Günlük yazı ve paylaşımlarımızı, gündem ve gelişmeler eksenindeki duygu ve düşüncelerimizi zaman zaman nazmen ifâde etmeye çalışıyoruz. Seçime 1 haftadan az bir zaman kaldı. Bu meyânda  son paylaşımımız bir dörtlük olarak şöyleydi:
***** [*HEDER*]  *****
DÂVÂ demek dostlar; LİDER demektir!        
Ülke için dert-tasa, KEDER demektir!       
Kim, neyin peşinde? Çok iyi anla;       
Vefâsız tercihler, HEDER demektir!...
*BİR KISMI SEÇİM SONRASI5NA*
Tabiî, hepsini de değerlendirmek, bu bağlamda bir nevî târihe not düşmek düşüncesi taşıdığımız, gelen bütün yorumları buraya alamıyoruz. Ancak çok sıra dışı olanları, seçim sonrasında da olsa değerlendirmeyi düşünüyoruz.
Evet; yukardaki, HEDER başlıklı en sıcak dörtlüğe gelen yorumu sıcağı sıcağına arz ediyoruz:
*NE DÂVÂSI, HANGİ HEDER HOCAM?*
"S. aleyüm sayın hocam dava diye bir şey kalmadı  sen farkında değilmisin. bak koskoca büyükşehir olmuş bir ilde orduda bir tane Selahaddin büyük camii olsun bir mabet olsun istenildi.sonuç alınamadı.ordu da dava diye bir şey konuşulamaz. Hale gelinmiştir. stk karı dahi kimse ciddiye almıyor muhatab olmıyor. hangi dava hangi heder. gereğinden fzla iyimserliği başka bir adı vardır sizde biliyorsunuz. hürmetler selamlar"
(İbrâhim KEKÜLLÜOĞLU)
*İNADINA STAD ORADA, SELÂTİN CÂMİ NEREDE?*
Biz de onun bu yorumuna şöyle bir açıklama getirmeye çalıştık. Peşinen şunu söyleyeyim ki, açıklamada bu yok ta şimdi dikkatimi çekti; SELÂTİN CÂMİ'den söz edilmiş. Sebep buysa diyoruz ki, gelenler yapacak mı? Onların yaptıklarını da biliyoruz. Ayrı bir yazı konusu.
*SAMÎMİYET YOK, ZEVÂHİR ÇOK!*
Şu kadarını söyleyeyim ki hepsi Zevâhiri kurtarmak kabîlinden. Koskoca sitelerin yanında, dâirelerin misafir salonlarından azcık geniş, kulübe cesâmetinde minyatür diyebileceğimiz câmiler. Şimdiye kadar isteyen yapardı. Her neyse, biz şimdi gelelim HEDER'e gelen KEDER'e, yâni yoruma; buyrun:
*Sn. KEKİLLİ! HERŞEY BİTTİ Mİ?*
"Aleykümselâm Sn. İbrahim Keküllüoğlu. Dâvâ adına her şey bitti mi yâni şimdi? Biz genel anlamda ümîdimizi muhâfaza etmeye çalışıyoruz. Dünyâda bâriz bir savaş var. Bir Türkiye var. Onun bir reisi, bir KOMUTAN'ı var. Ülkemizin her karışı Gazze'nin geri cephesi olduğu gibi merkezî yönetim de bu cephenin komuta konseyi.
*GAZZE TÜRKİYE, ORDU ANKARA!*
Dolayısıyla, mevcut hâlde olması gereken komuta kademesine destektir. Dışarıya karşı durumumuzu muhâfazadır. Biz âcizâne olaya böyle bakıyoruz. Bu bakışımızı değiştirecek olağanüstü bir durum ya da kişilik görmüyoruz. Ben yokum demekle de olmuyor. Sonuçta, hep kendi hesabımızı değil ülkeyi de, Gazze'yi de düşüneceğiz.
*NİHÂÎ HEDEF; FANTEZİ TELEF!*
Zîrâ Gazze'yi düşünmek te ülkeyi düşünmektir. Herkesçe mâlum ki nihâî hedef Türkiye'dir.
Bunu görmeyip te, falan kişi daha yakışıklı fantezisiyle hareket edip bataklık çiçeklerine meyilden başka bir anlama gelmez.
*MÂNEVÎ BOYUT APAYRI*
İşin mânevî sorumluluk boyutu daha derin tabiî. O da ayrıca bizlerin kendi takdirlerine kalmıştır. Biz yine de kendi hesabımıza, Rabbimizin
*DOĞRULARLA BERABER OLUNUZ*
emri mûcibince bugünün şartlarında doğruların çoğunlukla tercih ettiği yeri tercih etmeye çalışıyoruz. Başka bir çözüm de gözükmüyor.
*EN MÂKUL ADAY; BULMAK ÇOK KOLAY!*
Kaldıki adaylara bakınca da en mâkulu, adı gibi hilmî karaktere sâhip, gerilim ve kavgayla işi olmayan, yıllarca bakanlık yapmış, reise yoldaşlık etmiş, Erbakan'la da çalışmış, dünyâ çapında bir beyin ve de kalite bir isim olan Mehmet Hilmi Bey gözüküyor.
*KURU KAVGA İŞİ DEĞİL BU*
Böyle bir isim varken başka gerekçeler, en azından mevcut isimler bağlamında geçersizdir diye düşünüyorum. Bu benim fikrim; kimseyi bağlamaz.
*KONYA'DAN SELÂM, DÂVÂ'YA DEVÂM*
Millet, memleket ve de ümmet için, hattâ insanlık için en hayırlı sonuçları lûtfetmesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor cümleye Konya'dan sevgiler-saygılar sunuyorum; inşâllâh önümüzdeki günlerde Ordu'da görüşmek üzere wes'selâm...