SUSMAYIN…

 

Yine yeşillendi fındık dalları. Fındık hasadı yaklaşıyor.

Yine fındık gündemde tartışılıyor.

Ve yine tartıştıkça, fiyatlar geriye doğru çekiliyor.

Tarih tekerrür ediyor yine.

Üretici beğense de beğenmese de önüne konan yemeği yemek zorunda kalıyor. Tatsız, tuzsuz, keyifsiz.

Herkes tepkili.

Başta üreticiler olmak üzere, yetkililer, kurumlar, özellikle siyasiler gündeme taşıyorlar ancak ortada alınan satılan fındık olmamasına rağmen fiyat ısrarla düşüyor/düşürülüyor.

Ne oluyor?

Neler oluyor?

Kim kazanıyor?

Kimlerin cebi doluyor?

***

Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Servet Şahin “Fındık fiyatının neden 18.00 TL’ye düştü, sorgulanması gerekir.” Dedi.

 

Şahin’e göre, “Fındık taban fiyatının açıklanacağı bugünlerde söz konusu düşüş spekülatif.”

 

“Şu anda depoların stoklarında fındık YOK…”

 

Öyleyse bu fındık neden değer kaybediyor.

 

Fındık Karadeniz Bölgesinde yaklaşık 8 Milyon kişinin kaderi, geçim kaynağı. Alın teri, emeği.

 

Her sene 2 – 2,5 Milyar Dolar ihracat geliri sağlıyor.

 

Her hasat zamanı yaklaştıkça geçmiş yıllarda olduğu gibi devreye yeni manipülasyon ve projeler sokuluyor.

 

Ve Şahin’den fındığın geleceği adına önemli bir uyarı.

 

“Sadece Avrupa’da 1 – 2 firmayla çalışmak değil, çok alıcılı bir piyasa oluşturmak istiyoruz. Batıya olduğu kadar, Doğu ve Uzak doğudaki ülkelere, örneğin; Hindistan, Çin, Japonya ve Türkî Cumhuriyetlerine dönmek zorundayız. “

 

Farklı Pazar arayışlarından bahsediyor Şahin. Haklı olduğunu itiraf etmek gerek. Dün dünde kaldı yeni bir şeyler söylemek gerekiyor artık.

 

Farklı yollar, farklı projeler, alternatif çözümler oluşturmak gerek.

 

Şahin’e kulak verin.

 

Sorgulayın…

 

Yüzünüzü başka piyasalara döndürün.

 

Fındık bizim, hepimizin, bölgenin, ülkenin geleceği.

 

Sürekli düşürülen bu fiyatlarla cebimizden, rızkımızdan çalıyorlar.

 

Eksiltiyorlar bizleri ufak ufak.  Aşımızı törpülüyorlar. Soframızdan ekmeğimizi çalıyorlar.

 

Ses verin artık.

 

Susmayın…

 

 HOYNAT

Seyir artık daha keyifli.

Gelip geçerken durun, soluklanın biraz. Bırakın kendinizi cennet misali güzel manzaranın koynuna.

Bir süre ara verin hayat denen o canavarla kavganız.

Ciğerlerinize çekin doyumsuz manzarayı.

"Ordu'nun önemli turizm mekânlarından olan Hoynat Adası'nda yapılan çalışmalar çok güzel olmuş. Önceki yıllarda çocuklarla gelme şansımız yoktu. Korkuluklar olmadığı için seyir alanı güvenli değildi. Şimdi rahatlıkla gezilebilecek güvenli bir alan oluşturulmuş. Yapılan çalışmalarla Hoynat Adası daha ilgi çekici bir hale gelmiş.”

 

Haksızlık yapılıyordu o canım manzaraya. Haksızlık yapılıyordu, dağa, denize, gökyüzüne. Daha önceki o mezbele, tehlikeli, can riski taşıyan görüntüsünden eser kalmamış. Söylendiği gibi 10 numara çalışma gerçekleştirilmiş.

 

Kumsal alanının ulaşılabilir olması ve kullanımının artırılması adına ahşap basamaklarla deniz seviyesine iniş sağlandı ve atıl durumda olan seyir alanında güvenlik için korkuluk imalatı yapıldı.

 

Üzerinde küçük surlar ve su kalıntıları bulunan, eski zamanlarda gemiciler tarafından depo ve sığınak olarak kullanılan, günümüzde ise Tepeli Karabatak kuşlarının ve gümüş renkli martıların yaşam alanı olarak bilinen ada çevresinde peyzaj düzenleme çalışması hayata geçirildi.

 

Otoparkı var.

 

Manzara olağanüstü güzel.

 

Bol ziyaretçisi var. Bundan sonrada Ordu’nun tanıtımına, turizmine katkı sunacak bir yer oldu.

Harika olmuş…

Emeği geçenlere teşekkürler.

Tebrikler Ordu Büyükşehir.

Büyük İskender'in Aristo'ya Mektubu

Büyük İskender, büyük filozof Aristo’ya bir mektup yazıp sorar:

"Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?"

1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?

2- Ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?

3- Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?

Aristo’dan cevap gelir:

1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar.

2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar.

3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.

Aristo, çözüm olarak şu tavsiyede bulunur:

İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!