HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer
25 Eylül 2016 Pazar Saat: 13:24

EĞİTİMDE Kİ TEMEL SORUNLAR ELE ALINDI

HAFTANIN RÖPORTAJI
EĞİTİMDE Kİ TEMEL SORUNLAR ELE ALINDI

2016-2017 eğitim-öğretim yılının başlamsıyla birlikte eğitimde ki temel problemleri araştıran gazetemiz editörü Şafak Deliçakar sorunları, Eğitim Bir Sen Ordu Şubesi Başkanı İsmail Çelenk ile masaya yatırdı.

Deliçakar’ın Çelenk ile yaptığı röportaj ise şu şekilde kaydedildi:

Şafak DELİÇAKAR: Sayın Çelenk, haftanın röportajı sayfamıza yeniden hoş geldiniz. Eğitim-öğretim yılına start verdiğimiz bu haftada sizlerin sendika olarak çağ dışı diye adlandırdığınız kılık-kıyafet yönetmeliğinin kaldırılıncaya kadar eyleme devam edeceğinizi belirttiniz. Bu konuda neler diyeceksiniz?

İsmail ÇELENK: Hoş bulduk sayın Deliçakar. Evet Eğitim-Bir-Sen olarak, hukuki dayanaktan yoksun olmasına rağmen yıllarca sürdürülen başörtüsü yasağının kaldırılması için verdiğimiz mücadele olumlu sonuçlanmış, 4.10.2013 tarihli ve 2013/5443 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kadın çalışanlar yönünden yönetmelikte geçen ‘başı açık’ ifadesi kaldırılarak, kadın çalışanlarımızın başörtülü olarak çalışma hakkı hukuki güvenceye kavuşturulmuştur. Ancak, çağ dışı yönetmeliğin erkek kamu görevlileri için öngördüğü kısıtlama ve yasaklamalar hâlâ devam etmektedir.

2013 yılından beri sürdürdüğümüz serbest kıyafetle iş yerlerine gitme eylemi dolayısıyla şimdiye kadar herhangi bir olumsuzluk yaşanmamasına rağmen, bazı mülki idare amirlerinin işgüzarlık yaptıklarına, sendikal kararın gereğini yerine getiren üyelerimize yönelik olumsuz tavırlar içerisine girdiklerine şahit olmaktayız.

Pantolonun kumaşı, kazağın yakası, ayakkabının topuk boyu, ense tıraşı ve bıyıkla ilgilenen bir yönetmeliği, antidemokratik dayatmayı kabul etmiyoruz. Eğitimin niteliği, öğretmenin verimliliği ile ilgilenmek varken kıyafetin tam tekmilliği ile gündem tutan yönetim anlayışını çağ dışı buluyoruz. Devletin kılcal damarlarına kadar sızmış, çocuklara kalem yerine silah teklif eden; barışı değil, savaşı telkin eden terörist unsurlardan arınmanın, ülkede birlik, beraberlik ve kardeşlik ortamını korumanın ve tahkim etmenin en mühim mesele olduğu şu günlerde kılık-kıyafet üzerinden yapılacak bir tartışmanın sorumluluğu çok ağır olacaktır.

Bu hassas süreçte kılık-kıyafeti OHAL’e has çıkarılmış özel uygulamaların kapsamına almak, buna alet etmek, bunun için çıkarılmış kanunları ters yüz etmek olacaktır. Bu konuda tuhaf yaptırımlar uygulamaya çalışanlar şunu bilsin ki, darbe ürünü kılık-kıyafet yönetmeliğini takmama konusunda kararlıyız. Öğrencilerin serbest kıyafet hakkının olduğu yerde, öğretmene, kamu çalışanına ‘ne giyeceğine karar veremeyen insan’ muamelesi yapılmış olması kabul edilebilir bir şey değildir.

Bu nedenle, sendika olarak, kamu görevlilerine yönelik kısıtlama ve yasakların da kaldırılması amacıyla başlattığımız sivil itaatsizlik eylemine devam kararı aldık:

“Genel Yönetim Kurulu, 15.03.2013 tarih ve 197 sayılı kararıyla kılık-kıyafet serbestîsi hedefiyle hayata geçirdiğimiz sivil itaatsizliğin bütün hedeflerini gerçekleştirmek üzere, kamu görevlilerinin kılık-kıyafetlerine dair yönetmeliğin 5. maddesinde hâlâ hükmünü sürdüren sınırlama ve yasalara son verilmesi yönünde düzenleme yapılması noktasında kamuoyu baskısı oluşturmak amacıyla 19.09.2016 tarihinden itibaren, kamu görevlilerinin, kamu hizmetlerini söz konusu yönetmelikteki sınırlama ve yasalara uymaksızın, milletimizin değerlerine ve genel kabul görmüş kılık-kıyafet şekillerine uygun olmak kaydıyla belirleyecekleri kılık-kıyafetle yerine getirmelerine karar vermiştir.”

Bu karar doğrultusunda, kamu görevlileri kılık-kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar kararlılıkla eylemimize devam edeceğiz. 

Şafak DELİÇAKAR: Açığa alma ve ihraç süreçlerinde adil davranılmalı, masumların zarar görmemesinin mücadelenin en hassas tarafı olduğu unutulmamalıdır diye bir takım uyarılarınız olmuştu. Son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsmail ÇELENK: 15 Temmuz darbe girişimiyle millî iradeye yapılan saldırı, milletimizin direnişi, güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi başta olmak üzere, millet iradesini savunan tüm sivil toplum örgütlerinin cansiperane duruşuyla akamete uğratılmıştır.

Darbe girişimi sonrası alınan olağanüstü hâl kararı ve başlatılan soruşturmalar çerçevesinde uygulamaya konulan “açığa alınma/görevden uzaklaştırma” tedbiri, suçluların ortaya çıkartılması, şüpheli ile masum arasında ayrım yapılabilmesi, ceza soruşturması ve idari incelemelerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından yerinde ve gerekli bir işlemdir. Ancak kamu görevinden çıkarma gibi ağır hukuki sonucu olan bir işlemden evvel en azından bu kişilere masumiyetini ispatlama imkânı tanıyacak bir yolun tanınması gereklidir. Kamu görevinden çıkarılanlar arasında tek bir masumun dahi bulunmaması gerektiği hususu, en az FETÖ/PKK mensuplarının ve destekçilerinin kamudan ihracı kadar önemli bir konudur.

Biz her fırsatta terörün her türlüsüne karşı olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Milli değerlerimiz, insani hassasiyetlerimiz düzleminde ‘eğitim’ ve ‘terör’ faaliyeti asla bir arada olamaz. Eğitimci terör kelimesiyle cümle içinde dahi bir araya gelemez. Tam da bu sebeple eğitimden yana olduğumuz için eli kanlı, okul kundakçısı teröre de, darbe yardakçısı, kukla terörüne de karşıyız, sonuna kadar milli iradeden ve her hâlükârda eğitimden yanayız. Eğitim kurumlarının terörün ve cuntacıların eleman devşirdiği, öğrencilerimizin kirli emeller uğruna ava dönüştürüldüğü, üstelik bunun devletten maaş alanların eliyle yapıldığı yerlere dönüşmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Asıl işlevi yüksek değerlerle donanmış bireyler yetiştirerek vatana, millete hizmet etmesi gereken eğitimin, gerçek mahiyetiyle uyuşmayacak amaçların aracısı kılınması, yükselmeye değil, çöküntüye, çatışmaya zemin hazırlar. Eğitimcinin gayesi insanımızı, özellikle de kendilerine en nezih, en masum, saf duygu ve itimatla emanet edilen genç nesilleri bilgiye, kaleme, kitaba, bilime götürmek olmalıdır. Çocuklarımıza bilgi yerine ideoloji yükleyen, ya eline silah veren ya da aklını işgal edip zekâsını mankurtlaştıran bu ülkenin geleceğine ihanet ediyor demektir. Çocuklarımıza barış yerine savaşı, birlik, kardeşlik yerine darbeciliğin hikmetlerini telkin eden, öğretmen değil, olsa olsa kadrolu teröristtir.

Üniversitelerimizde de ‘paralel’le mücadele adı altında masum insanların görevden uzaklaştırılması, bazı rektörlerin süreci zehirlemeye yönelik uygulamaları konusunda uyanık olunması gerekmektedir. Üniversitelerde paraleli gizleyip, yapılması gereken temizliği dizginleyip, kişisel hesaplarını görmeye kalkan üniversite yönetimlerinin icraatına dikkat edilmelidir.

Devleti ele geçirmeyi veya yıkmayı amaçlayan yatay, dikey, paralel yapılarla mücadelede hukuk dışına çıkmak, yeni darbe ve terör girişimlerine izin ve imkân vermek demektir. Devletin terörist yapı ve örgütlenmelerden temizlenmesi bütün bir milletin huzuru ve bir beka meselesidir. Ancak her şeye rağmen bu ayıklama sathi bir genellemeyle yapılmamalı, hukuk devletine yakışan bir titizlik elden bırakılmamalı; bir tek teröristin dahi öğretmen hüviyetini taşımasına müsaade edilmemeli ve bir tek eğitimcinin dahi haksız yere terörist muamelesi görmesine göz yumulmamalıdır. Bir teröristin veya hainin öğretmen muamelesi görmesi eğitim açısından ne kadar zül ise masum bir eğitimcinin terörist ya da hain muamelesi görmesi bir o kadar zulümdür. Adaletin terazisi, tarihin en hassas dengesini yakalamak, zerreyle miskali ayıracak derecede dikkatli olmak mecburiyetindedir.

 

Şafak DELİÇAKAR: İstihdamda sıkıntı yaşanan yerlerde teşvik sistemi uygulanmalımıdır?

İsmail ÇELENK: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Bugün bu bölgede bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Sorunun diğer boyutu, öğretmen açığının en çok bu bölgede bulunmasına rağmen tecrübeli ve bilgi birikimine sahip öğretmenlerin bölgede çalışmak yerine bir an önce batı bölgelerine gitmesidir.

Bu açığı kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmiş olsa da, bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Eğitim çalışanlarına yönelik zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir.

18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan “…ayrıca zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara  ‘zorunlu bölge hizmet tazminatı’ ödenmelidir…” kararı ile Sayın Cumhurbaşkanının başbakanlık döneminde yaptığı bu yöndeki açıklamaları gereği; öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla, zorunlu hizmet bölgelerinde istihdam edilen öğretmenlere, illerin veya yerleşim yerlerinin sosyal, ekonomik, kültürel ve ulaşım imkânları dikkate alınarak kalkınmada öncelikli hizmet tazminatı verilmesi amacıyla ilgili mevzuatlarında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Bu tür uygulamalar, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyetin giderilmesi bakımından elzemdir.

 

Şafak DELİÇAKAR: Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsmail ÇELENK: 2010 yılında yapılan 18. Milli Eğitim Şûrası’nda sendikamızın teklifleri doğrultusunda yeni eğitim sistemine geçiş, Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılması, Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerinin müfredata girmesi gibi önemli kararlar alınmış ve kısa sürede yapılan düzenlemelerle hayata geçirilmişti. 19. Milli Eğitim Şûrası’nda ise; Alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması, İlkokul 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, Ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi, Değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi,

Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, Öğretmenlere 4 yıla bir yıpranma payı verilmesi, Osmanlı Türkçesinin Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğerler liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması,  Ortaokullarda 5, 6 ve 7. sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması gibi önemli kararlar alınmıştır. Söz konusu kararlar başta olmak üzere, şûrada alınan bütün kararlar bir an evvel hayata geçirilmelidir.

 

Şafak DELİÇAKAR: Yeni müfredat yeni Türkiye’nin nasıl yapı taşı olmalıdır?

İsmail ÇELENK: 4+4+4 eğitim sistemiyle arzulanan sonuçların elde edilebilmesi, insanımızın sahip olduğu ahlaki ve toplumsal değerlerin, müfredatın yeniden belirlenmesi noktasında öncelikle göz önüne alınması, temel belirleyici etken olmasıyla mümkündür. Çünkü değerler; düşünme ve zihni muhakemede birer araç olarak kullanılmak, kişilerin dikkatini istenen, yararlı ve önemli görülen kültür nesneleri üzerinde odaklaştırmak, ideal düşünme ve davranma yollarını göstermek gibi fonksiyonları icra etmektedir. İnsan davranışlarını belirleme ve insan karakterini geliştirme noktasında oynadıkları bu çok önemli rol nedeniyle toplumun sahip olduğu bu değerlerin yeni nesle aktarılması, belirli bir düzen, iç tutarlılık ve bir sistem dâhilinde verilmesini gerektirmektedir.

Konu gerçekte basit bir müfredat değişikliğinin ötesinde bir öneme sahiptir. İdeolojik endoktrinasyon aracılığıyla tek tip fertler yetiştirmeyi hedefleyen bir toplumsal mühendislik projesinin eğitim sistemine biçtiği işlevin, demokratik ve çoğulcu bir toplum tarafından kabul edilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, temel eğitimden yükseköğretime, eğitim ve öğretimin her kademesinde çoğulcu düşünmeyi ve farklılıklara saygıyı, empatiyi hedefleyen bir müfredat değişikliği zorunludur.

Yeni müfredat, biçimi ve muhtevasıyla akıllı, bilgili, ahlaklı, vicdanlı, özgür, ekip çalışmasını bilen, başaran, cesur, araştırmacı, soran, sorgulayan fertler yetiştirmeyi amaçlamalıdır. Bu konuda ivedilikle adım atılmalıdır. Bunun yanı sıra, kitap içerikleri de toplumun değer yargıları göz önünde bulundurularak bir an evvel güncellenmelidir.

 

Şafak DELİÇAKAR: Öğretmen ihtiyacının acilen giderilmeli konusunda neler diyeceksiniz?

İsmail ÇELENK: Bir ülkede eğitim fakültelerinden mezun olup, atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı ve o ülkenin eğitim kurumlarında 100 binden fazla öğretmen ihtiyacı varsa, bu, bir çarpıklığın olduğunu göstermektedir. Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmelidir. Bakanlığın öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sunamaması ya da eksik hizmet sunması, eğitim ve öğretimin bütün aşamalarında birçok sorunun kaynağını teşkil etmektedir. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması elzemdir. Bu amaçla, bir yandan YÖK ile daha sıkı bir iş birliği içerisinde Bakanlığın orta ve uzun vadeli öğretmen ihtiyacı ile yükseköğretim kurumlarının eğitim ve fen-edebiyat fakülteleri ile pedagojik formasyon kontenjanlarının müştereken belirlenmesi; diğer yandan norm kadro esaslarında köklü değişikliğe gidilerek, ders saatinin yanında öğrenci sayısı, okul büyüklüğü, coğrafi konumu, bulunulan bölgenin sosyo-ekonomik durumu ve OECD kriterleri gibi çok sayıda değişkenle belirlenen bir norm kadro düzenlemesi yapılması ve öğretmen sayısının kademeli olarak artırılması gerekmektedir.

 

Bunun yanı sıra takviye kurslarının niteliği artırılmalıdır

Anayasa Mahkemesi kararı sonrası dershaneler tekrar faaliyete geçmiş; eşitsizliğe ve adaletsizliğe yol açan sistem hızla yeniden organize olmuştur. Sınav odaklı sistemin Türkiye için adalet duygusu, eşit vatandaşlık ve sosyal hareketlilik konularında sağladığı fayda nedeniyle bir süre daha devamı bir zorunluluk olup, bunun sonucu oluşan okul dışı akademik destek hizmetleri talebi her durumda devam edecektir.

Dershaneler, okullarda oluşan program sorunları ve atalet nedeniyle alternatif eğitim kurumları ve bir tampon kurum hâline gelmiştir. Nitekim özel etüt merkezlerinde verilebilecek derslerin sayısının beşe çıkarılması fiiliyatta dershanelerin tekrar hayata dönmesini sağlayacaktır.

Eğitimde belli bir kaliteyi yakalayıncaya kadar birer okul dışı destek hizmeti sunan yardımcı kurumların oluşturulması eğitimde oluşan boşluğu gidermek için bir gerekliliktir. Bu kapsamda dershanelerin ortadan kaldırılmasının yolu, takviye kurslarının niteliğinin artırılarak ders dışı destek hizmeti sunucuları olarak dönüştürülmeleri, ortaöğretim ve yükseköğretime girişte sunulacak rehberlik servislerini de kapsayacak şekilde içeriğinin çeşitlendirilmesi, okulda verilen eğitimle yakın bağlantı içinde yürütülmesi sağlanarak dershanelere olan talebin takviye kursları ekseninde okula yönlendirilmesi hedeflenmelidir. Diğer taraftan, dershanelerin, özel okullara dönüşmeleri için öngörülen teşvik mekanizmaları genişletilerek devam ettirilmeli, takviye kurslarına olan talep artırılmalıdır.

Şafak DELİÇAKAR: Sayın Çelenk verdiğiniz bu önemli bilgiler adına çok teşekkür ediyor, yeni eğitim-öğretim yılında başarılar diliyorum.

İsmail ÇELENK: Bende şahsınıza ve gazeteniz okurlarına teşekkürlerimi sunuyor, bütün öğrenci ve öğretmen arkadaşlarımıza 2016-2017 eğitim-öğretim yılında başarılar diliyorum.

 

Anahtar Kelimeler : EĞİTİMDE, , TEMEL, SORUNLAR, ELE, ALINDI

Haber Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?

Son Haberler

 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız