7 Temmuz 2025 Pazartesi Saat: 09:57
“Olsun artık Berî Belâ”
Aliya İzzet Begoviç;
“Geçmişi unutmayalım ama
Geçmişte yaşamayalım!”
Kerbelâ bir kırılmadır. Hicri 61 yılında olmuştur.
Şiilik ve Sünnilik isimleri Bu olaydan sonra kalmıştır.
Bundan çıkaracağımız ders; Bin kere mazlum olsak da,
Bir defa zalim olmayacağız! Hz. Hüseyin efendimize,
Kerbelâ’da söylenen söz; Ya yezide biat edeceksin!
Ya da kelleni vereceksin! Kerbelâ’nın özeti budur.
Hüseyin(r.a) Akideyi, Yezit Kabileyi, Ömer b. Sad ise Yezidin komutanı
Ganimeyi,” istiyor! Zaten insanlık Ya akidenin, Ya ganimetin, Ya da yezit gibi
Saltanatın peşindedir!
Demek ki; Muharrem ayı; Sadece Aşure Tatlısı değilmiş! Hicreti ve Kerbelâ’yı İyi anlamak lazımmış! Hicri yıl, hayırlara vesile
Olsun inşallah!
Bir hikaye
....Evden ayrılan baba, dönüş yolunda oğluna durumu sorar. Oğlu:
-Herşey yolunda ama
Süpürgemin sapı kırıldı. -Neden?
-İnek üstüne düştü.
-İnek niye üstüne düştü?
-Yangından korkup kaçarken düştü
-Yangın niye çıktı?
-Abim sigara içtiği için
-Abin niye sigara içti ?
-Annem öldüğü için.
-Yeter hiç pozitif bir haber yok mu?
-Olmaz mı. Senin Covid testin pozitif çıktı.
İslam coğrafyasının durumu bu.
Merak etmeyin. Ortadoğu'da her şey yolunda. Gazze'de İsrail soykırım yapıyor. Neden mi? Hamas eylem yaptığı için. Hamas neden eylem yaptı? Mescid-i Aksa, Filistin yıllardır işgal altında olduğu için, Neden işgal altında ki?
İslam coğrafyası sömürgeci batı tarafından parçalandığı için .Batı neden Ortadoğu'yu parçaladı? Büyük İsrail Siyonizm devletini kurmak için ...
Bu kısır döngü böyle devam ededursun. Pozitif bir haber bekleyenleri merakta bırakmadan söyleyeyim. Siyonist İsrail Devleti komşu Arap, Acem ülkelerine saldırmaya başladı. Bir günde 3-4 ülkeyi bombalıyor. İsrail'e silah gönderen ABD bölgede bir savaşın çıkabileceğine inanmıyor.
Merak etmeyin herşey yolunda.
Siz tatlı uykunuzu bölüp rahatınızdan taviz vermeyin. Bakmayın İsrail ülkemize saldıracak diyen danışmanlara, Savaş adım adım ateş Ortadoğu'daki ülkelerin sınırlarını aştı Misak-ı Millî sınır taşlarına dayandı. Siyonist İsrail mallarının raflarımızı süslediği, ticaret hacmimizin büyük bir kısmının İsrail'e silah olarak gittiğini üst akıl hala çözmemiş olmalı ki satın almayın dedikleri malların satışına müsaade ediliyor. Ortadoğu projesinin Kürtler üzerinden dizayn edilmeye çalışıldığı çirkef bir dünyada, Kürt halkını İsrail'e gıkı çıkmayan vahşi kurtların sofrasına meze olarak servis edilmenin planları yapılıyor.
Bölgede kardeşi kardeşe kırdırmanın senaryosu uygulanırken, Arz-ı mev'ûd yayılmacılığı ile İsrail devletinin oluşumuna dün çanak tutanlar, bugün "Uyanık olun" çağrısında bulunuyor. Bölge bir ateş sarmalında, gemiyi terk etmeye çalışan fareler misali, çifte vatandaşlığa sahip oligarkların sayısı tahminlerimizin çok üstünde.. Ama siz merak etmeyin. Ekonomi çökertilmeye çalışılırken, bankalar faiz sopası ile milleti terbiye edip paraları İsrail menşeli finans kuruluşlarına pompalarken her şey yolunda. İyi haber,
Soykırımcı İsrail, bölge devletlerine demokrasi ve insan hakları getirecek. Amerika huzuru ve barışı tesis edecek. Binlerce ton bombalarla yerle bir edilen Gazze'de bahar olacak. Türkiye'ye terör örgütü sopasıyla diz çökertilmeye çalışılacak. Merak etmeyin her şey yolunda, herşey güzel olacak.
''Aciz Kalmanın Acısı''
Tarih okumalarımda zihin dünyamda bir türlü oturtamadığım üç olay… Yıllar geçse de ruh dünyamda sızısı geçmeyen üç acı… Yorumlamaya çalışırken yorgun düştüğüm üç yara…
Kerbelâ Faciası…
Moğol İstilası…
Endülüs Trajedisi…
Ve bunlar yaşanırken ümmetin duyarsızlığı, tepkisizliği, suskunluğu ve acziyeti… Her okuduğumda bu katliamlara seyirci kalanları kabullenememiş ve kınamışımdır…
Nasıl kınanmaz ki?
Kerbela’da evlad-ı Resul hunharca katledilirken sükûta gömülen ümmeti Muhammed’in insanı hayrette bırakan halini hangi kelimelerle örtbas edebilirsiniz ki?
Düşünün, Yezid’in sarayında yalnız bırakılan Zeyneb’in haykırışını ve Hz. Hüseyin’in başına gelenleri… Neden kimse tepki vermedi diye içten içe hayıflanırdım…
Acısı dün gibi taze…
Evet, kaderine terkedilmiş Ehli Beyt… Terk eden kim? Ümmeti Muhammed… Müslüman kardeşleri… Ya Rabbi ne yaman bir çelişki!
Moğol istilası… Topyekûn ümmetin yok oluşu… Mezbahane’ye sürülen koyunlar misali dehşetengiz bir katliam ve kıyıma maruz kalan kitleler… Kimseden çıt yok, korkunç bir sinmişlik ve silinmişlik…
Düşünebiliyor musunuz, bir Moğol askeri Müslüman bir köyü tek başına kılıçtan geçiriyor, tepki yok…
Ve Endülüs… 800 yıllık muhteşem İslam Medeniyeti tarumar oluyor… Gırnata günlerce kan ağlıyor… Tarihte Gırnata’ya ağlandığı kadar hiçbir yere ağlanmamıştır, diyor şair… Fakat gelgör ki, tarihin tanık olduğu bu en büyük yıkım ve kıyım karşısında Osmanlılar, Memlüklüler, Fatimiler, Kölemenler sessiz…
Ağıtlar, feryatlar, istiğaseler muhatabına ulaşmıyor… Ümmetin vefasızlığı mı, çaresizliği mi ne diyeceğimi bilemiyorum…
Yıllarca bu üç acıya duyarsız kalanları kınadım durdum…
Şimdi kınadıklarımla sınanıyorum… Ve dördüncü acı…
Gazze sınavımdaki sorumluluğumu düşünüyorum…
Dün kınadıklarımla aynı duruma düştüğümü görüyorum…
İslam dünyası olarak, Refah ile Gazze arası sadece 30 kilometre… Bir yardım koridoru bile açamadık… Bu kadar mı aciziz?
Refah sınır kapısında bekleyen yardımlar, duvarın diğer tarafında açlıktan ölen körpe canlar… Rahimlerdeki ceninlere kadar uzanan bir zulmün tanıkları ve takipçileri olarak kınanması gerekenler kategorisinde bulunuyoruz…
Bu kahredici sükût… Öldürücü duyarsızlık… Korkuyorum gayretullaha dokunur…
Bugün suskunluğumuzun suçlusuyuz…
Direnişimiz cılız, boykotumuz basit, sesimiz kısık, eylemlerimiz ruhsuz… Acziyet daha büyük bir acı değil mi?
Öfkemize ne oldu? Hafızamızı mı kaybettik? Vicdanımız nerede?
Gökler küstü, dağlar utandı, rüzgâr durdu, yıldızlar söndü…
Gazze’de oluk oluk kan akıyor… Damarlarımızdaki kana ne oldu? Yoksa kurudu mu?
Ağaçların dile gelmesini mi bekliyoruz? Kayaların konuşacağı günlere mi sorumluluklarımızı erteledik?
Bizde fazlasıyla kınama, yakınma, sızlanma var… Ama hâlâ Gazze’de durmadan akan kan var… Sanki kınamalarımızla kendimizi kandırıyoruz… Sonuç getirici, caydırıcı eylemlerde bulunmuyoruz…
Biz işgalcileri kınar dururken, tarihte bizi kınayacak…
Merhum Aliya İzzetbegoviç’in yerinde tespitiyle ‘’Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.’’
İşte acı gerçek…
Gazze destan yazarken, tarih bizi nasıl yazacak?
Kınama ile konfor arasında Gazze’yi konu edinen bizler… Biz kalem oynatırken, kelamı kibarlarımızla tekellüm ederken Gazze kan kaybetmeye devam ediyor…
Bağ ve bahçelerimizi don vurduğunda üzüldüğümüz kadar, soğuktan donan Gazzeli çocuklara yüreğimiz yandı mı?
Gerçekten Gazze bizi ne kadar etkiledi? Ne ölçüde değiştirdi?
Konforumuz, lüksümüz, israfımız, tutkularımız, hobilerimiz, heveslerimiz, hesaplarımız, hayallerimiz… Değişen nedir?
Bilmeliyiz ki, konforumuzdan ödün vermeden ön alamayız, üstümüze düşeni yapamayız…
Eskiler ne de doğru söylemiş;
‘’Acılar insanı büyütür, konfor ise çürütür.’’
Kuşkusuz görünen o ki, acılarla büyüyen bir Gazzemiz var… Birde bir türlü konforunu bozmak istemeyen iki milyarlık bir ümmet var…
Tüm dünya acılarla büyüyen Gazzeli sabilerin asaletini, azmini, aksiyonunu, adanmışlığını hayret ve hayranlıkla izliyor…
Acı acı düşünüyorum, Gazze de bizi gayrete getirmeyecekse geriye ne kaldı?
‘’Oturun oturanlarla beraber’’ itabından gayri…
İşi diplomasiye ihale edenler, bilsinler ki vebalimiz büyüktür…
Gazze rüyalarımıza girmiyorsa, kâbuslardayız demektir…
Gözlerimizin önünde gitgide Gazze’yi yok etmek istiyorlar, biz neyin peşindeyiz?
Yoksa haddimizi aşıp, Gazzelilerin kulağına ‘’hicret’’i mi üfleyeceğiz?
Unutmayalım ki, ‘’hicret’’ dedikleri Filistin’in tabutuna son çivinin çakılmasıdır…(Derleme)