Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ali Aygün, 2025-2026 eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte Okul koridorlarında ve sınıflarda sadece bilgi değil, ne yazık ki virüsler ve bakterilerin de hızla yayıldığına dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu.
Doç. Dr. Ali Aygün, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Eylül ayının gelişi ile birlikte ülkemizde okul zilleri çalmaya başladı. Uzun bir yaz tatilinin ardından çocuklarımız okullarına, arkadaşlarına ve öğretmenlerine kavuştu. Ancak bu güzel başlangıcın bir de "davetsiz misafiri" var: Üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE). Okul koridorlarında ve sınıflarda sadece bilgi değil, ne yazık ki virüsler ve bakteriler de hızla yayılıyor” dedi.
Peki, okulların açılmasıyla bu enfeksiyonlar neden bir anda tırmanışa geçiyor? Sorusuna da cevap veren Aygün; “Cevabı aslında çok basit. Kapalı ve kalabalık sınıf ortamları, virüslerin bir çocuktan diğerine geçmesi için mükemmel bir zemin hazırlıyor. Çocukların oyun oynarken, ders çalışırken veya yemek yerken birbirleriyle yakın temasta olmaları, ortak oyuncakları, kalemleri ve sıraları kullanmaları bu yayılımı kaçınılmaz kılıyor. Özellikle bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmemiş olan küçük yaş grupları, bu hastalıklara karşı daha savunmasız oluyor” diye konuştu.
En Sık Görülen "Okul Hastalıkları" Neler?
Doç. Dr. Ali Aygün, bu süreçte ki soruları, korunma ve yapılması gereken hususları ise şu şekilde sıraladı:
Bu dönemde karşımıza en çok çıkan tablolar genellikle nezle, grip, farenjit, larenjit ve sinüzit oluyor. Belirtileri daha çok burun akıntısı ve tıkanıklığı, hapşırma ve öksürük, boğaz ağrısı ve yutkunma güçlüğü, halsizlik, iştahsızlık, hafif ateş, kas eklem ağrılarıdır.
Sadece Bir "Çocuk Hastalığı" Değil
Bu enfeksiyonlar yalnızca çocuklarımızı etkilemekle kalmıyor. Okuldan virüsü kapan bir çocuk, okuldaki öğretmenlerine, eve geldiğinde onu anne-babasına, kardeşlerine ve hatta büyükanne ve büyükbabasına bulaştırarak bir aile içi salgına neden olabiliyor. Bu durum, ebeveynlerin iş gücü kaybına, diğer aile bireylerinin hastalanmasına ve toplumsal bir sağlık sorununa dönüşebiliyor.
Peki, Ne Yapmalı? Korumak Mümkün Mü?
Elbette mümkün! Alacağımız basit ama etkili önlemlerle hem çocuklarımızı hem de kendimizi bu can sıkıcı hastalıklardan büyük ölçüde koruyabiliriz.
Hijyenin Altın Kuralı: El Yıkama! Çocuklarımıza gün içinde sık sık, özellikle yemeklerden önce ve tuvaletten sonra, en az 20 saniye boyunca sabunla ellerini yıkama alışkanlığını kazandırmalıyız. Bu, virüslerin yayılmasını engelleyen en etkili yöntemdir.
Öksürük ve Hapşırıktan Koruma: Öksürürken veya hapşırırken ağzın ve burnun tek kullanımlık bir mendille, mendil yoksa dirseğin iç kısmıyla kapatılması gerektiğini öğretmeliyiz.
Sağlıklı Beslenme ve Uyku Düzeni: Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın yolu dengeli beslenmekten, bol sıvı tüketmekten ve yeterli uyumaktan geçer. Mevsiminde taze sebze ve meyvelerle dolu bir beslenme çantası, en iyi koruyuculardan biridir.
Hasta Çocuk Evde Kalmalı: Belki de en önemli kural bu. Çocuğumuzda hastalık belirtileri başladığında, hem onun daha çabuk iyileşmesi hem de diğer çocuklara bulaştırmaması için onu okula göndermeyip evde dinlenmesini sağlamalıyız. "Bir şey olmaz" diyerek okula gönderilen her hasta çocuk, salgının büyümesine neden olur.
Sınıfları Havalandırmak: Öğretmenlerimize de büyük görev düşüyor. Teneffüslerde sınıfların pencerelerini açarak içerideki havanın sirkülasyonunu sağlamak, virüs yoğunluğunu azaltacaktır.
Gereksiz Antibiyotik Kullanımından Kaçınma: Bu hastalıkların çoğunluğu viral enfeksiyonlara bağlı olduğu için gereksiz antibiyotik kullanımı hem antibiyotiklere karşı direnci arttırmakta hem normal boğaz floramızın bozulmasına neden olmaktadır.
Yeni eğitim-öğretim yılının bu ilk günlerinde, ders zilleriyle birlikte hastalık çanlarının çalmaması için hepimize görev düşüyor. Unutmayalım ki sağlık, en iyi ders notundan bile daha değerlidir. Bu basit önlemleri bir yaşam tarzı haline getirmemiz gerektiğini unutmayalım.