15 Kasım 2025 Cumartesi
SON DAKİKA

EHL-İ SÜNNET-EHL-İ BİD’AT VE EHL-İ DALALET

Yayınlanma: 04.11.2025 09:46 · Yazar: Hüseyin Deniz

 

Hz. Peygamber’in vefatıyla Müslümanlar arasında bir takım huzursuzluk ve kargaşalar ortaya çıkmaya başlamıştır. 

Dinden dönmek isteyenler, zekatı yani islam devletinin vergisini vermek istemeyenler ve yakancı peygamberlik iddiasında bulunanlar bile ortaya çıkmıştır. 

Bununla birlikte İslam dininin  aksine hareket eden İslam dinin düşüncesini ve uygulamasını bozacak şekilde aşırılıklar ortaya koyan bid'at ve  delalet  yani sapık mezhep ve görüşler de meydana gelmiştir.

İşte ehli-sünnet yani ehli-sünnet velcemaat, sapık olan ehli-bidat ve delalet, görüş ve mezheplere karşı çıkan görüş ve mezhepler demektir.

**Ehli-sünnet kitap ve sünnet üzere olan ayet ve hadise dayanan, inançta Kur’an ve sünnet’e bağlı olma yolunu seçen

ve kabul eden Müslümanların çoğunluğu, sünni olanlardır.

Selefiler de ehli sünnet içindedir.

Ehli-sünnet İman,islam ve Hak yolunda olan ya da Kitap ve sünnet’e uygunluğu kabul edilen bir mezhebe tabi olanlar için kullanılan bir kavramdır.

Ehli-bidat ve dalalet ifadelerini de şöyle açıklayabiliriz.

 Bid'at, sünnet’e zıt olan, din hususunda sahabeyi kiram ve tabiinin iltizam etmedikleri ve şeri delilin de gerektirmediği sonradan çıkarılmış olan şeylerdir. 

Bunların bazıları bid'ati hasene ve seyyie diye iki kısma ayırır.

Bid-ati hasene, şeri maksatlara uygun düşen bid'atler. Bid'ati seyyie ise şeri maksatlara ters düşen bid'atlerdir.

Bid'at ayrıca; İtikadi, kavli ve ameli olmak üzere de  ÜÇ taksime tabi tutulur. 

Bid'at, delile dayanmayan görüş demek olup Resulüllah’tan geldiği bilinen şeyin aksine, inat olarak değil de, delil şüphesine müsteniden inanmaktır. Başka bir ifade ile bid'at, örneksiz bir şey yapmak, yepyeni bir iş ortaya koymak, umumi kanaate aykırı davranışta bulunmak ve daha evvel benzeri olmayan bir şeyi icat etmek gibi manalara gelir. 

***

Sonradan ihdas edilen her türlü yeniliklere bid'at denilmesi caiz olmakla birlikte bu kavramın zamanla dini konularda fazlalık veya noksanlık olarak telakki edilen davranışlar için kullanılmasının teamül haline geldiği görülmektedir.

***

Dalalet ise gizlemek, kaybolmak sapmak, unutmak ve doğru yolu bulamamak gibi manalara gelir. Dini literatürde ise hidayet kavramının zıddı olup, bilerek veya bilmeyerek doğru yoldan sapmak demektir.

>Kur’an’da delalet kavramı türevleriyle birlikte 191 yerde geçmektedir. “İşte onlar hidayete karşılık dalalet satın alanlardır…” (Bakara 2/ 16). “Bize doğru yolu göster, kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.” (Fatiha 1/ 6-7)“Allah kimi hidayete erdirmek isterse onun göğsünü İslam’a açar ve her kimi de saptırmayı dilerse onun göğsünü daraltır.” (Enam 6/ 125)

Allah’ın insanları saptırması, insanların fiillerini onları iradeleri doğrultusunda yaratması olarak anlaşılmalıdır. 

Dolayısıyla insanların delaletine Allah’ın herhangi bir zorlama ve baskısı yoktur. Çünkü Allah, olmuş ve olacak her şeyi bilir. Hidayet ve adaletten her biri kulların seçimiyle takdir edilip kazanılmış, ilahi kaza ve kader ile de yaratılmıştır.

Kadere ve kazaya inanmak ise, imanın şartlarındandır.

Allah Müslümanları sapıkların şerrinden korusun Hidayet’e daim kılsın inşallah...