HABER ARAMA
-
NURİ KAHRAMAN13 HAZÎRAN HANGİ PARALEL, 15 TEMMUZ KAÇINCI HAÇLI, KİMİLERİ KİMDEN YANA?
-
HÜSEYİN DENİZ15 TEMMUZ OLAYI VE MESCİD’İ DİRAR BENZERLİĞİ.!!!
-
ABDÜLKADİR DEMİRFERÂSETİN GÖLGESİNDE CEHALETİN TOKADI
-
Berkant DOĞANBİZLERİ ANLAYIN ARTIK…
-
DOÇ DR. ALİ AYGÜNDOĞADAKİ DOĞAL TEHLİKE YILAN SOKMALARI…
-
Şafak DELİÇAKARYENİ YÜZYILIN EN ÖNEMLİ DEVRİMİ BUDUR!
-
Erol KARAERBU SESE KULAK VER BÜYÜKŞEHİR
-
Mehmet KESKİNCAN DOSTLARIMIZ!..
-
Ufuk ERSOYLEYLEĞİN ÖMRÜ
-
Derya DERVİŞOĞLUÇOCUKLARA EMPATİYİ ÖĞRETİN
-
Semra GENÇOSMANOĞLUİYİSİ İLE KÖTÜSÜ İLE YAŞAYALIM...!
-
SEDAT AKKÖSEİNSAN İNSANIN KURDU DUR ...!
-
ŞÜKÜR ÖZDEMİRDÜNYA KADINLAR GÜNÜ
-
UĞUR KARASONSUZA KADAR CUMHURİYET...
-
Savaş ÇELEBİÇEVRE VE DİN
-
Mustafa TÜRKYILMAZVALİ EROL’A APAÇIK
-
NAZIM GÜLERMAĞFİRET ÇERAĞI, TEVBE DURAĞI, İSTİĞFAR BURAĞI...
-
ATİLLA SAMATPERŞEMBEDEN MESAJ
-
Ersin ERDOĞANEL-VEDA...
-
MEHMET YILMAZYİNE YENİDEN TEK ORDUSPOR
-
Recep AydınVALİ PARAYI MİLLETİN KALBİNDEN BULDU
-
AV. KEVSER AYCAN YILDIZÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI
-
AV. ELİF GÜNEY KATIRCIOĞLUUlusal Egemenlik ve Çocuk Hakları
-
AV. BİRSEN UÇARKADINLAR VARDIR
-
Av. Özlem KÜTÜKSUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK PEKİ YA SUÇA SÜRÜKLEYEN ?
-
AV. ZELİHA AYPEK BAYRAKKADINLAR GÜNÜNÜN TARİHİNE BAKACAK OLURSAK!
-
AV. YAREN TÜRKERBİLİM VE SANATTA KADININ ROLÜ
-
Av. Ebru Avcı BecerenSosyal Medya Ve Çocuklar
-
AV. SERAP TAŞTEMELHEPİMİZ BİRİZ, BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ, ŞİDDETİN HİÇBİR TÜRLÜSÜNE SUSMAYIN!
-
AV. AYTEKİN ERDEMEN GÜRÜLTÜLÜ SES VİCDANIN SESİ
-
AV. ASUMAN AYDINEREN BÜYÜK HAK YAŞAMAKMIŞ
-
Av. Sabri Can GÜRSOYÇOCUK VE CİNSEL EĞİTİM
-
AV. ALPER İSKENDEROĞLUAnadolu ve Mezopotamya ‘da Kız Çocuğu Olmak
-
AV. TUĞÇENUR ALDENİZTÜRKİYE’DE KADIN VE SİYASET
-
BİRGÜL AKBULUTSEVGİ İLE KURTULACAKTIR İNSANLIK….!!
-
ÖZLEM KÜTÜKEKONOMİK HAYATTA ÇOCUK KALABİLMEK
-
AV. ÖYKÜ ÇALIŞDÜNYA ÇOCUK GÜNÜ
-
KAYA AYDINÖĞRETMENSİZ EĞİTİM
-
ADEM UZUNÖMEROĞLUKURUL
-
ÇİĞDEM TÜRK ÖZÇELİKVEDALAR, ACILAR VE RUHLAR
-
Mehmet TopkaraoğluGÖZLÜK CAMLARINIZI DEZENFEKTE EDİN
-
ARSLAN ÖZERMEMLEKET HASRETİ
-
Mehmet Ziya OdabaşPEKİ NASIL KÖYLÜ OLUNUR?..
-
Op. Dr. İsmail KuralSODA ŞİŞESİ AÇARKEN KÖR OLMAYIN
-
ONUR ŞAHİNÖNCE SAĞLIK...
-
REMZİ AKSOYDOĞRU ADAM…
-
Metin AKSOYCENAZE EVİNDE DÜĞÜN OLMAZ...
-
Uzm. Dr. Hakan DumanBİR PARADOKSUN ANALİZİ
-
Yunus ÖNEMTEKNOLOJİ HIZLA İLERLİYOR, İNSANLIK AYNI HIZDA GERİLİYOR
-
Servet YERLİKurul Kayası Eski Yerleşim Alanı - Kurul Kalesi nin Dünü Ve Bu Günü
-
Adem AksoyBAŞARININ ALTYAPISI ‘ADALET’
-
YAŞAR DALGIÇREFERANDUMA NEDEN “EVET” NEDEN HAYIR?
-
Soner MAĞDENVAR YA DA YOK OLUŞ
-
Alaaddin ARSLANORDUSPORA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
SON DAKİKA HABERLER
- 14:40 KABADÜZ’DE TÜRK SAĞLIK SEN DEDİ
- 14:13 KONUT SATIŞLARI ARTTI
- 13:30 FESTİVAL DOLU DOLU BAŞLADI
- 13:19 FINDIK YEVMİYELERİ AÇIKLANDI!
- 13:16 “KAYNAKTA AYRIŞTIR, DOĞAYI KORU”
- 13:04 ÖZTÜRK: SADECE KADROLU ATAMA YAPILMALIDIR
- 12:52 ŞEYHOĞLU: SENDİKA KANUNUNDA REVİZYON İSTİYORUZ!
- 12:19 MİLLETVEKİLİ ŞANLITÜRK, KOMİSYON TOPLANTISINDA KONUŞTU
- 12:19 VATANDAŞLARIN UĞRAK NOKTASI
- 10:53 SPORA HAS
- 10:52 FIFPRO’DAN FIFA’YA ÜLTİMATOM
- 10:52 3.LİG’DE 64 TAKIM KAPIŞACAK
- 10:53 İLKÜVEZSPOR’DA BAŞKAN TEPEGÖZ
- 09:26 GAZİ VURUŞU
- 15:13 ORDU, TEK YUMRUK OLDU
PUAN DURUMU
NAMAZ VAKİTLERİ
ABDÜLKADİR DEMİR

FERÂSETİN GÖLGESİNDE CEHALETİN TOKADI
17 Temmuz 2025 Perşembe Saat: 09:26
Vaktiyle çok meşhur bir tabip yaşarmış. Halk arasında kendisine “zamanın İbn-i Sinası  denilirmiş. Öyle ki, dönemin padişahı dahi bir rahatsızlık geçirdiğinde doğrudan bu hekime başvururmuş.
Günlerden bir gün, saraydan hekimin evine bir takım kıymetli eşyalar, cins bir at ve yüklü miktarda para gönderilmiş. Hekimin oğlu, eve gelen bu hediyeleri görünce şaşkınlıkla sormuş:
— Baba, nedir bu nimetlerin hikmeti? Padişah senden ne gördü ki bu kadar değerli hediyeler gönderdi?
Hekim tebessüm ederek cevap vermiş:
— Oğlum, senden gizleyecek değilim ya… Geçenlerde saraya çağrıldım. Padişah biraz keyifsizdi. Has odada badem kabukları gördüm. Ardından padişahın idrarına baktım, nabzını tuttum ve dedim ki: “Devletlu sultanım, siz badem yemişsiniz. Bademin hazmı zordur, sizi rahatsız etmiş.” Tahminim tutunca padişah bunu tıptaki ustalığıma ve hekimlikteki derinliğime yordu. Bu hediyeleri de memnuniyetinin bir nişanesi olarak gönderdi.
Oğlu heyecanla:
— Babacığım, ne olur müsaade et de bir dahaki sefere ben gideyim padişaha. Senin adına özür beyan ederim, kendimi tanıtırım. Hem sen de her çağrıldığında gitmemiş olursun; kıymetin artar, dedi.
Hekim, nasıl olduysa bu teklifi kabul etmiş. Ve nitekim bir süre sonra padişah tekrar rahatsızlanmış, tabip yine saraya çağrılmış. Bu kez hekim yerine oğlu gitmiş.
Genç adam, babasından öğrendiği gibi padişahın nabzını tutmuş, idrarına bakmış ve demiş ki:
— Sultânım, eşek eti yemişsiniz. O size dokunmuş. Eşek eti ağırdır, zarar verir.
Padişah öfkeyle kükremiş:
— Bre densiz! Ben eşek eti yer miyim? Aklı başında bir insan buna ihtimal verir mi? Atın bunu dışarı!
Muhafızlar, genci döve döve dışarı atmışlar. Perişan halde eve dönen oğlunu gören baba sormuş:
— Evladım, ne oldu sana?
Çocuk mahcup bir şekilde cevap vermiş:
— Babacığım, senin usulünü uyguladım. Sarayın kapısında bir eşek palanı gördüm. Dedim ki, herhalde bu eşeği padişaha yedirdiler. Nabzına bakarken de bunu söyledim. Fakat padişah çok sinirlendi ve beni dövdürerek dışarı attırdı.
Baba oğlunun yaptıkları karşısında şu ibret dolu sözü eklemiş: “Gerçi âlemde çoktur câhil,
Cehlini bilmemek durur müşkil…”
Bugün bilgi çağında yaşıyoruz ama hikmet suskun. Konuşan çok, bilen az. Herkes fikrini söylüyor ama çok azı o fikrin altını doldurabiliyor. Her yorum kıymetliymiş gibi sunuluyor; oysa çoğu, ilmin süzgecinden geçmeden hükme dönüşüyor.
Oysa bilmek başka, anlamak başkadır. Görmek bir şeydir, idrak etmek başka. Nice göz vardır ki sadece bakar ama göremez. Nice zihin vardır ki bilgiyle doludur ama derinlikten habersizdir.
Asıl felaket işte burada başlar: Cehaletle konuşmak değil; cehaleti bilmeden, bilge gibi söz söylemek. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur: “Müminin ferâsetinden sakının, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.”
(Tirmizî, Tefsîr 15) Ama bu nur, her kalpte yanmaz. Ferâset, sadece sezgi değil; tevazu ile beslenen, gözlemle pişen, hikmetle yoğrulan bir bakış biçimidir. Sadece bilgiyle değil; dikkatle, edeble ve sabırla yoğrulur.
Bademi herkes görebilir, ama onun hastalık sebebi olduğunu anlayabilmek basit bir gözlem değil; yılların getirdiği bir dirayettir. Saray kapısındaki eşek palanını görmek basit bir göz gezdirmektir; onu padişahın midesine yakıştırmak ise cehaletin kendini ferâset sanmasıdır.
Bugün, sustuğu için mahcup olan; ama konuştuğunda gerçek anlamı inşa edebilen insanlara ihtiyaç var. Herkes her şey hakkında konuşuyor, ama çoğunun cümlesinde fikir değil, sadece yankı var. Bilgi değil, hikmet eksik . Ses değil, mana yoksunluğu çağındayız.
Bu kıssa da tam bunu söylüyor bize: Ferâset, hazır cevap olmak değil;
Doğru vakitte, doğru yerde, doğru sözü söyleyebilmektir. Taklit, bilgiye benzeyebilir; ama hikmeti asla taklit edemez. Bilgi ezberlenir, hikmet ise ancak yaşanır. Babayı bilge kılan şey, gördüğünü doğru okuyabilmesi, sezgisini sözle buluşturabilmesidir. Oğlu ise aynı yöntemi uygulamış ama özünü kaçırmıştır. Çünkü ferâset, kalbin ilmidir; şekille değil, niyetle işler.  Son Söz: “Gerçi âlemde çoktur câhil,
Cehlini bilmemek durur müşkil.” Cehalet bir eksikliktir ama fark edildiğinde telafi edilebilir. Fakat cehaletini bilmeyen, üstelik bunu hikmet sanıp başkalarına rehberlik etmeye kalkarsa; işte o zaman toplum sapar, ferâset susturulur, hezeyan alkışlanır.
Dua edelim: Rabbim! Bizi hikmetle bakanlardan, ferâsetle konuşanlardan, sustuğunda bile kalpten öğretenlerden eylemesi niyazımla..
Yazı Yorumları ( 0 Adet)
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Ordu Yeni Haber Gazetesi
| İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yazılım: Doğru Ajans