28 Kasım 2025 Cuma
SON DAKİKA

ORDU ANADOLU LİSE’SİNİ ZİYARET

Yayınlanma: 27.11.2025 09:22 · Yazar: Abdülkadir Demir

 

Bugün Türk Dili ve Edebiyat Derneği Ordu Şubesi Başkanı, eğitimci, şair ve ilahiyatçı-Yazar Nuri Kahraman hocamızla birlikte; Ordu Anadolu Lisesini ziyaret ettik.

Değerli idareci ve öğretmenlerimizin mütebessim çehreyle karşılamaları çay ve kahve ikramları okulun nezih ortamı öğrencilerin edebi  edebiyat sokağı bölümündeki afişler takdire şayandı.

Yakın ilgi ve alakalarına şükran kesira…

Ayrıca Şinasi öğretmenimizle kahve tadında samimi  bir atmosferde gerçekleşen hatıralar, gönül bahçesinden süzülen  hikmetli sözler de sohbete renk kattı..

Nuri hocamız her zamanki gibi kitap dergi hediye alışkanlığını da bu okulda da devam ettirdi. Öğretmenlerimize  takdim etti.

Emektar müftümüz  süper kent’ mescidi öğle namazı çıkışı elindeki kitap ve dergileri görünce Türkülerle gömün türküsünden esinlenerek Nuri  hocama Kitaplarla gömün beni sözü size nede yakışır espirisinde bulundu. 

Bir hocamızın şu tesbiti ne kadar anlamlıdır;

Güler Duman'ın "Türkülerle Gömün Beni" türküsü çıktığında, henüz ortaokul 2. sınıftaydım, 1994 yılı. Televizyonda sürekli çalıyordu türkü, benim de hoşuma gitmişti doğrusu. 

Bir tatilde, evdeki televizyonda "Türkülerle Gömün Beni"nin video-klibi dönüyordu yine. Annem ekrana baktı, sonra yüzünü bana dönüp gülümseyerek şöyle dedi: "Bir Müslüman türkülerle gömülür mü hiç? Tekbirlerle gömün beni..." 

O gün bugündür, bu küçücük dokunuş aklımdan hiç çıkmamıştır. Mesela sözünü ettiğim türküyü hâlâ çok severim, ama tam dinlemeye başlarken, aklıma annemin o nazik ikazı gelir, devamını getiremem...

Çocukluğumda ve sonraki yıllarda, bugün hâlâ hayatımda odak noktalarını oluşturan birçok prensip ve dikkat edilmesi gereken birçok hassasiyet, böyle dokunuşların eseridir. Cerbezeli ve gürültülü nasihatler yerine, hayatın tam ortasına denk düşen, yerinde-kararında küçük dokunuşlar hafızalarda  kalıcı olsa gerek.

Kitaplarla tekbirlerle gömün beni sözü daha hoş değil mi?..

Ordu Anadolu Okulunda yapmış olduğumuz Sohbetten bir bölüm paylaşmak isterim;

Hekim olmaya geldik hekimimizi bulduk…

Bir gün bir zat Hasan Basri hazretlerine gelerek yalvarır: “Aman efendim! Ne olur? Allah için bize bir yardımda bulununuz…

“Hazret-i imam da; “Nedir derdin? Ne hususta yardım edelim? Önce derdini ve ihtiyacını isteğini söyle ki sana yardım edebilelim” der. Adam; “Efendim! Benim çok akıllı bir kızım var, onu çok severim, şimdi bu akıllı kızıma bir şeyler oldu. 

Gece gündüz durmadan ağlıyor… Kur’an-ı Kerim okuyor ağlıyor, namaz kılıyor ağlıyor, hadis-i şerif okuyor ağlıyor ve bugünlerde gözleri görmez oldu. 

Korkuyorum ki hepten kör olacak… Sizden istirham ediyorum gelseniz de bir baksanız. Bir nasihat etseniz biraz öğüt verseniz şu kızıma” diye rica eder. 

Hasan Basri Hazretleri; kabul eder, adamın evine kadar giderler. Eve vardıklarında Hasan Basri hazretleri; “Yavrum neden ağlıyorsun? Gözlerin ağlamaktan temelli kör olabilir! Sebebini bize söylersen sana yardımcı olabiliriz. 

Senden rica etsem sebebini söyler misin?” der. Kız şu cevabı verir: “Efendim benim hiçbir hastalığım yoktur, sıhhatim gayet yerindedir. Gözlerimin ağlayarak bu hâle gelmesinin iki sebebi vardır. 

Bu gözlerimiz ahiret âleminde Allahü Tealayı ya görecek ya da görmeyecektir. Eğer Cenab-ı Hakkı görme nimetine ererlerse böyle binlerce göz O’nu görmek için feda olsun; eğer görmezse o zaman Allahü teala kendi zatını görmeye layık kılmadığı bu gözleri kör etsin! 

 

Allahü tealayı görmeyecek gözü ben ne yapayım” der ve biraz sonra da “Allah” diyerek can verir. Hasan Basri Hazretleri bu hadiseden çok duygulanır, gözlerinden yaşlar akar ve şöyle der: “Nasihat etmeye geldik nasihatimizi aldık, Hekim olmaya geldik hekimimizi bulduk…

Neşet Ertaş, 

“Yolcu Türküsü”nde bir ömürlük yolculuğu birkaç dizede özetler: 

İnsan fanidir, yol uzundur, asıl menzil ötededir. Hepimiz misafiriz, yolun sonunda konak yoktur, sadece dönüş vardır…