazmedilmelidir”.

Yani, çok okumak değil, doğru okumak gerekir. Hangi konuda olursa olsun, bilgi vermeyen, haber vermeyen, fikir sahibi yapmayan,  manipülasyon amaçlı ve içeriği değiştirilmiş konuları olan neşriyatları okumak ve izlemek ne insani ne de toplumsal bir fayda sağlamıyor.

Oysa…

Öğrenilecek ve yapılabilecek çok doğru şeyler var… Hayat çok kısa… Zaman ise çok değerli…