Doğurganlık hızını son yıllarda önemli ölçüde düşüren Türkiye’de, vatandaşlar ekonomik sıkıntıları gerekçe göstererek nüfus artışına pek sıcak bakmadıklarını söylüyorlar.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık gündeme getirdiği doğurganlık meselesini, bende Ordu’da araştırmaya ve vatandaşların bu konu da ki nabzını ölçmeye başladım.

Altınordu ilçemizin hareketli semtlerine rotayı çevirdiğim de özellikle hanımefendiler bu konuda erkeklere nazaran daha tedirginler. Hayat pahalılığını nüfus artışının ilerlemesine engel olduğunu dile getiren hanımefendiler, “Bu şartlarda nasıl doğurayım abi, aldığımız maaş aldığımız gün bitiyor. Yeni doğan bir çocuğun aylık maliyeti ne kadar biliyor musun? Gel de doğur doğurabiliyorsan” diyerek endişelerini ortaya koydular.

Konuştuğum onlarca kadın ve erkeğin karamsarlığı hep aynı idi. Ama önemli bir detay daha var ki, birde meseleye buradan bakmak lazım. Türkiye’de soy ağacını tüketen bir nesli nasıl ayağa kaldırabiliriz?

Şartları daha uygun bir hale getirip, soy ağacı kavmini nasıl sürdürebiliriz? Buna çok önem veriyorum ben. Zira bu kısır döngüyü aşamasak o zaman Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın endişelerine de hak vermiş olurum.

Bu saatten sonra oturup, kolları sıvamak lazım. Nasıl doğurayım abi? Sorusunu soran vatandaşın endişelerini nasıl ortadan kaldırabiliriz? Ne yapabiliriz? Nasıl çözeriz? Vatandaşa bu konuda nasıl güven verebiliriz? Sorularını ivedilikle çözmemiz gerekmiyor mu?

Umarım nesli tükenen, soy ağacı hızla kuruyan bir nesil olmaktan bir an önce kurtuluruz.