YASON BURNU

Yason Burnu, Perşembe ilçe merkezine 15, il merkezine 28 km. mesafede Çaytepe köyü sınırları içinde.

Birinci derece arkeolojik, 

İkinci derece doğal SİT alanı.

Doğal güzelliği görülmeye değer.

Samsun-Ordu karayolu üzerinde.

Deniz kenarında,

Üzerindeki kilise 1869 yılında onarılmış ve ziyarete açılmış.

Karadeniz sahili boyunca üzerinde kilise bulunan tek yarımada.

Güneşin doğuşu ve batışı yaz aylarında çıplak gözle izlenebiliyor.

Yabancı turistler; özellikle de Hıristiyanları için görülmesi gereken önemli bir mabet olan kilise ve üzerinde bulunduğu yarımada Ordu ilinin en çok ilgi çeken yerleri arasında.

Tarihi açıdan en önemlisi Altınpost Efsanesi'nin (Arganot Efsanesi) geçtiği yer'dir Yason Burnu. 

Ve benim için çok daha büyük bir önemi var Yason Burnu’nun. Şimdilerde neredeyse 30 yıldan beri hayat arkadaşım olan eşime orada, o tarihi yarım adada evlenme teklifi etmiştim.

Şimdilerde gündemde.

Yason Burnu’na  yapılan “çevre düzenleme projesi” eyleme geçti.

Projenin telafisi imkânsız sonuçlar doğuracağına dikkat çekiliyor.

Cumhuriyet Gazetesi’nden Cemil Ciğerim imzalı habere göre; Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül, AKP’li Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler’in “kıyıları halka açacağız” dediğini ancak tersini yaptığını açıkladı. Gönül, “Yason, Ordu’nun bir simgesi. Çivi bile çakmak yasak. Projenin durdurulması için imza kampanyası başlattık” ifadelerini kullandı.

CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel de, “Yason Burnu’na uçtaki fenere kadar yol vurulur mu? Zaten burası daracık bir yarımada. Sadece girişte otopark, tuvalet ve ufak dokunuşlar denilmişti. Ufak dokunuş bu mu Hilmi Güler? Dokunmamışsınız, kepçeyle kazı yapmışsınız” dedi.

Ufak tefek dokunuşlar diye başlanmış işe.

Çivi çakmak yasak ama kepçeyle kazıyorsunuz.

Lazım değil, yapmayın hiçbir şey. Hafızamızda öyle kalsın.

 “DOKUNMAYIN YASON’A…”

HARUN REŞİT  İLE İHTİYAR

Harun Reşit Veziri ile birlikte tebdili kıyafet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer:

- Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle?

- Hurma fidanları dikiyorum. 

- Peki bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar?

- Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar.

- Peki onların meyvelerini görebilecek misin?

- Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz.

Bu cevap Harun Reşid’in hoşuna gider ve bir kese altın verir. İhtiyar, Allah’a hamd eder ve:

- Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi.

Bu söz üzerine Harun Reşid bir kese daha altın verir ve ihtiyar yine Allah’a hamd eder ve:

- Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa mahsul verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve verdi hem de senede iki defa ürün vermeye başladı.

GÜNÜN FIKRASI

Mevsim yaz. Hava sıcak mı sıcak.

Bektaşi’nin biri pek fena susamış. Vakit geçirmek için kırda gezinirken bakmış gürül gürül akan bir çeşme.

Adeta kendinden geçmiş bir halde ağzını dayayıp lıkır lıkır içmeye başlamış.
– Görenler, aman ne yaptın? Oruç gitti, diye seslenmişler.
Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş:
– Oruç gitti, ama fakire de can geldi!