Ordu baştan sona bir turizm kenti.

El değmemiş, bakir, doğal bir turizm kenti.

Elimize batan Dikenleri bile doğal Ordunun.

Böğürtlenleri bile turizm kokar..

Yaylalarımızda atalarımızın emeği kokar. Analarımızın elleri, babalarımızın çapaları..

Grebi kokar. Nacak kokar. Balta, bıçkı kokar.

Ömür uzatır yaylalarımız.

İnsana dinçlik katar. Heyecan katar.

Diller hep turizmden konuşur.

Turizm yatırımlarından söz eder yetkililer. Oysa zaten Ordu turizmdir.. Orduda geleceğe bakıyoruz. Ve üzülüyoruz. Kahroluyoruz. Yapmayın, etmeyin , kıymayın bu güzel yaylalarımıza dedikçe inadına birileri buraları peşkeş çekmeye devam ediyorlar..

Atalarımızın, babalarımızın emek verdiği, gözü gibi baktığı, çoluk çocuğa nefes aldığı o güzelim, o doğal yerlerimizi şimdi Araplara veriyoruz. Gelin buraya yerleşin. Gelin bu oksijen dolu yaylalarımızın üstünü kara çarşaflarınızla kapatın, şehri elimizden alın, işgal edin diyoruz. Bunu devletçe, bunu resmice söylüyoruz..

Oysa hiç dokunmamak lazım yörelerimize. Elimize batan dikenlerin bile değerini bilmeliyiz..

Tarla kenarlarında yetişen böğürtlenleri, yemişleri ana gıdamız olarak elin Araplarına servis etmemeliyiz. Bu Orduda turizm yatırımları yanlış yapılıyor. Aslında turizm adı altında ordumuz Araplaştırılmak isteniyor.. Buna dur demeyecek miyiz?

Bu peşkeşe susmaya devam mı edeceğiz.

Birileri çıksın ve ses versin artık.

Her yanımız Araplaşmadan..