Ersin ERDOĞAN

Seçmek…

22 Ekim 2020 Perşembe Saat: 11:19

TDK ya göre Seçmek; benzerleri arasından hoşa gideni, iyi olanı, üstün bulunanı almak ya da yararlanmak üzere bir yana ayırmak demek. Bir diğer anlamı birini bir göreve getirmek üzere seçmektir. Bana göre ise seçmek kelimesinin anlamı o kadar derin ve bir o kadar da geniştir ki, sanki hayatın yönetilmesi gibidir.  Hayatlarımıza yön veren her şey her ne kadar kader olarak adlandırılsa da aslında kendi seçimlerimizdir. Seçmek, yaşam şekline ve kalitesine karar vermek demektir.

Kararlarımız yaptığımız seçimlerimizin birer sonucudur. Hayatın tamamında hemen her gün bir veya birkaç kez seçim yapmak ve karar vermek zorunda kalıyoruz. Aksi mümkün değil!

Bir karar vermek zorundaysanız ya mantıksal ya duygusal ya da her ikisinin de gözönüne alındığı beklentilerinize göre seçimler yaparsınız.

William Styron’un “Sophie's Choice” (Sophie’nin Seçimi) adlı kitabında seçim yapmanın en acımasız, en yaralayıcı ve en zor hali anlatılır. Polonyalı Sophie’nin hikâyesinin anlatıldığı kitapta, Katolik olmasına rağmen Yahudi sempatizanı olduğu için Eva ve Jan isminde iki çocuğu ile birlikte Nazi toplama kampına götürülmek üzere trene bindirilirken çocuklarından yalnız birini götürebileceğini ve diğerinin öldürüleceğini; seçim yapmaz ya da yapamazsa bu defa her iki çocuğunun da öldürüleceğini söylerler. Bir anneden dünyanın en zor seçiminin yapılması istenir.

Bu romanın hem filminde hem de kitabında Sophie’ nin o seçim anında yaşadıklarının tam olarak yansıtılabildiğini düşünmüyorum. Çünkü empati kurduğunuzda o sahneler veya kitaptaki anlatımlar o anda yaşanılan travmayı anlatabilmek için çok sıradan kalıyor. Ancak Sophie yine de seçimini yapar ve oğlu Jan’ı seçerek kızı Eva’yı ölüme gönderir. Ne filmde ne de kitapta kızını seçme nedeni bir bütün içinde anlatılmaz. Romanın tamamı okunduğunda ya da filmin tamamı seyredildiğinde ancak anlaşılabilir oluyor.  

Duygusallıkla yaklaştığımız kişi veya nesnelerden birini seçmek zorunda kaldığımızda bazen mantık ile hareket etmek zorunda kalıyoruz. Bazen de bir şeyi seçerken aslında başka bir şeyi seçiyoruz gizlice.

Sophie’nin seçimindeki mantık, kız çocuğunun toplama kampında büyük zorluklar altında zaten yaşayamayacağı ancak erkek çocuğunun kamp koşullarına dayanabileceği ve hayata tutunabilecek olmasıdır. Aslında oğlunu seçerken gizlice kızının acı çekerek yaşamamasını seçmiştir.

Yaşamımızdaki zorlukları ve can sıkan gelişmeleri yorumlamak için nesnel ve bilimsel analizlere artık ihtiyaç kalmadı. Sadece sağduyu sahibi olmak, bazı durumlarda seçim yapmayı kolaylaştırıyor. İnsan, hür irade, doğru ile yanlışı ayırt etme ve seçme imkânı ve kabiliyeti ile donatılmış bir varlıktır.  İnsanın zorla değil, yanlışı seçip işleme imkânı elinden alınarak da değil, hür iradesi ile seçim yaparak iyi olması istenmiştir.

İnsanların, seçimlerini inandıkları doğrulara göre yapmaları ve bu seçimlerinin de herkes için doğru olacağına inanmış olmaları çok önemlidir. Sadece kendi doğrularına göre seçim yapmak ve diğer insanları düşünmemek artık insani bir davranış olarak değil, çıkarcılık olarak görülüyor. Yani şahsi çıkarlara göre seçim yapmak, toplumsal çıkarlara aykırı ise bu ahlaki ve insani bir seçim olamıyor. Seçimlerimizin mantıksal olması çıkarlarımıza uygun değilse bile insanlığa ve ahlaka uygun olması seçimlerimizin kalitesinin de göstergesi oluyor.

Üniversitede “Karar Modelleri” dersimizin ilk oturumuna, hocamız kara tahtaya büyük harflerle yazdığı şu cümle ile başlamıştı: “EN KÖTÜ KARAR, KARARSIZLIKTAN DAHA İYİDİR”. Nasıl yani diye düşünürken, konular ilerledikçe bu sözün doğruluğu konusunda hemfikir olmuştuk.

Kararsız kalmak aslında yönetememek anlamına geliyor. Yani bir süreci ancak karar verebilenler yönetilebiliyor. Kararı verebilmek için önünüzdeki seçeneklerin önce en iyisini, yoksa iyisini, yoksa vasatını, yoksa kötüsünü, o da yok ve hepsi kötüyse, en az kötüyü seçmek gerekiyor. Aksi halde hiçbir sürecin yönetimi mümkün olamıyor. Bu yüzden işte, bazen de en iyisini seçmek mümkün değilse, az kötüsünü seçmek gerekiyor.

Bektaşi’nin önüne iki içki fıçısı koymuşlar ve “Üstat, biz seçemiyoruz; ne olursun bize yardımcı ol, hangisi daha lezzetli?” diye sormuşlar. O da birinden bir yudum almış ve hemen öbür fıçıyı göstererek "Budur!” demiş. Kendisine "Nasıl olur üstat? Öbürünü tatmadın bile!” diyenlere de “Bu içtiğimden daha kötüsü olamaz!” demiş.

İnsanların yaptıkları her seçim onların bir seviyeden bir seviyeye çıkmalarına veya inmelerine sebep oluyor. Bu iniş veya çıkışlar kendisine olduğu kadar içinde yaşadığı toplumdaki diğer insanlara da yarar veya zarar veriyor. Seçimlerimizdeki yanlışların veya yanılgıların sonuçlarını görüp anlayabilirsek, seçimlerimizi değiştirir ve seçme ve dolayısıyla yaşam kalitemizin seviyesini yükseltebiliriz.

Seçimlerimizle ilgili yüzyıllardan buyana gelen ve günümüzde bile hala geçerliliğini koruyan çok güzel deyişler var. Her biri, bir kitap dolusu bilgi ve tecrübenin yansıması sanki!

·         Sen, olmayı seçtiğin kişisin! Her seçim bir vazgeçiştir. (Blaise Pascal).

·         Hayatımız yaptığımız tercihlerin toplamıdır. (W.Dwyer).

·         İnsanın beşiğini seçmesi, kendi elinde değildir. (Alfred de Vigny).

·         Seçimi özgür olan insan her zaman barışı seçer. (Ronald Reagan).

·         Gerçek seçim, yalnızca gerçeğin ışığı altında filizlenebilir. (Friedrich Nietzsche).

·         Bir seçim yapmanız gerektiğinde, seçmemek de bir seçimdir. (William James).

·         Hepimiz hayatta seçimler yaparız. Zor olan onlarla yaşamayı bilmektir. (The Words).

·         İnsan kaderiyle sıklıkla, seçmekten kaçındığı yolda karşılaşır. (Jean de La Fontaine).

·         Konuştuğun kadar şerefli olsaydı hislerin; şerefini iki paralık etmezdi seçimlerin. (Ceyhun Yılmaz).

·         Hayatta öyle seçimler yap ki; kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin. (Ernesto Che Guevara).

·         Kılavuz, öğrencisine bütün izleri göstermeli ama gideceği yolu seçmemelidir. (Friedrich Nietzsche).

·         Hayatı insan için yaşanılır kılan veya işkenceye dönüştüren, kişinin kendi yaptığı seçimlerdir.(J.P.Sartre).

·         Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. (Friedrich Nietzsche).

·         İnsanlar özgürlük ile mutluluk arasında seçim yapmak zorundaydı ve büyük çoğunluk mutluluğu seçiyordu. (George Orwell).

·         Ne yaparsan yap, aklın hep seçemediğinde kalır. Ve olmasını istediğin bir şey ancak ondan vazgeçince gerçekleşir. (Paulo Coelho).

·         Öyle bir an gelir ki tüm kararlar kötüdür. Sorun, sonradan en az pişman olacağın kararı bulup seçmektir. (Amin Maalouf).

·         Gerçekte hayatın anlamı olmasaydı ve bende anlamsızı seçmek zorunda olsaydım, bence de en seçilesi anlamsızlık bu olurdu. (Friedrich Nietzsche).

·         Yaşamda gideceğimiz yönü belirleyen büyük seçimler olabilir. Fakat bizi oraya götürenler ise yaptığımız küçük küçük seçimlerdir. (S. Helmstetler)

·         Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada, bazen kaybetmek en doğru seçimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir. (Adam Fawer)

·         Sen istersen eğer, geçmiş unutulabilir; ama yaptığın her seçimde bir daha düşün. Çünkü gelecek, geçmiş kadar insaflı olmayabilir. (Paul Auster)

·         Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüte ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. (Ali Fuat Başgil) [[1]]

"Bu ülkede yurttaş olmanın kısa tarihi, çoğu zaman siyahla, simsiyah arasında sıkışmaktır. Beyazla koyu beyaz arasına, ya da" demiş gazeteci-yazar Hande Değirmencioğlu.

Kötünün iyisini, bizzat bizim yarattığımızı” da söylüyor.

“Hayatı anlamaya, insani ilişkileri tanımaya çalışırken, iyi/ kötü, güzel/çirkin, hatta dost/düşman gibi sert ve geçirimsiz ikiliklerden ne kadar uzak kalırsak kalalım, sonunda elimiz birine gidiveriyor” diyor. [[2]]

Ya siz seçimlerinizi nasıl yapıyorsunuz? Hiç düşündünüz mü?