HÜSEYİN DENİZ

İSLAMDA CİHAD,CİHAD’IN YERİ VE ÖNEMİ, ?

21 Haziran 2025 Cumartesi Saat: 10:11

Cihad: Arapça bir metin olup,güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanma mânâsındadır.

Cihad; İslâmî literatürde ise;"dînî emirleri öğrenip ona göre hayatı idame ettirmek ve öğrendiklerinide başkalarına öğretmek suretiyle,iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve İslâm'ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücâdele vermektir.

Fıkıh terimi olarakta daha çok Müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefs-i emmâreyi yenme çabası için kullanılmıştır.

Cihad, hayâtın gâyesi olarak Allâh’a (cc) kulluk etmek, Allah ve Rasûlü'nün koyduğu ölçülerin ferd ve toplum hayâtına uygulanmasına çalışmak ve İslâm'ı diğer insanlara tebliğe, İslâm ülkesini ve Müslümanları her türlü tehlike ve saldırılara karşı top yekün savunma ve bu konuda gerektiğinde de savaşmaya kadar kapsamlı bir anlam taşımakta ve İslam duşmanlarına karşı kalp, dil, el ve silâh gibi beşerî aksiyonun ortaya konulduğu her vâsıta ile yapılabilmektedir. 

Cihattan maksat müslümanların emniyet içinde olmaları, din ve dünyâ işlerini yürütmeye imkân bulmalarıdır. 

Bir başka söylemle cihâd, İslâm’ı Allah ve Rasûlü’nün buyurduğu şekilde yaşayabilmenin önünde engel teşkîl eden her bir şeyi ne varsa onları ortadan kaldırmak için mücâdele etmektir. "Bizim rızâmıza ulaşmak için uğrumuzda cihâd edenlere elbette bize ulaştıracak yollarımızı göstereceğiz"(Ankebût,69)

"(Haç 78) Bu meâlindeki âyetler cihâdın kapsamlı anlamını içermektedir.

İslâm'da karşılığını bulan bütün cepheleriyle ilâhî mesajı insanlığa duyurma amacını güden, bu sebeple de her devirde canlı tutulması zorunlu olan cihad faaliyetinin günümüz şartlarında hangi metotlarla yürütülmesi îcâb ettiği, üzerinde durulması gereken bir konudur. Geniş anlamıyla cihâda ve dâvete dâir âyet ve hadislerle İslâm düşünce hareketlerinin târihî gelişimi dikkate alındığında günümüz inanç ve fikir akımları, ideolojileri ve hâkimiyet emelleri karşısında cihâdı yürütecek kişi ve zümrelerin öncelikle ilim ve îmanla donanmaları gerektiği ortaya çıkar. Sâde bir Müslüman ve mü’min olabilmek için İslâm'ın temel hükümlerini öğrenmekle yetinilebileceği halde İslâm'a dâvet görevini yürütecek mücâhid bilinçli ve basîretli olmalıdır. 

Dini telkin ettikten sonra zorlama yoktur.Dâvâsının dayandığı açık seçik delillere, doğrularla yanlışları kesin olarak ayırıp ortaya koyma imkânı veren bilgilere vâkıf olmak ve bunlara dayanarak faaliyetini sürdürmek zorundadır.

Cihadla ilgili âyetlerin hayli çoktur

Müslümanlar bundan bir maalesef haberdardır.

Allah yolunda cihat etmek farzdır. 

Allah yolunda cihat ederken ölenlere şehit denir.”Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilâkis onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. (Bakara Suresi 154. Ayet)

Bu İster nefisle olan cihat, isterse din vatan müdafaası olsun cihattır.

Allah yolunda harcanacak şeylerin hiçbirinin zâyî olmayacağı kesindir.

İslâmiyet'in bâtıla karşı hakkı ayakta tutma ve güçlendirme noktasında savaşında insan neslinin korunması ve sağlıklı geliştirilmesine çok önem verdiği görülür. Kur'ân-ı Kerîm'de bozguncu güçlerin nesli tahrîb etmeye yönelik faaliyetlerine dikkat çekilmiş (Bakara 2/ 205; 

Kur'ân'da,"nefr" (hucûm etmek) kelimesi; hem din ilimlerinde ve hemde savaş için kullanılmıştır 

İlmi olan ilmi yayacak,her eli kılıç tutanın cephe savaşına çıkmayı kendisine görebilecek. İslâmiyet'in hedeflediği medeniyete ilimsiz, irfansız ulaşılamaz.

Çağımızın kitleler arası etkileşim ve mücâdele metotları içinde kültürün ilk sırada yer aldığı muhakkaktır. Bundan dolayı bugün cihâdın geçmişte olduğundan daha fazla, cephe savaşından ekonomi ve kültür mücâdelesi alanlarına kaydırılması zarûreti doğmuştur.

Günümüzde müslümanların cihad şekilleri değişen dünyâ düzenine göre yeni mevziler kazanabilir. İlim, sanat, siyâset, fen, sosyal, yazılı ve görsel medya vb. alanların sergileyebilecekleri olumsuzluklara karşı yine mezkûr alanlar üzerinden mar’uf mevzilerin oluşturulması olmazsa olmaz konudur. 

Cephedeki cihâdı besleyen damar cephe arkasıdır. Toplum olarak İslâm’ı derinden özümsemiş olmak yeryüzünde hakkın, adâletin hâkim olmasına ve i'lâ-i kelimetullah vazîfesinin yerine getirilmesine vesîle olacaktır.

Zulüm ve kötülükler karşısında bir müslümanın takınacağı üç hal yol vardır,eliyle değiştirme mücadelesi diliyle müdahale etmesi,bugz ederek karşı durmasıdır.

Mutlaka bunlardan en az birisi olmalıdır. Aksi halde mesuliyetten kurtulmak mümkün olmamaktadır.

Zalim’e ses çıkarmamak ve onun yanında olmak zalimliktir, hainliktir

Bütün yapılan ve yapılacak olan kötülüklere ortak olmak demektir.