Hac ibadeti ve bilinmesi gereken bazı önemli hususlar.
Allah Kur’an-ı Kerim’in ayette şöyle buyuruyor; “Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, şüphesiz, Allah âlemlere karşı muhtaç olmayan ganiy’dir.(Ali-İmran 97,)
-Resûlullah bir hutbe esnasında şöyle buyurdu: ‘Ey insanlar! Hac size farz kılındı, haccedin!’” (Müslim, Hac, 412)“...(Allah tarafından) kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir.” (Buhârî, Umre, 1)
-Hac farızası, İslam’ın beş temel esasından biri olup bedenî ve malî yönü olan bir ibadettir. Sağlık, servet ve yol emniyeti yönünden haccetme imkânına sahip akıl sağlığı yerinde ve büluğ çağına erişmiş müslümanlara farzdır. Bu şartları taşıyan kişinin, imkân elde edince, geciktirmeden bu farzı yerine getirmesi gerekir.
Bir kişiye Haccın farz olması için zekât verecek konuma gelmesi şart değildir.Hayatında bir defa hac ibadeti yapmış olan bir müslümanın bir daha haczetmekle yükümlü olmazlar.
Kaldı ki Sud Devletinin uygulamış olduğu hac edeceklere karşı bir kota sınırlaması vardır.
Hac yapmak için yazılmış ancak bu kota sebebiyle kendisine kura çıkmayan ve bu yüzden hacca gidemeyenler borçlu olarak ölmüş olmaz.
Bir önemli hususu açıklamak istiyorum!
Günümüzde bazı kimselerin haç ibadetlerini yapmış oldukları halde
tekrar, tekrar isimlerini yazdırmaları haccedecek olan diğer kişilerin hakkını gasp etmektir kul hakkıdır.
Peki bu şekilde hac görevini yerine getirmeden ölen bir Müslüman kardeşimiz hactan sorumlu mudur diyenlere, el cevap sorumlu değillerdir.
Hak etmenin de bir takım şartları vardır.
O kişinin Sağlıklı olması, tutukluluk veya yurt dışına çıkma yasağı gibi bir engelinin bulunmaması ve hac yapması için yolculuğu güvenli olması şarttır. Hac yolculuğuna katlanamayacak, ya da fiilen haccedemeyecek derecede hasta olanlar ile yaşlılar, hac kendilerine farz olsa bile, eda ile yükümlü değildirler. Bu durumda olanlar şartları oluştuğu takdirde bizzat haccederler. Eğer şartlar oluşmazsa kendi yerlerine bedel göndererek hac yaptırırlar.
Hacca yazılıp da kur’ada ismi çıkmadığı veya yurtdışına çıkışla ilgili başka engellerden dolayı gidemeyen kişiler için bu da bir mazerettir.
-Bir insana haccın farz olması için zekât verecek konuma gelmesi şart değildir. Kaldı ki o kişinin borcu ve aile fertlerinin her türlü ihtiyacı dışında hacca gidip gelecek kadar parası, malı mülkü ve imkânı bulması yeterlidir.
Birde haccın farz olması için gerekli olan diğer şartları da taşıyorsa hac o kişilere farz olur.
peygamber sav efendimize “Hac yapmayı farz kılan şey nedir şeklinde bir soru sordular
Peygamber (s.a.s.), “Azık ve binit.” cevabını vermiştir.
Dolayısıyla bir kimsenin aslî ihtiyaçları, varsa borcu ve bakmakla yükümlü olduğu insanların nafakası dışında hacca gidip geleceği sürede kendisine yetecek kadar yeme, içme ve barınma giderleriyle yol parasına sahip olması durumunda kendisine hac yapmak farz olur. Ayrıca nisap miktarı mala sahip olması gerekmez.
Oğlunun veya kızının evlenecek olması durumunda o kişinin hac etmesine engel değildir
Ancak Çocuklarını bırakacak hiçbir güvenli yer bulamaması hâlinde bu imkânı elde edinceye kadar hacca gitmekle mükellef olmaz.
Bunun dışındaki hallerde bir kimse imkân bulduğunda ilk fırsatta hac görevini yerine getirmelidir.
-Diğer taraftan, haccın farz olması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, hac mevsiminde hazır parası bulunmayan daha sonra ödeme gücü olanların başkalarından borç borç alarak hacca gitmeleri uygun olur.
Bankada vadeli hesabı olanlar için
paranın faize bulaşmamış olan bölümü olan aslı parası ile hac edilebilirler, faizli olan kısmı ihtiyaç sahiplerine tasadduk edebilirler.
Görevli olarak hacca giden kimse, ister zengin ister fakir olsun yaptığı hac kendi adına geçerlidir. Yaptığı görev karşılığında ücret alması bunu değiştirmez.
Eğer kendisine hac daha önceden farz olmuş idiyse, farz olan haccı eda etmiş olur.
-Hanefî mezhebine göre evli bir kadının kendisiyle birlikte gideceği bir mahremi yoksa hacca gitmesi uygun değildir. Ancak kocasının iznini ve rızasını alarak güvenilir bir hac organizasyonuyla Şâfiî ve Mâlikî mezheplerini taklid edip mahremsiz olarak gitmesinde bir sakınca yoktur.
Diğer taraftan haccetmek isteyen eşine kocası hacca gitmesine engel olamaz Hakkı’da yoktur Umre farz olmadığı için, kocasının izni olmadan bir kadın umreye gidemez.
-Ülkemizden giden hacılar, değişik iklim şartlarında uzun süre ihramda kalmanın doğurduğu zorlukları dikkate alarak genellikle "temettu haccı" yapmayı tercih ederler.
Birde Hacca giden kişinin hacta ilgili kurbanları memleketinde kesilebilir mi diyenlere cevap olarak hayır kesinlikle kesemezler.
Bedellerini bağış da yapamazlar.
Hac mevsiminde herhangi bir İş orada bulunanlar hac ibadetini yerine getirmelerinde hiçbir sakınca yoktur.
Hac arınmadır, sözleşmedir, Rabbiyle buluşma ve ona rucudur. Nefsi yendir cihattır, doğruluk, dürüstlüktür, mertliktir, vaat ve sözün önünde durmaktır, velhasıl hayata yeniden başlamak ve yön vermektir.
Hacı olmak için Kabe’ye doğru yola koyulmuş bütün hacı adayı kardeşlerimin dua ve niyazların kabul olması dileklerimle yolları açık olsun…