1 Kasım 2025 Cumartesi
SON DAKİKA

SADAKAT KENDİNE DÜRÜST OLMAKLA BAŞLIYOR

Aldatma, bir ilişkinin tarafları arasında belirlenen sınırların ihlali olarak tanımlandığını belirten uzmanlar, sadece fiziksel değil, duygusal ve sosyal boyutlarıyla da görülebildiğini söyledi.
Yayınlama: 01.11.2025 13:48 Güncellendi: 01.11.2025 16:56 12 okuma
SADAKAT KENDİNE DÜRÜST OLMAKLA BAŞLIYOR

Aldatma, bir ilişkinin tarafları arasında belirlenen sınırların ihlali olarak tanımlandığını belirten uzmanlar, sadece fiziksel değil, duygusal ve sosyal boyutlarıyla da görülebildiğini söyledi.

Bireysel, ilişkisel ve çevresel faktörlerin aldatmayı tetikleyebildiğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, “Günümüzde tüketim kültürünün ilişkiler üzerindeki etkisiyle birlikte ‘yenisi her zaman daha iyidir’ anlayışı, sadakat kavramını zayıflatır.” dedi.

Aldatılan kişinin öfke, üzüntü ve güven kaybı gibi duygular yaşarken, aldatan kişinin suçluluk veya savunma arasında kalabildiğini dile getiren Tunçel, ilişki açısından güvenin yeniden inşasının, açık iletişim, sınırların belirlenmesi ve profesyonel destekle mümkün olabildiğini vurguladı. Tunçel ayrıca sadakatin, yalnızca partnere değil, kendine karşı da dürüst olmayı gerektirdiğini kaydetti.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, aldatmanın tanımı, nedenleri, birey ve ilişki üzerindeki etkileri ile aldatma sonrası duygusal iyileşme ve başa çıkma yollarını anlattı.

BİR İLETİŞİMİN PARTNER TARAFINDAN GÖRÜLMESİ İSTENMİYORSA BU BİR ALDATMADIR!

Aldatmanın, en yalın haliyle, bir ilişkinin tarafları arasında karşılıklı olarak belirlenen sınırların ihlali olarak tanımlanabileceğini aktaran Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, “Başka bir ifadeyle, taraflardan birinin ilişki dışı bir bağ kurması, verilen güvenin ve sadakatin zedelenmesi anlamına gelir. Çoğu zaman aldatma denildiğinde akla yalnızca cinsel eylemler gelse de aslında aldatma sadece fiziksel değil; duygusal ve sosyal (sanal) boyutlarıyla da karşımıza çıkar” diye konuştu.

Fiziksel aldatmanın, ilişki dışı cinsel eylemleri içerirken; duygusal aldatmanın, romantik paylaşımların, flörtleşmenin veya duygusal yakınlıkların kurulduğu durumlar olduğunu ifade eden Tunçel, “Sosyal ya da sanal aldatma ise dijital iletişim araçları üzerinden gelişen bağları kapsar. ‘Sadece mesajlaştık, bu aldatma mıdır?’ sorusu sıkça duyulur; ancak yanıt nettir. Eğer bu iletişimin partner tarafından görülmesi istenmiyor, gizleniyorsa, bu bir sınır ihlalidir ve dolayısıyla aldatmadır.” şeklinde konuştu.

ALDATMAK TEK BİR NEDENE İNDİRGENEMEZ!

Bir ilişkide aldatmanın yaşanmaması için üç temel yapı taşının; güven, sadakat ve duygusal bağlılığın korunması gerektiğine vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, “Aldatmayı tek bir nedene indirgemek mümkün değil. Bu davranışın altında bireysel, ilişkisel ve çevresel faktörler yatabilir” açıklamasında bulundu.

Bu faktörlere açıklık getiren Tunçel, şunları söyledi: “Özellikle kaçıngan veya güvensiz bağlanma örüntüsüne sahip bireyler, ilişkilerinde yakınlık kurmakta zorlanabilir ve bu durum sadakatsizliğe zemin hazırlayabilir. Kendilik değerinin düşük olması, bireyi dışarıdan onay arayışına yöneltebilir. Narsistik özellikler taşıyan bireylerde sadakatsizlik daha sık görülür. ‘Ben kimim?’ sorusuna yanıt arayan ya da hayatında heyecan arayan bireyler de aldatma davranışı gösterebilir. Travmalar, madde ya da davranışsal bağımlılıklar da sağlıklı karar verme süreçlerini zayıflatabilir.

İlişkide yaşanan iletişim kopuklukları, duygusal veya cinsel tatminsizlik, ihmal edilme, anlaşılmadığını hissetme gibi durumlar aldatmayı tetikleyebilir. Uzun süredir süregelen çatışmaların çözümlenememesi, bastırılmış öfke veya intikam duygusu da sadakatsizliğe zemin hazırlayabilir. Toplumsal normlar, kültürel değişim, sosyal medyanın etkisi ve sadakatsizliğin normalleştirilmesi de önemli etkenlerdir. Günümüzde tüketim kültürünün ilişkiler üzerindeki etkisiyle birlikte ‘yenisi her zaman daha iyidir’ anlayışı, sadakat kavramını zayıflatır.”

ALDATMANIN KENDİSİNDEN ÇOK, SONRAKİ SÜREÇ DAHA TRAVMATİK HALE GELEBİLİR!

Aldatmanın, hem birey hem de ilişki açısından derin duygusal etkiler bıraktığına değinen Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, “Aldatılan kişi, ilk etapta bir şok yaşar; durumu inkâr eder, ardından öfke, suçluluk, kıyaslama ve özgüven kaybı gibi duygularla baş etmeye çalışır. Bu süreç, travma sonrası stres bozukluğuna benzer belirtiler gösterebilir” ifadelerini kullandı.

Aldatan kişinin ise çoğu zaman ambivalan (ikircikli) duygular içinde olduğunu ifade eden Tunçel, “Suçluluk ve pişmanlık hissederken, kimi zaman da savunmaya geçer, davranışını rasyonelleştirir. Bazı bireyler hatasını kabul edip sorumluluk alırken, bazıları karşı tarafı suçlama eğilimindedir. İlişki açısından bakıldığında ise güven kaybı en yıkıcı sonuçlardan biridir. Bu güvenin yeniden inşası, ancak açık iletişim, doğru sınırlar ve profesyonel destekle mümkün olabilir. Aksi halde aldatmanın kendisinden çok, sonraki süreç daha travmatik hale gelebilir” açıklamasını yaptı.

DUYGUSAL İYİLEŞME DOĞRU YAKLAŞIMLA MÜMKÜN!

Aldatmanın, kişisel bir kriz olduğuna işaret eden Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, “Ancak doğru yaklaşımla iyileşmek mümkün. Bu süreç hem bireysel hem de ilişkisel düzeyde ele alınmalı.” dedi.

Bireysel düzeyde duygulara alan açmanın, sosyal desteğin, kendine şefkat göstermenin ve profesyonel desteğin önemli olduğunu açıklayan Tunçel, şunları söyledi:  “Öfke, üzüntü, kafa karışıklığı gibi duygular bastırılmamalı. Bu duyguların yaşanması iyileşmenin doğal bir parçası. Güvendiğiniz bir dost ya da aile üyesiyle paylaşım yapmak duygusal yükü hafifletir. ‘Ben ne hissediyorum, ne istiyorum?’ sorularını samimiyetle sormak ve kendine acımasız davranmamak önemli. Uzman eşliğinde özdeğerin yeniden yapılandırılması ve travma çalışması sürecin sağlıklı ilerlemesini sağlar.”

ALDATMAK İLİŞKİ MEMNUNİYETİYLE DEĞİL, ALGILANAN ADALET VE DUYGUSAL İLETİŞİM DÜZEYİYLE İLİŞKİLİ!

Eğer taraflar ilişkiyi sürdürmek istiyorsa, bunu iki tarafın da içtenlikle istemesi gerektiğinin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, “Güven yeniden inşa edilmeli. Duygular bastırılmamalı, açıkça ifade edilmeli. Geçmiş tekrar tekrar gündeme getirilmemeli; odak, suçlamadan ziyade duyguların paylaşımında olmalı. Çift terapisiyle rollerin yeniden yapılandırılması ve sınırların belirlenmesi süreci desteklenmelidir” ifadelerini kullandı.

Hemen affetmek ya da görmezden gelmenin, iyileşmeyi engellediğine dikkat çeken Tunçel, şöyle konuştu: “Karşı tarafın sorumluluğunu alması, hatanın bedelini anlaması gerekir. Aynı şekilde, sürekli suçlamak da süreci tıkar. Bilimsel çalışmalar, çift terapisine başvuran çiftlerin yaklaşık yüzde 30’unun ilişkisini kurtarabildiğini gösteriyor. Ayrıca araştırmalar, aldatmanın ilişki memnuniyetiyle değil, algılanan adalet ve duygusal iletişim düzeyiyle daha yakından ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.”

SADAKAT, KİŞİNİN KENDİNE VE KENDİ İHTİYAÇLARINA KARŞI DA DÜRÜST OLABİLMESİDİR!

Aldatmanın bir ilişkiyi bitirebileceği uyarısını yapan Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Tunçel, şöyle devam etti: “Ancak kimi zaman bir dönüm noktasına da dönüşebilir. Burada önemli olan ilişkinin devam edip etmemesi değil, kişinin kendini nasıl iyileştirdiği ve bu süreçten nasıl güçlenerek çıktığıdır.

Aldatılmanın, bireyin yetersizliği değil, karşı tarafın sınırlarını koruyamamasının bir sonucu. Bu nedenle süreci kişiselleştirmemek, acele kararlar vermemek ve zamana yayarak değerlendirmek gerekir. Unutmamak gerekir ki sadakat, yalnızca bir başkasına değil, kendine ve kendi ihtiyaçlarına karşı dürüst olabilmektir. İyileşmek mümkündür; sabırla, kendine dürüst kalarak ve gerektiğinde profesyonel destek alarak.”