Laf mı şimdi bu.. Köyler boşalıp herkes şehirlere tıkılmışken.. Nasıl bir soru bu.. Neyse biz yine bir soruyla devam edelim; “ Köyde yaşayan herkes köylü, şehirde yaşayan herkes şehirli midir? “ Sizi bilmem ben köyde doğdum, köyde büyüdüm ama köylü olamadım.
Bizimkiler yedi göbek köyde yaşamış, onlar da köylü olamamışlar.. Köyde yaşamış, ağaların kapısında çalışmışlar. Hatta bir köyden diğerine göç etmiş, iç gurbeti de yaşamışlar.. Ağa diyorsam bunlar toprak sahibi zenginler.. Topraksız yoksullar bunların kapısında maraba ( Hizmetkâr ) olarak çalışırlarmış. Erkekler tarlaları sürer, eker, biçer.. Hem de öküzle filan.. Kadınlar da erkeğiyle omuz omuza çalıştığı yetmez gibi bir de ağa hanımlarının işlerini yaparlarmış.. Temizlik, ekmek, yemek.. Bütün bu emek, çaba, çile hepsi karın tokluğuna..
Şimdi bu durumda ki insanlar için köylü diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz..
Düşünün efendiler, tarlayı sürdünüz, ektiniz, suladınız, ilaçladınız, biçtiniz, harman, patoz.. Bütün emek, alınteri sizin.. Tarla ağanın.. Hasılatın üçü ağanın, biri sizin.. Şimdi soruyorum, üçün biriyle köylü olunur mu?.. Tabi ki olunmaz..
Hatırımdan hiç çıkmaz. Köyde bu yarım ağaların tarlasına çalışmaya giderdik. Babam, annem, kardeşimle birlikte.. Eşşeğin sırtında.. 40 derece güneşin altında.. Anamın çıkına sardığı ekşili ekmek, domates, çökelik filan.. Yemeğimiz bunlar.. Bir kaba su konulur, içinde şeker eritilir. Lokmaları yutmak için kaşıkla bu şekerli sudan içerdik. Başka nasıl yutacaksın.. Derken o sıcakta yazı yabanda susuzluktan kırılan ne kadar sinek, böcek varsa kendilerini bu bizim şekerli suya atarlar.. Babam kaşığıyla bunları suyun üzerinden toplar atar, biz kaldığımız yerden kaşık sallardık..
Canlarım, şimdi bu halde ki bir aile köylü olabilir mi, e tabi ki olamaz..
Peki nasıl köylü olunur?..
Köylü olmanın birincil şartı toprağın, tarlan olacak. Onu kafana göre ekecek, biçecek, mahsul, kazanç elde edeceksin. Hayvanların olacak, etinden, sütünden, yününden kazanacaksın. Hiç olmazsa karnın doyacak, el kapısına muhtaç olmayacaksın. Ne bileyim, kapında Massey Ferguson bir traktörün olacak.. Hem “ Köylü Milletin efendisidir “ denilmiş mi, denilmiş.. Ağaya hizmet eden, onun kapısında karın tokluğuna çalışan insanlar milletin efendisi olabilir mi.. Tabi ki olamaz.
Neyse köylü olamadık ya, içimizde ukde.. Ben yazı çizilerimde bolca köy, köyüm, canım köyüm, cicim köyüm filan diyerekten içimde ki boşluğu doldurmaya çalışıyor, “ aslında ben de köylüyüm “ demeye getiriyorum.. Hem kendi mi, hem de bizi köylü yapmayan o günün sistemine sallıyorum..
Misal şehir yerinde bolca köy derneği vardır.. Kurucular, üyeler hep benim gibi dededen, babadan bir mezar yeri kadar toprağı olmayan insanlar.. Onlar da dernekti, toplantıydı, köy gecesiydi filan diyerekten koşturur, didinir ve kendilerince köylü olmaya çalışırlar..
Haaa, o eski ağaların, toprak sahiplerinin torunları mı.. Onlar dedelerinin, babalarının bizden sömürdükleriyle iyi okullarda okumuş, kimi doktor, kimi profesör olmuştur.. Kimi de şehirde iş kurmuş milti milyarder olmuştur.. Onların köyle filan işi olmaz, hatta köylü denmesini istemez, ondan utanırlar.. Köy derneklerinde, gecelerinde onların izini bile göremezsiniz..
Sahi dostlar, içinizde köylü olan var mı?.. Bir anlatsın, nasıl köylü olunur?
ALINTI