13 Mayıs 2025 Salı Saat: 09:15
Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan,Hocamızın İmam Hatip proje okulumuzda öğrencilerimize vermiş oldukları konferanstaki bir kısım tespit ve açıklamalarını önemine binaen günümüze ışık tutması açısından üç bölüm halinde paylaşmak isterim…
Gazze; Ümmetin haremidir, miraç'ın üssü, etrafının mübarek kılınmış olduğu ayetle beyan edilmiş olan kutsal Aksa'nın bir parçasıdır! Gazze; Ümmetin izzetidir. Bu gün İzzeddin el-kassam tuğayları Hamas, iki milyar İslâm aleminin ismet-i namusunu korumak uğrunda, her takdirin üstünde; siyonist ve insanlık düşmanı olan İsrail'e karşı onurlu bir cihad vermektedir. Onun için, Gazze ehli izzet ehlidir ve Gazze bizim asıl olan meselemizdir! Gazze; Arapların yada başka bir milletin meselesi değil; aksine Gazze tüm Ümmetin ve vicdan taşıyan insalığın ortak davası ve meselesidir...
İsrail cani yüzünü ortaya koyup gemidekileri esir alınca, ellerimiz kelepçeli Aşyot limanına getirdiler… Gemiden tek tek indirip sorgu çadırlarına götürdüklerinde en çok dikkatimi çeken şu kare olmuştu… Çevredeki liselerden limana getirilen Yahudi liseli öğrencilerin bilinçlenmesi için bir güç ve gövde gösterisine dönüştürülmüştü, esaretimiz…
Düşündüm mazlumların akıtılan kanı üzerinden bile kendi gençliğini bilinçlendirme ve bileme yoluna gidiyorken bizim kendi gençliğimize Mavi Marmara üzerinden mesaj vermemiz gerekmiyor mu ?
İşte bu sorumluluk duygusu ile Furkan'ı anlatma ihtiyacı duydum.
Furkan geminin en genç şehidi idi… Yaşı:19… Lise son sınıf öğrencisi iken gemiye binmişti… Kendisi ile ilk tanışmam Antalya Kepez kapalı spor salonunda oldu. Bu salon gemiye binecek olanların buluşma ve toplanma mekanı idi… Kayseri'den daha önce tanıştığımız bir grup dostla buluştuk…
-Hocam bizimle birlikte gemiye gelen genç bir öğrencimiz var, sizinle tanışmak istiyor…
Furkan'ı kucakladım bağrıma bastım. O sıra yüzüne takdir ve tebrik duygularıyla baktım fakat o yüzünü benden kaçırıyordu, benimle göz göze gelmek istemiyordu. Önce anlam veremedim. Sonra anladım ki bu çocuk haya, iffet ve edebinden yüzüme bakmıyordu, utanıyordu. Şaşırdım. Hayret ve hasretle seyrettim.
-''Yarabbi gençlikten ümidimizi kesmeye yüz tuttuğumuz bir zamanda, demek ki böylesi iffet ve ismet abidesi gençlerimiz de varmış,'' dedim.
Kalbinin nuru simasına yansımıştı adeta… Yüzündeki aydınlık bende şu ayete çağrışım yapmıştı.
''Onların nişanları alınlarındaki secde izindendir.''
Secde ile süslü bir sima… Masum bir yüz…Selim bir yürekle karşı karşıya olduğumu o an hissettim…
Sonra gemiye bindik. O yolcu yoğunluğu içinde gözlerim hep Furkan'ı arardı. Her gördüğümde dalgın, durgun ve mahsun bir hali vardı. Yaşından büyük bir olgunluk üzereydi… Sanki bu dünya ile ilgili değildi… Nihayet Siyonist güçlerin gemiye saldırı saati geldi…
Gemide de öyle bir kardeşlik havası var ki, Evrensel kardeşliğin tadını o gemide yaşadım. Hayatımın en güzel namazlarını o gemide kıldım. Huşu ile namaz nedir diye hep düşünürdüm. Namaz Platformu'nda huşu ile namazı anlatmaya çalışırdım. Dilim dolanırdı ve bir türlü doğru cümleler kuramazdım. Ama o gemide Allah bizlere huşu içerisinde namaz kılmayı nasip etti.”
Biz sabah namazı üzerinde iken o menfur ve melun baskın gerçekleşti.
"Biz, geminin orta katında sabah namazı kılarken, bir kısım arkadaşımız ise güvertede nöbet tutuyordu. Tam namazı bitirmiştik ki saldırı başladı. Önce plastik mermiler kullandılar. Sonra Mavi Marmara’yı kuşatıp, sis bombası, gaz bombası, göz yaşartıcı bomba attılar. İsrail, 2 denizaltı, helikopter, uçak, hücumbot ve savaş gemileriyle saldırmıştı. Güvertedeki arkadaşlar müthiş bir direniş gösterdi. Çatışma yaklaşık 1 saat kadar sürdü. Yaralı sayımız 54’e çıkmıştı ve hepsi kan kaybediyordu.
İşte tam o sıra Furkan elindeki kamera ile İsrail vahşetini görüntüleyip dünya Kamuoyuna taşımak için geminin güvertesine çıkıyor, çıkması ile birlikte alnından aldığı dört kurşun ile şehadet şerbetini oracıkta içi veriyor… Mutlu son…
Alnından tam dört kurşun…
Öncesinde secde izi, şimdi de şehadet izi… İki izi buluşturdu ve en güzele, sonsuz esenliğe yürüdü…