HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer

Ersin ERDOĞAN

Ersin ERDOĞAN

PARALEL DİNLER ve DİNCİLER. (3)

20 Temmuz 2022 Çarşamba Saat: 09:42

Tekke, zaviye, tarikat, cemaat vb. kurumlar daha 1925 yılında kapatılmış ve bu uygulama bir Anayasa hükmü oluşturmuştur. Ayrıca, İnkılap Kanunları'nın her birinde, kanuna aykırı davranılması halinde ağır yaptırımlar, hapis, para ve kapatma cezaları öngörülmektedir. Bu konu Anayasa'nın 174. Maddesinde düzenlenmiş ve korunmuştur. Şöyle:

"Anayasa'nın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen İnkılâp Kanunları’nın, Anayasa'mızın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasa'ya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz".

Bu madde ile korunan İnkılâp Kanunları'ndan üçüncüsü olan, "30 Teşrinisani (Kasım) 1341 (1925) tarihli ve 677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıklar ile bir takım ünvanların men ve ilgasına dair kanun" metni de şöyledir:[1]

“Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhinin tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir.

 Alelumum tarikatlarla şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur.

Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilumum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır.

Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır.

(Ek: 10/6/1949 - 5438/1 md.) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar.

(Ek: 1/3/1950 - 5566/1 md.; Değişik: 7/2/1990 - 3612/5 md.) Türbelerden Türk büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umuma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir.”

Kanun maddesi o dönem dili ile yazıldığından güncel dilde yazılış şekli ile özetle şöyledir:

"Türkiye Cumhuriyeti içinde gerek vakıf suretiyle, gerek mülk olarak şeyhinin yetkisi altında ve gerek diğer şekillerde kurulmuş bulunan tekkeler ve zaviyeler toptan kapanmıştır".

"Genel olarak tarikatlarla şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük gibi ünvan ve sıfatların kullanılmasıyla, bu ünvan ve sıfatlara ait hizmet vermek ve kisve giymek yasaktır. Türkiye Cumhuriyeti içinde sultanlara ait veya bir tarikata veyahut ticari çıkara dayananlarla, tüm diğer türbeler kapatılmıştır ve türbedarlıklar kaldırılmıştır".

Gelin görün ki tarikat ve cemaatlerin yasalarımıza aykırı olduğu konusunda iktidardan da muhalefetten de tek ses, tek tepki, tek sorgulama yok.

Paralel dinler diye tanımlanan tekke, zaviye ve tarikat örgütlenmeleri, safsata[2] ve dogmalar[3] temelinde bir araya getirdiği insanları hayattan, bilimden ve gerçek ihtiyaçlardan kopartıyor. Bu yapılar başlarındaki “dinciler” diye tanımlanan şeyhler, dervişler vb. eliyle kitleleri baskı altında tutuyor menfaat ve sömürü olanağı sağlıyor. Her tarikat kendi yolunun doğru olduğu iddiasında olduğu için toplumsal rekabet ve bölünme aracı oluyorlar.

13 Şubat - 31 Mart 1925'teki Şeyh Sait isyanında bu yapıların oynadığı rol, sorunun ciddiyetini ve gündeme alınmasını hızlandırmış, soruna daha o günlerde TBMM’de çıkarılan kanun ile neşter vurulmuştu.

Ancak bu kanunun değiştirilmesi için çeşitli girişimler oldu. İlk önce 1947'de CHP'nin VII. Kurultayı'nda gündeme geldi. Kurultayda programın milliyetçilik maddesine ilişkin söz alan Hamdullah Suphi Tanrıöver, gençlere milliyet duygusunun verilmesi için türbelerin tamir edilmesini, açılmasını önerdi. Kanun değişikliği içeren yasa tasarısı, 21 Ocak 1950'de Başbakan Şemsettin Günaltay tarafından Meclis’e sunuldu. Geniş bir mutabakatla 5 Mart 1950'de yasalaşarak türbelerin bir bölümünün Millî Eğitim Bakanlığı onayı ile açılmasına olanak sağlandı.

 Bununla yetinmeyen ve bu konuyu oy sayısı olarak gören sonraki iktidarlardan bazıları da kanunu tamamen ortadan kaldıramadılar ama delmeye ve içini boşaltmaya devam ettiler.

1950 yılında Adnan Menderes hükümetinin (Demokrat Parti) küçük Amerika sürecinde çıkan 5566/1 numaralı yasa ve daha sonra 1990 yılındaki Yıldırım Akbulut hükümeti (Anavatan Partisi) döneminde çıkan 3612/5 sayılı yasa ile “türbelerin açılması için Bakanlar Kurulu onayının alınması şartını ortadan kaldırıp Kültür Bakanlığının onayının yeterli görülmesi” şeklinde değiştirildi.

Nihayetinde, siyasilerin, dinciler ve paralel dinlerin mensupları ile ilişki kurması sonucu bu yapıların itibar kazanması neticesinde yasa ilk çıktığı gibi uygulanamaz duruma geldi. Paralel dinler de yasaklı olmalarına rağmen maalesef “dernek” adı altında faaliyetlerini sürdürebildi.

Cumhuriyet, Osmanlı feodalizmine ve kurumlarına önemli darbeler indirmişti. Ancak 1950'lerden sonra Kemalist Devrim'den geri dönüş sürecinde Türkiye'nin yeniden emperyalizmin ve işbirlikçilerinin egemenliği altına girmesiyle, adım adım canlandırıldı.

Paralel dinciler özellikle 90'lı yıllardan sonra, ABD Emperyalizminin milletimizi etnik ve dinsel temelli bölme hedefli Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kullanıldılar. En son ve kanlı örneği 15 Temmuz 2016'da ABD Gladyosu’nun emrindeki FETÖ darbesiyle yaşandı.

Bir tıp öğrencisinin bu yapılara ait bir barınma evinde intihar etmesinden sonra, tarikat ve cemaat evleri diye adlandırılan paralel dinlerin mekânları yeniden tartışılır hale geldi.

Bu ülkenin bugüne kadar başına olumsuz ne geldiyse hepsinin müsebbibi ve tetikleyicisi bu paralel dinler, dinciler, mağdur ettikleri ferasetli cahil mensupları ve destek veren her ideolojiden siyasetçiler yüzündendir.

Ülkemizi, devletimizi, halkımızı ve çocuklarımızı bunlardan korumak zorunda olduğunuzun asli görevlerinizden biri olduğunu hala mı anlayamadınız? Kandırılmak hoşunuza mı gidiyor, işinize mi geliyor yoksa? Daha kaç tane FETÖ benzeri “KAYITDIŞI” paralel din oluşacak sizin yüzünüzden bu ülkede?

Titreyin ve kendinize dönün, yeter artık! 



[2] Safsata: Bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamadır.

[3] Dogma: Doğruluğu deneyden geçirilmeden, sınanmadan, kanıtlanmadan kabul edilen, olduğu gibi benimsenen ve bir öğretinin ya da ülkünün dayanağı yapılan sav.


Yazı Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları