- HÜSEYİN DENİZEŞ SEÇİMİ-EŞİNİ SEVMEYEN KADINLARA HAS BAZI ÖZELLİKLER.
- ABDÜLKADİR DEMİRİBRETLİ BIR HİKAYE
- Ufuk ERSOYBİLMEM ANLATABİLDİM Mİ?
- NURİ KAHRAMANİKİ ŞEY
- Şafak DELİÇAKARNASIL BİR MİLLET OLMAYA BAŞLADIK?
- Erol KARAERANLAMAYANLARA
- SEDAT AKKÖSEBİR KIVILCIMDI 19 MAYIS ...!
- Derya DERVİŞOĞLUENGEL YOK
- ŞÜKÜR ÖZDEMİRDÜNYA KADINLAR GÜNÜ
- Berkant DOĞANİĞNEYLE KUYU KAZMAK.
- Mehmet KESKİNGEYLAN’DAN MÜJDE BEKLİYORUZ!
- UĞUR KARASONSUZA KADAR CUMHURİYET...
- Savaş ÇELEBİÇEVRE VE DİN
- Mustafa TÜRKYILMAZVALİ EROL’A APAÇIK
- Semra GENÇOSMANOĞLUŞEHRE ARTIK BİR NEFES ALDIRIN!
- NAZIM GÜLERMAĞFİRET ÇERAĞI, TEVBE DURAĞI, İSTİĞFAR BURAĞI...
- ATİLLA SAMATPERŞEMBEDEN MESAJ
- Ersin ERDOĞANEL-VEDA...
- MEHMET YILMAZYİNE YENİDEN TEK ORDUSPOR
- Recep AydınVALİ PARAYI MİLLETİN KALBİNDEN BULDU
- AV. KEVSER AYCAN YILDIZÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI
- AV. ELİF GÜNEY KATIRCIOĞLUUlusal Egemenlik ve Çocuk Hakları
- AV. BİRSEN UÇARKADINLAR VARDIR
- Av. Özlem KÜTÜKSUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK PEKİ YA SUÇA SÜRÜKLEYEN ?
- AV. ZELİHA AYPEK BAYRAKKADINLAR GÜNÜNÜN TARİHİNE BAKACAK OLURSAK!
- AV. YAREN TÜRKERBİLİM VE SANATTA KADININ ROLÜ
- Av. Ebru Avcı BecerenSosyal Medya Ve Çocuklar
- AV. SERAP TAŞTEMELHEPİMİZ BİRİZ, BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ, ŞİDDETİN HİÇBİR TÜRLÜSÜNE SUSMAYIN!
- AV. AYTEKİN ERDEMEN GÜRÜLTÜLÜ SES VİCDANIN SESİ
- AV. ASUMAN AYDINEREN BÜYÜK HAK YAŞAMAKMIŞ
- Av. Sabri Can GÜRSOYÇOCUK VE CİNSEL EĞİTİM
- AV. ALPER İSKENDEROĞLUAnadolu ve Mezopotamya ‘da Kız Çocuğu Olmak
- AV. TUĞÇENUR ALDENİZTÜRKİYE’DE KADIN VE SİYASET
- BİRGÜL AKBULUTSEVGİ İLE KURTULACAKTIR İNSANLIK….!!
- ÖZLEM KÜTÜKEKONOMİK HAYATTA ÇOCUK KALABİLMEK
- AV. ÖYKÜ ÇALIŞDÜNYA ÇOCUK GÜNÜ
- KAYA AYDINÖĞRETMENSİZ EĞİTİM
- ADEM UZUNÖMEROĞLUKURUL
- ÇİĞDEM TÜRK ÖZÇELİKVEDALAR, ACILAR VE RUHLAR
- Mehmet TopkaraoğluGÖZLÜK CAMLARINIZI DEZENFEKTE EDİN
- ARSLAN ÖZERMEMLEKET HASRETİ
- Mehmet Ziya OdabaşPEKİ NASIL KÖYLÜ OLUNUR?..
- Op. Dr. İsmail KuralSODA ŞİŞESİ AÇARKEN KÖR OLMAYIN
- ONUR ŞAHİNÖNCE SAĞLIK...
- REMZİ AKSOYDOĞRU ADAM…
- Metin AKSOYCENAZE EVİNDE DÜĞÜN OLMAZ...
- Uzm. Dr. Hakan DumanBİR PARADOKSUN ANALİZİ
- Yunus ÖNEMTEKNOLOJİ HIZLA İLERLİYOR, İNSANLIK AYNI HIZDA GERİLİYOR
- Servet YERLİKurul Kayası Eski Yerleşim Alanı - Kurul Kalesi nin Dünü Ve Bu Günü
- Adem AksoyBAŞARININ ALTYAPISI ‘ADALET’
- YAŞAR DALGIÇREFERANDUMA NEDEN “EVET” NEDEN HAYIR?
- Soner MAĞDENVAR YA DA YOK OLUŞ
- Alaaddin ARSLANORDUSPORA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
- 13:05 MESİRE ALANLARI İLAÇLANDI
- 13:00 “YAŞAMA DOKUNAN BELEDİYECİLİK YAPIYORUZ’
- 12:41 MİNİK ELLER, TOPRAKLA BULUŞUYOR
- 12:29 VALİ EROL, AÇILIŞLARA KATILDI
- 12:29 SIKIŞTIRILMIŞ BETON YOL UYGULAMASI YAYGINLAŞIYOR
- 12:19 EMEP: OYUN BAŞLADI!
- 12:19 UYGULAMA CAMİİ YAPILACAK
- 12:06 “HAVALİMANI GİRİŞİNDE TÜM YOLCULARIN ARANACAK”
- 11:49 GLOKOMUN ÖNEMLİ BİR SİNYALİ OLABİLİR!
- 11:29 KoşuyORDU, SAMSUN’DA KOŞTU
- 11:29 SPORA HAS
- 11:30 AVRUPA LİG’İNİN KRALI İSPANYA
- 11:28 PLAY-OFF FİNALİ NETLEŞTİ
- 11:28 1.AMATÖRE 2 BİLET KESİLDİ
- 11:28 AMATÖRDE FİLELER, 31 KEZ SALLANDI
HÜSEYİN DENİZ
DÜĞÜN DERNEK İŞLERİ
4 Mayıs 2024 Cumartesi Saat: 12:59
“İçinizden bekârlar olanları evlendirin. (Nur 32) Ayet bizlere evlenmenin ve bekarları evlendirmenin fert ve toplumsal olarak farz olduğunu hatırlatmaktadır../Allah Resul’ü.(s.a.v) ise:“Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim." (Beyhakî, VII/81)
Kalbi ve gönlü güzel kardeşlerim Hepinizce de malum olduğu üzere, Yaz aylarının gelişiyle, planlanmış olan düğün dernek işleri başladı.
ve her yerden çalgı, davul, zurna sesleri duyulmaya başlandı.
Her taraf, her yer şenlendi. düğün yapmak isteyen,bekarları olan ana babaları bir telaş bir heyecan sardı.
Düğün yapanlar bilirler, düğün dernek işleri zor işlerdir. bunların hepsi ekonomiye bağlı olsa bile, her ebeveynin evlatları için bunları yapmak zorundadırlar.
burada en tabi olan şey, düğün merasimleri, tabiki, insanların sevdikleriyle, komşularıyla, akrabalarıyla ve tanıdıklarıyla birlikte onlar sayesinde merasimler oluştururlar.
Her anne baba canından bir parça olan evlatlarını evlendirmek, ondan meydana gelecek mürüvvetlerini görmek isterler,
Her ne kadar meşakkatli ve zor bir merasim olsa bile, Ana baba bunları
severek yapmaya çalışırlar,
Bu mutlu anlarında yakın uzak, kolu, komşularını ve sevdiklerini düğünlerine şu şekilde davet ederler.
Düğün davetimizdir: Bir ömür boyu sürecek, mutlu beraberliğimizin başlangıcında, Sizleri aramızda görmekten gerçekten onur ve şeref duyarız.
Bu davetiye çağrıldığında artık bu davete icabet etme, gitme zamanı geldi demektir.
Ancak: Ülkemizin bazı illerini içine alan bölgelerinde bir garip ve tuhaf örf, anane ve adetler rastlamaktayız
İnsan akrabalarını, sevdiği kişileri aynı zamanda dostlarını zor duruma düşürecek durumlara meyil vermemeleri gerekir.
onlar bazen gerçekten zor duruma düşüyorlar.
Bu anlamsız ve tuhaf şeyler, maalesef ülkemizin bazı yörelerinde yaşanmaktadır ve yaşatılmaktadır.
İnsanlar tek başına mutlu olamazlar olmasına mümkün değildir,
Bu mutluluğun yaşandığı insanlara da, bir takım dayatmalar yaparak! onlara hayatlarını zehir etmeleri, bu merasime katıldıklarına pişman etmemeleri gerekir
Buna kimsenin hakkı yoktur.
İşte söz konusu olan bu sorunu anlatalım.
Düğün, dernek, merasimleri akraba, dost ve ahbaplarla yapılır ve merasimlerin tadı tuzu gerçekten onlardır.
Onlar olmazsa bu mutlu an kimlerle paylaşılır ki;
Ne demişlerdi: Bu mutlu anımıza katılın ve yanımızda olun,
Peki bu mutlu anınınızda bu çağırdıklarınız yanınızda olduklarımı? Oldular, merasiminize, davetinizede katıldılar.
Dinimizin bu husustaki emri aynen şöyledir:”Çağırılan bir toplantı, ziyâfet vb. yerlere gitmek. Böyle bir yere yapılan çağrıya uymak. Davet dua anlamına da gelir." davete icabet edilmek gerekir ve aynı zamanda Duâdır, duanın kabul edilmesidir.
Nasıl yani: Merasimine katılanlar yapılan merasim için Allah hayırlı etsin mutlu olsunlar, mürvetlerini görün derlermi? derler.
Düğün sahibi de âmin Allah razı olsun derlermi, derler.
Demek ki; davete icabet etmek dua imiş..
O Merasim sahipleride, oraya teşrif edenlere Hoş, sefalar dileklerini iletirler.
Her iki tarafta bu şekilde karşılıklı mutlu ve mes’ut olurlar.
Buraya kadar normal ve çok güzel
İkram ve eğlencelerin ardından, başlayan takı merasimi,i şte ipler burada kopuyor.
Gelin ve damadı haliyle ayağa dikiyorlar.
Kameraları açıyorlar.
Bu işlerden anlayan, ağzı iyi kelam yapan bir hatip eşliğinde, önce gelin ve damat tarafı anons edilerek, takı rasime başlıyor.
Tabiki, herkesin bir bütçesi var ona göre, evlatlarını mutlu etmek için elinden gelenleri imkanlar ölçüsünde yapmaya ve takmaya çalışıyorlar.
İşte burada: Üstünlük bakımından aile arasındaki dostları yakınları ahbapları ve zenginlik ve fakirlik kendini baş gösteriyor.
Damat tarafı zenginse, gelin tarafı mahcubiyet yaşıyor; Gelin tarafı zenginse damat tarafı mahcubiyet yaşıyor.
Bu da yetmiyor efendim. Benin akraban seninkinden daha fazladır, çoktur, tartışmaları, haliyle taktıları takılar bakımından benimki seninkiler daha çoktur diyerek, birbirlerine üstün sağlamaları nedeniyle her iki taraf ve damat ve gelin arasındaki olması gereken mutluluğun yerini, huzursuzlukların başlangıcını teşkil edecektir.
Peki; Bu akrabalığın mutlu olabilmesi ve sizlercede mümkün olabilirmi?
Benim kanımca; Bu düşünceler içerisinde bu akrabalılığın devam etmesi asla mümkün olamaz.
Bu nahoş üstünlük yarışı sayesinde akrabalık bağları çatırdamaya burada başlar ve devam etmese de mümkün değildir.
Yetmedi efendim devam ediyor.
Şimdi sıraya, akrabaları, yakınları, komşuları ve sevdikleri anons ediliyor.
Kameraların önünde herkesin huzurunda
Kim ne verdiyse, ne takdıysa kamera çekiyor.
Hatipde ballandıra ballandıra anonsuna devam ediyor.
Düğün takısı imkan meselesidir, Takıda zenginlik yarışına da kimse girmemelidir. Herkesin bir imtihanı vardır ve ona göre bir şeyler vermeye çalışırlar.
Ancak.! Burada mahcubiyet yaşamaması adına, Yakın uzak dost ve ahbapları kendilerini zorlamak zorunda kalıyorlar.
Ya adamın imkanı yoksa, bu yapılanlar doğru bir şey değildir
Hani demiştik ya!
Takı imkan meselesidir, Adamın durumu iyi imkanı var, onu takıyor ve onu zora sokmuyor.
Ancak.! Bu kişi gösteriş için taktığı takı’yı kendi merasiminde de taktığı kişilerden geri istiyor,
Senin düğününde ben bunları taktım, sende benim merasimimde bunları takacaksın diye karşı tarafı zora sokmaktadır.
Ama ne yazık ki; Günümüzde bu tip dedi koduları duymaktayız.
Takmasaydın be kardeşim, sana kim tak dedi, peki seni kim zorladıda karşı tarafı zora sokmaktadın?
Yazık Değil mi, adamın eziyor ve ruhunu incitiyorsun
Senin bu yaptığına hakareti kimse tasvip etmez, adamlıkta denemez,
Buna ancak paranla güç gösterisi yapmış olursun, Şunuda kesinlikle unutmamalısın hiç kimseyi paranla satın alamazsın, aynı zamanda rezil okursun, kendine kimseyide kul, köle edemezsin,
Kardeşlerim: İslam’ın özünde ve ruhunda, yardımlaşma kaynaşmak dayanışmak gibi hasretler vardır var olacaktır, olmalıdır da.
Günümüzdeki yapılan bu tür merasimlerimiz sayesinde bizler kaynaşırız, yardımlaşmalarımız sayesinde, Dostluklarımız daha çok pekişir iç içe yaşarız ve mutlu oluruz.
Mutluluklar paylaşıldığı takdirde değer görür.
Kıymetli okuyucularım: Siz siz olun! asla; Sizleri zora sokacak her türlü, aşırı harcamalardan hem kendimizi ve hemde dostlarımızı uzak tutalım.
Herkes, ayağını yorganına göre uzatmalıdır. kişiyi zora sokacak, İmkan dışındaki harcamalar, sizleri, bizleri ve hepimizi zora sokar ve zor günler yaşamanıza sebep olur.
Düğün ve yapılan merasim: İki yabancının dost olması, akrabalığın başlangıcı demektir. İki elma’nın yarısı, diğer yarısı sayılan, gönüllerin birleştirmesi demektir.
akrabalık denince: İlk akla gelen şey para değildir,
mutlu bir aile temelini teşkil edecek huzur ve mutluluk verecek akrabalıkların temelini oluşmaktır.
Bizim buna ihtiyacımız vardır.
Rabbim düğün yapacak kardeşlerimize yar ve yardımcısı olsun.!
Evlenecek olanlarada, bit ömür boyu sürecek mutluluklar diliyorum.
“İçinizden bekârlar olanları evlendirin. (Nur 32) Ayet bizlere evlenmenin ve bekarları evlendirmenin fert ve toplumsal olarak farz olduğunu hatırlatmaktadır../Allah Resul’ü.(s.a.v) ise:“Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim." (Beyhakî, VII/81)
Kalbi ve gönlü güzel kardeşlerim Hepinizce de malum olduğu üzere, Yaz aylarının gelişiyle, planlanmış olan düğün dernek işleri başladı.
ve her yerden çalgı, davul, zurna sesleri duyulmaya başlandı.
Her taraf, her yer şenlendi. düğün yapmak isteyen,bekarları olan ana babaları bir telaş bir heyecan sardı.
Düğün yapanlar bilirler, düğün dernek işleri zor işlerdir. bunların hepsi ekonomiye bağlı olsa bile, her ebeveynin evlatları için bunları yapmak zorundadırlar.
burada en tabi olan şey, düğün merasimleri, tabiki, insanların sevdikleriyle, komşularıyla, akrabalarıyla ve tanıdıklarıyla birlikte onlar sayesinde merasimler oluştururlar.
Her anne baba canından bir parça olan evlatlarını evlendirmek, ondan meydana gelecek mürüvvetlerini görmek isterler,
Her ne kadar meşakkatli ve zor bir merasim olsa bile, Ana baba bunları
severek yapmaya çalışırlar,
Bu mutlu anlarında yakın uzak, kolu, komşularını ve sevdiklerini düğünlerine şu şekilde davet ederler.
Düğün davetimizdir: Bir ömür boyu sürecek, mutlu beraberliğimizin başlangıcında, Sizleri aramızda görmekten gerçekten onur ve şeref duyarız.
Bu davetiye çağrıldığında artık bu davete icabet etme, gitme zamanı geldi demektir.
Ancak: Ülkemizin bazı illerini içine alan bölgelerinde bir garip ve tuhaf örf, anane ve adetler rastlamaktayız
İnsan akrabalarını, sevdiği kişileri aynı zamanda dostlarını zor duruma düşürecek durumlara meyil vermemeleri gerekir.
onlar bazen gerçekten zor duruma düşüyorlar.
Bu anlamsız ve tuhaf şeyler, maalesef ülkemizin bazı yörelerinde yaşanmaktadır ve yaşatılmaktadır.
İnsanlar tek başına mutlu olamazlar olmasına mümkün değildir,
Bu mutluluğun yaşandığı insanlara da, bir takım dayatmalar yaparak! onlara hayatlarını zehir etmeleri, bu merasime katıldıklarına pişman etmemeleri gerekir
Buna kimsenin hakkı yoktur.
İşte söz konusu olan bu sorunu anlatalım.
Düğün, dernek, merasimleri akraba, dost ve ahbaplarla yapılır ve merasimlerin tadı tuzu gerçekten onlardır.
Onlar olmazsa bu mutlu an kimlerle paylaşılır ki;
Ne demişlerdi: Bu mutlu anımıza katılın ve yanımızda olun,
Peki bu mutlu anınınızda bu çağırdıklarınız yanınızda olduklarımı? Oldular, merasiminize, davetinizede katıldılar.
Dinimizin bu husustaki emri aynen şöyledir:”Çağırılan bir toplantı, ziyâfet vb. yerlere gitmek. Böyle bir yere yapılan çağrıya uymak. Davet dua anlamına da gelir." davete icabet edilmek gerekir ve aynı zamanda Duâdır, duanın kabul edilmesidir.
Nasıl yani: Merasimine katılanlar yapılan merasim için Allah hayırlı etsin mutlu olsunlar, mürvetlerini görün derlermi? derler.
Düğün sahibi de âmin Allah razı olsun derlermi, derler.
Demek ki; davete icabet etmek dua imiş..
O Merasim sahipleride, oraya teşrif edenlere Hoş, sefalar dileklerini iletirler.
Her iki tarafta bu şekilde karşılıklı mutlu ve mes’ut olurlar.
Buraya kadar normal ve çok güzel
İkram ve eğlencelerin ardından, başlayan takı merasimi,i şte ipler burada kopuyor.
Gelin ve damadı haliyle ayağa dikiyorlar.
Kameraları açıyorlar.
Bu işlerden anlayan, ağzı iyi kelam yapan bir hatip eşliğinde, önce gelin ve damat tarafı anons edilerek, takı rasime başlıyor.
Tabiki, herkesin bir bütçesi var ona göre, evlatlarını mutlu etmek için elinden gelenleri imkanlar ölçüsünde yapmaya ve takmaya çalışıyorlar.
İşte burada: Üstünlük bakımından aile arasındaki dostları yakınları ahbapları ve zenginlik ve fakirlik kendini baş gösteriyor.
Damat tarafı zenginse, gelin tarafı mahcubiyet yaşıyor; Gelin tarafı zenginse damat tarafı mahcubiyet yaşıyor.
Bu da yetmiyor efendim. Benin akraban seninkinden daha fazladır, çoktur, tartışmaları, haliyle taktıları takılar bakımından benimki seninkiler daha çoktur diyerek, birbirlerine üstün sağlamaları nedeniyle her iki taraf ve damat ve gelin arasındaki olması gereken mutluluğun yerini, huzursuzlukların başlangıcını teşkil edecektir.
Peki; Bu akrabalığın mutlu olabilmesi ve sizlercede mümkün olabilirmi?
Benim kanımca; Bu düşünceler içerisinde bu akrabalılığın devam etmesi asla mümkün olamaz.
Bu nahoş üstünlük yarışı sayesinde akrabalık bağları çatırdamaya burada başlar ve devam etmese de mümkün değildir.
Yetmedi efendim devam ediyor.
Şimdi sıraya, akrabaları, yakınları, komşuları ve sevdikleri anons ediliyor.
Kameraların önünde herkesin huzurunda
Kim ne verdiyse, ne takdıysa kamera çekiyor.
Hatipde ballandıra ballandıra anonsuna devam ediyor.
Düğün takısı imkan meselesidir, Takıda zenginlik yarışına da kimse girmemelidir. Herkesin bir imtihanı vardır ve ona göre bir şeyler vermeye çalışırlar.
Ancak.! Burada mahcubiyet yaşamaması adına, Yakın uzak dost ve ahbapları kendilerini zorlamak zorunda kalıyorlar.
Ya adamın imkanı yoksa, bu yapılanlar doğru bir şey değildir
Hani demiştik ya!
Takı imkan meselesidir, Adamın durumu iyi imkanı var, onu takıyor ve onu zora sokmuyor.
Ancak.! Bu kişi gösteriş için taktığı takı’yı kendi merasiminde de taktığı kişilerden geri istiyor,
Senin düğününde ben bunları taktım, sende benim merasimimde bunları takacaksın diye karşı tarafı zora sokmaktadır.
Ama ne yazık ki; Günümüzde bu tip dedi koduları duymaktayız.
Takmasaydın be kardeşim, sana kim tak dedi, peki seni kim zorladıda karşı tarafı zora sokmaktadın?
Yazık Değil mi, adamın eziyor ve ruhunu incitiyorsun
Senin bu yaptığına hakareti kimse tasvip etmez, adamlıkta denemez,
Buna ancak paranla güç gösterisi yapmış olursun, Şunuda kesinlikle unutmamalısın hiç kimseyi paranla satın alamazsın, aynı zamanda rezil okursun, kendine kimseyide kul, köle edemezsin,
Kardeşlerim: İslam’ın özünde ve ruhunda, yardımlaşma kaynaşmak dayanışmak gibi hasretler vardır var olacaktır, olmalıdır da.
Günümüzdeki yapılan bu tür merasimlerimiz sayesinde bizler kaynaşırız, yardımlaşmalarımız sayesinde, Dostluklarımız daha çok pekişir iç içe yaşarız ve mutlu oluruz.
Mutluluklar paylaşıldığı takdirde değer görür.
Kıymetli okuyucularım: Siz siz olun! asla; Sizleri zora sokacak her türlü, aşırı harcamalardan hem kendimizi ve hemde dostlarımızı uzak tutalım.
Herkes, ayağını yorganına göre uzatmalıdır. kişiyi zora sokacak, İmkan dışındaki harcamalar, sizleri, bizleri ve hepimizi zora sokar ve zor günler yaşamanıza sebep olur.
Düğün ve yapılan merasim: İki yabancının dost olması, akrabalığın başlangıcı demektir. İki elma’nın yarısı, diğer yarısı sayılan, gönüllerin birleştirmesi demektir.
akrabalık denince: İlk akla gelen şey para değildir,
mutlu bir aile temelini teşkil edecek huzur ve mutluluk verecek akrabalıkların temelini oluşmaktır.
Bizim buna ihtiyacımız vardır.
Rabbim düğün yapacak kardeşlerimize yar ve yardımcısı olsun.!
Evlenecek olanlarada, bit ömür boyu sürecek mutluluklar diliyorum.
Yazı Yorumları ( 0 Adet)
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Ordu Yeni Haber Gazetesi
| İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yazılım: Doğru Ajans