AHİRETİ UNUTUP DÜNYEVÎLEŞMEK
En başta yaratılan bir kul olarak yaratana karşı görev bilincinde olmamız gerekir.İnsanı gaflete düşüren, sınav bilincini unutturan her türlü günahın arkasında bu dünyevîleşme vardır.
Bu bulaşıcı ve müzmin hastalığın doğru tedavisi, dünyayı reddetmek ve terk etmek değildir. İmtihan alanımızı terk etme hakkına sahip değiliz.
Dünyaya mahkûm olma yerine ona hâkim olup, Allah'ın rızâsına ve âhiret saâdetine engel olan basitliklerini küçümsemekle olur. Küfür, yeryüzüne hâkim olarak saltanatını gerçekleştirirken, bizim yeryüzüne hâkim olmaktan ve arzın halifesi konumumuzdan yüz çevirmemiz, sevap değil günahtır.
Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır. Yoksulluk korkusu ile ömrünü servet toplamak peşinde harcamak fakirliğin ta kendisidir. Asıl zenginlik, dünya köleliğinden âzâd olmaktır. Namaz kılan Müslümanlar, kendilerini Müslümanlığa nispet edenler
"Fakirlikten şikâyet edenlere sormak lâzım: 'İki gözünün kör olup bir milyar doların olsun, ister misin? Aklını ve dilini satın almaya kalkan olursa kaça satarsın?
Hele hidayetini, dinini, cennetini satın almak isteseler kaç para istersin?
Öyleyse, milyarlarca altın değerinde Rabbinin nimetleri varken, fakirlikten şikâyet etmeye utanmıyor musun?" Rızkın/zenginliğin en güzeli hidâyettir, imandır, takvâdır, sâlih ameldir, güzel ahlâktır.
Ne tuhaf, insan, dünyada fakir ve rezil olmaktan korkuyor da, âhirette fakir, rezil ve rüsvay olmaktan korkmuyor! Hâlbuki kulun âhirette iyi amellerden fakir düşmesi ve rezil olması, onun dünyada fakir ve rezil olmasından çok daha korkutucu ve utanç vericidir.
İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyalık için çalıştıkları kadar cehennemden korkup korunmak için âhirete çalışsalardı, mutlaka cennete girerlerdi.
Bu dünyada hapse girmemek için T.C. kanunlarına gösterilen gayret kadar, cehenneme girmemek için Allah'ın kitabındaki kanunlarına uyulsa, dünyamız da, âhiretimiz de cennete dönüşecektir. Üniversite sınavına hazırlanan bir genç kadar âhirette cennet kazanmak için dünya imtihanına özen göstersek cennetin bütün kapıları bize açılır. Dünya huzuru da avans olur.
Müslümanlar arasında nerede ve ne zaman tartışma çıkarsa, bilin ki işin içinde servet, şöhret veya şehvet, yani para, makam veya kadın vardır. Ya bunlardan biri veya birkaçı. Kavganın sebebi bilindiğine göre tedâvisi kolay olması gerekir.
Bize verilen her şeyin emânet olduğunu ve bunlarla sınava çekildiğimiz şuuru. Müslüman olduğumuzu hiçbir zaman unutmamak ve Allah'ın bizi devamlı gördüğü şuurunda yaşamak. Allah'ın hudûdunu çiğneyerek dünyevîleşenlere şunu sormak lâzım: "Kendisine isyan ettiğin hallerde bile rızkını kesmeyen Allah Teâlâ, kendisine itaat edip O'nun rızâsı istikametinde dâvâ adamı olarak yaşadığında mı rızkını vermeyip kesecek?"
Bazıları 'dünyada mekân, âhirette iman' der; ama doğrusu şöyle olmalı: 'Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân.' Kim Allah'a sahip o neden mahrum? Kim Allah'tan mahrum o neye sahip? İki dünyalılara, iki dünyası arasında denge kuranlara, âhiretini dünya karşılığında satmayan akıllı tüccarlara ne mutlu!
İki yol var: Biri dünyevîleşme, dünyayı âhirete tercih; ikincisi ise dünyayı ebedî hayatın kapısı yapmak. Bugün yol ayrımındayız: Ya nefsimizin hevâsı veya Rabbimiz. Ya geçici menfaat veya dâvâ. Ya fâni olan, ya bâki olan. Tercih bize kalmış. Tercihini Allah'tan yana yapanlara selâm olsun!