HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Transfer Ogezi Transfer Trabzon Havalimanı Tranfer

Erol KARAER

Erol KARAER

Bir kitap

16 Kasım 2016 Çarşamba Saat: 09:53

            Cevat Şakir’in yazdığı Diktatörün Biri isimli kitap kısa öykülerden oluşuyor.

Bu günlerde okunması gereken kitaplardan biri olan Diktatörün Biri adlı eserin yayıncı tarafından yapılan tanıtımını sizinle paylaşmak istiyorum :

 

Kısa Öyküler, diktatörlük döneme ait acılardan, adalet arayışından, insan hak ve özgürlüklerinden yola çıkılarak yazılmıştır. Söz konusu öyküler, bir dönemin acı dolu olaylarına farklı bir bakış açısı getirmektedir. Kitabın bir amacı da Kısa Hikaye türünün tanıtılmasına aracılık etmektir.

 Diktatörlük güçlendikçe ne yapacaklarını bilemeyen kişilerdir. Birçoğu umutsuzluk içinde hayatını sürdürmeye çalışır. Yaşadıkları dünya kötüdür. Haksızlıkların çözüm yeri kalmamıştır. Hukuk devleti, insan hak ve özgürlükleri rafa kaldırılmıştır. Siyaset çözüm olmaktan çıkmıştır. Ülke, mezhep temelinde birçok etnik gruba ayrılmıştır. Bütün bunlara “deli” olduğu düşünülen bir diktatör neden olmaktadır.

Öyküler aslında kendi içinde bir bütünsellik arz eder. Mekân hep aynıdır. Olaylar da birçok açıdan birbirine bezer. Herkes bir bakıma benzer sorunları yaşamaktadır. İşsiz gençler, iş bulamayan üniversite mezunları, kadına yönelik şiddet, faşizmin giderek güçlenmesi, din üzerinden yürütülen siyaset ve bu siyasetin neden olduğu sorunlar sık sık öykülerin konusu olur.
Aslında yazar, öyküden çok topluma bir mesaj vermek istemektedir. Mesajda, olayların ne kadar vahim olduğu, insanlık dışı olduğu, hayatın ne kadar zorlaştığı, insanlığın ne kadar hiçleştiği vurgusu yer alır. 

Kısa öyküler, bir tür olarak, bu türü denemek isteyenlere hiç bir şey önermez. Ön söz yazısında da belirtildiği gibi öyküler belli kalıplara sığdırılmamıştır. Her öykü kendi içinde bir akışkanlık gösterir. Omurgası yoktur. Bütün öyküler bu akışkanlık içinde devam eder. Küçük bir paragrafa bazen birçok olayın sığdığı görülür.

Öykülerin bir özelliği de aslında öykü olmamalarıdır. Öyküler bir şeyi (diktatörlüğe ait bir şeyi) anlatsa da kalıp olarak değişkenlik gösterir. Yazar bu değişkenliği bilerek yapar. Bazen de yapamaz. Dile getirilen olaylar kalıbından çıksın ister. Öykülerde gözlenen kalıp bazen bir cıva gibi akışkanlık gösterir. Konunun nereye gideceğini önceden tahmin edemeyiz. Bazen konu hiçbir yere gitmez. Ne söylenecekse öykünün başında söylenir.

Öykü karakterleri açıkça anlatılmaz. Onları sanki sisli bir aynanın önünde görürüz. Ayna her zaman pusludur. Konuşan kişinin kim olduğunu bazen hiç bilemeyiz. Öykü karakteri biriyle konuşur ama konuşan kişinin kim olduğu önemli değildir. Önemli olan kişinin ne dediğidir. Mekânın ve zamanın önemi yoktur. 

İnsanlar da bir yönüyle önemsizdir. İnsanı önemli yapan şey yaşadığı acıdır. İçine düştüğü sıkışmışlık halidir. İnsanlar adaletin olmadığı bir dünyada ayakta kalma mücadelesi verir. Mücadele ne kadar güçlü olursa olsun zafer imkânsızdır. Çünkü kötülük örgütlenmiştir. Kötülük her yerde sistematik olarak insanları ezmeye devam eder.

Sözü edilen diktatör esasında bir kişi değildir. Birçok diktatör vardır. Bir diktatör üzerinden kapitalizmin kötülüklerine vurgu yapılır. Diktatör bazen karşımıza isim olarak çıkar. Genellikle adı hep “Diktatör”dür. Diktatör aslında kültürel bir kavramdır. Kapitalist kültür dünyanın her yerinde diktatörler yetiştirmektedir.

En acımasız diktatör de insanın kendisidir. Diktatörlük insanların ruhuna işlemiştir. Her yanılgı yeni bir tecrübe getirse de tecrübe işe yaramaz. Öyküler, bize çıkış kapısının kapatıldığını göstermek ister. Çıkış kapısının kapalı olduğunu bilmek önemlidir. Bu bilinmeden kimse kilidi açamayacaktır. İnsanların çoğu özgür olduğunu sanmaktadır. Bu yüzden kimse kilidi açmaya çalışmaz. Bu yüzden diktatörün dediği olur. Bu yüzden diktatörlüğe karşı etkili mücadele yürütülemez. Özgür olduğunu sanan insanlar kuluçkaya yatırılmış tavuklara benzemektedir. Yaşadıkları hayat kendilerine ait değildir. Onlar aslında bir çiftlikte, hayvan gibi yaşamaktadır. Patronun çiftliğinde çocuk doğururlar. Çocuklarını patronlara uşaklık yapmak için büyütürler. Hiç bir zaman hayatı gerçek bir aynadan izleyemezler. İzledikleri her şey diktatörlük medyasından yansır. Aynı şey din için de geçerlidir. Gerçek din unutulmuş, onun yerine sahte bir Müslümanlık konmuştur.

 


Yazı Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları