NERDEN NEREYE
Anlaşılan yağmur yağarken, şemsiyelerini doldurma peşindeler.
Bu memleket nasıl bu hale geldi yahu?
Büyük küçük fark etmiyor.
Haberlere bak.
Sayıştay denetim yapmış ve rapor hazırlamış.
Temsil etmiş, ağırlamışlar,
Cumhurbaşkanlığı tasarruf genelgelerine aykırı harcamalar yapmışlar.
Belediye Şirketine Ayrıcalıklı İhaleler.
Ruhsatsız İşyerleri.
Hediyeler almışlar.
2024’te yapılan gıda kolisi yardımlarında, kime ve nasıl ulaştırıldığına dair kanıtlayıcı belgeler yok.
Vaziyet aynen böyle işte.
İşin özeti şu ki; beyefendiler kafalarına göre takılmışlar.
Çalmış, oynamışlar…
***
Kahveden sonra Atatürk soruyor:
- Hayrola İsmet? Sende bir fevkaladelik var bugün... Ne oldu? Neye sinirlendin?
- Türk Hava Kurumu'nun toplantısı vardı da...
- Eee, ne olmuş varsa?
- Fuat beyi (THK Başkanı) epey terlettim... İstifaya falan kalktı.
- Çalışkan çocuktur Fuat... Kurumu da iyi yönetiyor.
- Bunlara bir diyeceğim yok... Fakat canımı sıkan bir şey oldu.
- Neymiş o?
- Hesaplarda bir kuruş oynuyor.
- Bir kuruş.
***
İnönü:- Daha önceki toplantıda dikkatimi çekmişti... Bu bir kuruşun nereye gittiğini öğrensinler diye talimat vermiştim. Bulamamışlar... Fuat beyin hassasiyetini anlıyorum... Ama milletimiz ondan daha hassastır... Verdiği paranın nereye gittiğini mutlaka bilmek ister... İstifa bu gibi hallerde en kolay çıkar yoldur... Ama kimseyi rahatlatmaz... Hatta söylentilere bile sebep olur.
***
Atatürk: - Demek mesele bu... Bir kuruşun hesabı seni bu kadar üzdü... Haklısın... Kırk para (bir kuruş) günün birinde 40 lira, 40 lira da 400 lira olur... Bu da giderek büyür halkın ağzında... Cumhuriyet'i kurarken böyle bir kuruşlara çok ihtiyacımız oldu.. Peki, ne yaptın sonunda?
***
İnönü:- Memurları seferber ettim... Ve bir kuruşun yanlışlıkla başka bir hesaba geçirildiğini bulup, çıkarttırdım... Bizim milletimiz cömerttir, elindekini, avucundakini verir... Ama verdiğinin doğru, dürüst yerlere harcandığını görmek ister... Buna inanmak ister.
***
1 kuruş.
Topu topu 1 kuruş işte.
Nereden nereye…
Devlet adamlığı, halka karşı sorumluluk bu olsa gerek.
Şeffaflık ve hesap verilebilirlik, demokrasinin temel taşlarıdır.
Lakin boklu derenin altından çok sular geçti.
Yaşadığımız bu zamanda, kuruşları geçtik artık,
Binlerin yüzüne bakmıyor, milyonları, milyarları telaffuz ediyoruz.
Taşlar un ufak olmuş dökülüyor.
Vatandaş karnını doyurma çabası içerisinde,
Ortalık toz duman…
Yürümeye, düşmeden önümüzü görmeye çalışıyoruz…
Onlar aynı türküyü çalıp, söylemeye devam ediyor.
Neymiş efendim, Ordu büyüyor, gelişiyormuş.
Hadi oradan…