ABDÜLKADİR DEMİR

DÖRT KAPI

5 Eylül 2025 Cuma Saat: 09:54

Dört kapı meselesini hepimiz duyarız da; Toplumun kahır ekseriyeti bu meselenin aslını tam manasıyla bilmez...

Bu dört kapı sırasıyla şunlardır...

-şeriat kapısı...

-tarikat kapısı...

-marifet kapısı..

-hakikat kapısı...

 Bu mevzuyu kalem kalem anlatsak dahi, birçok insan konuyu tam olarak idrak edemetebilir... Ama Mevlana bize öyle güzel bir örnekle örneklendirmiş ki mevzuyu; anlamamak mümkün değil...

 

Öğrencilerinden biri birgün Mevlana’ya gelir;

- "Efendim, bu dört kapı meselesini ben pek anlayamadım....Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?" der...

 

Hz. Mevlana:

- "Bak şimdi.... karşı medresede dersini çalışan dört kişi var... ve hepsi rahlelerine eğilmiş... Sen git bunların hepsinin ensesine birer tokat at... sonra gel...sana konuyu  anlatayım..." diye cevap verir...

Öğrenci gider... birincinin ensesine bir tokat atar...

 Tokadı yiyen öğrenci derhal ayağa fırlar... arkasını döner ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana’nın öğrencisini yere yıkar....Öğrenci dayağı yer...Afallar...geri dönecektir, ama hocasına  karşı itaatte sıkıntı olmasın diye geri dönmekten vazgeçer....

 

Sessizce 2. öğrencinin arkasına yanaşır... Onun da ensesine bir tokat patlatır.. O da bir hışımla derhal ayağa fırlar... Tam elini kaldırır... tokadı indirecekken, vazgeçip yerine oturur.... Dersini okumaya devam eder...

 Aynı tokatı 3 öğrencinin ensesine de indirir... Öğrenci yerinden bile ılınmaz, dönüp şöyle ters ters bakar... Sonra döner dersine çalışmaya devam eder..

4. öğrencinin ensesine indirdiği Tokat karşısında, o öğrenci hiç tepki vermez... Dönüp arkasına dahi bakmaz...

 Tokatlama işi bitince, soruyu soran öğrenci, eşyanın arkasındaki hakikati öğrenmek için Hz Mevlana'nın yanına döner... Verilen görevleri tek tek yaptığını, karşılığında ne cevaplar aldığını izah eder...

Ve Mevlana başlar anlatmaya;

 

"- İşte sana istediğin örnekler...

Birinci öğrenci, şeriat kapısında  biriydi... Şeriatte kısasa kısas olduğu için, tokadı  yiyen öğrenci ayağa kalktı, aynısını sana iade etti...

 

İkinci öğrenci , şeriat kapısını geçmişti...tarikat kapısındaydı.. Tokadı yiyince o da ayağa kalktı... tam tokadı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde var olan;

"Sana kötülük yapana bile iyilik yap." sözü aklına geldi. Hocasına verdiği sözü hatırladı... Ve tekrar yerine oturup dersine çalışmaya devam etti...

 Üçüncü öğrenci, tarikat kapısını geçmiş, marifet kapısına kadar gelmiş biriydi... İyinin ve kötünün tek Yaradandan geldiğini bildiği ve inandığı için, dönüp sinirli sinirli ;

" Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti" diye merakından şöyle bir baktı... Dersine çalışmaya devam etti...

 Dördüncü öğrenci, marifet kapısından geçmiş, hakikat kapısında konaklayan bir öğrenciydi..

Bu öğrenci, tüm kapıları geçip hakikat kapısına vardığı için, İyininde  kötününde, sevenin de dövenin de  Allah olduğunu bildiği için dönüp yüzüne bile bakmadı... "

Evet... İşte böyle dostlar... Yeryüzündeki suretlerin hepsi aynı olsa da, herkesin vardığı kapı farklıdır... Bu yüzden insanlar farklı farklıdır.. şeriat kapısındaki insandan hakikat bilgeliğini bekleyemezsin... Hakikat kapısındaki kişiden de, nefsi emmareyi temsil eden hal ve tavırlar göremezsin... Bu yüzden herkesin Her olaya verdiği tepki farklıdır... Fakat insanlar bu gerçeği bilmedikleri için sürekli birbirlerini eleştirirler... Sürekli birbirlerine kulp takarlar... Sürekli karşıdaki kişilerin de kendileri gibi düşünmelerini ve öyle hareket etmelerini isterler.. 

Fakat herkes fıtratınca hallenir.. Dervişe Raks ettiremezsin..azmışada Allah'ın varlığını birliğini ve kainattaki düzeni anlatamazsın.. Ne demiş Mevlana;

"Ne kadar bilirsen bil... ne kadar anlatırsan anlat...senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır..."

 

Çağımız Şeriatı içine alan Hakikat çağı..Hakikat ilmi şeriatide içine alan muazzam bir ilim...

Bizler, şeri hükümlerle yetiştirildik..Cennet ve cehennem ile korkutularak büyütüldük. Dolayısıyla çocuklarımız cennetten ve cehennemden öte bir şeylerin arayışı içindeler... Cennet sevgisi ve cehennem korkusu onlar için birşey ifade etmiyor.. Çünkü  onların ruhları asıl varlığı arıyor.. Cennetin ve cehennemin sahibini arıyor...Bizler cennet ve cehennem ile büyüdük.. Onlar ise Allah, melekler ve şeytanlar ile büyüyorlar... Büyümek istiyorlar... Dolayısıyla, siz din mevzusunu onlara cennet ve cehennem ile öğretemezsiniz.. Onları ateş ile korkutamazsınız... Onlara "namaz kılmazsan, cehennemde kızgın sacın üzerinde kılacaksın" diyerek dini öğretemezsiniz... Kainatın yaratıcısı yüce Allah'ı sevdiremezsiniz...

 

Öyleyse ne yapacaksınız...Onlara küçük yaşta önce Tevhidi...yani Allahın varlığını ve  birliğini...Sonrada onu sevmenin getirilerini.. Sevmemenin götürülerini öğreteceksiniz.. Onlara dünyanın dışında yedi kat yerin ve yedi kat göğün olduğunu öğreteceksiniz... İnsanların sadece etten kemikten değil. Aynı zamanda enerjiden yaratıldığını öğreteceksiniz... Onlara ölümün son olmadığını... Sadece tadılıp, başka alemlere geçilecek bir kapı olduğunu öğreteceksiniz... Yeryüzünde yalnız yaşamadığımızı... Bizimle birlikte farklı enerji ve frekans düzeylerinde varlıklarla iç içe yaşadığımızı öğreteceksiniz. Ruh meselesini öğreteceksiniz... Ruhun Allah'tan üflenen bir nefes olduğunu... Allah izin verdiği ölçüde sonsuz kudrete ve kuvvete sahip olduğunu... Dolayısıyla insanın çok güçlü bir varlık olduğunu öğreteceksiniz... Bilinenin aksine, hakikat ilmi çok tesirli bir ilimdir... Hakikat ilmini bilen kişinin otomatik olarak şeriat hükümlerini cehennem korkusuyla ve cennet sevdasıyla değil, severek yerine getirdiğini göreceksiniz...

 Hakikat çağının çocuklarını şeriat çağının kurallarına göre yetiştirmeye kalkarsanız, dinsiz imansız çocuklarla ve gençlerle savaşmak zorunda kalacaksınız... Onlara henüz 0-7 yaş grubundayken, çiçekteki böcekteki, insandaki hayvandaki, gökteki yerdeki, yazdaki kıştaki musavvir (yaratmadaki muhteşemlik ve değişkenlik) esmasını öğretmezseniz.. vedud esmasını öğretmezseniz.. rahman ve rahim esmasının sırrını öğretmezseniz..  besmeledeki muhteşem yaptırım gücünü öğretmezseniz, okula başlayıp sizden uzaklaştığında, birileri çıkar... Onlara şeytanı öğretir... Şeytandan korkmayı öğretir... Kendisinin nasıl bir köle olduğunu öğretir... Sizler onlara varlık mertebelerini... Kulun Allah'tan 7 perde ile perdelendiğini.. her perde kalktığında enerjilerinin arttığını.. Her perde kalktığında kişinin dua gücünün biraz daha yükseleceğini öğretmezseniz, onlar bir şeyler yaşamaya başladığında, arayış içine girerler... Ve birileri çıkar onlara aura çakra gibi hinduizm masalları okurlar.. Çocuklarınız Allah'a yanaşayım derken, imanından olur... haberi olmaz...

 Sonra da sizler çıkar, eğitim sistemini suçlarsınız... Devleti suçlarsınız... Kötü arkadaşları suçlarsınız... Asıl suçlunun kendiniz olduğunu unutursunuz... Unutmayın.. Bu çağın çocukları Cennet istemiyor... Cehennemden korkmuyor... Daha ilerisini görmek ve duymak istiyor... Siz onları bundan mahrum ederseniz, birileri sizin bıraktığınız boşluğu doldurmak için hazırda bekliyor. 

HAYIRLI CUMALAR…