Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, gazetemiz editörü Şafak Deliçakar’a ülke gündemini ve dış politikada ki yaşanan süreçleri değerlendirdi. Suriye meselesinin diyalogla çözülmesine dikkat çeken Bitmez, Katar sorunu ve CHP’nin Adalet Yürüyüşünü de haftanın röportajında değerlendirdi.

Şafak DELİÇAKAR: İslam Dünyası sıcak gelişmeler içerisinde. Bununla birlikte özellikle İslam coğrafyasında artan mülteci akını ve göç dalgaları karşısında bölgede barış, diyalog ve istikrar ve ekonomimiz adına ve ülkemize karşı yapılan tehdit ve baskılara karşı Saadet Partisi olarak hükümete tavsiye ve önerileriniz nelerdir?

“MÜLTECİ HAREKETLERİ BİZE EKONOMİK BİR YÜKTÜR”

Hasan BİTMEZ: Türkiye’ye gelen mülteciler bir tehdit olmaz ama neticede bir ekonomimizi dikkate aldığımızda bu bir tehdit olarak ortaya çıkıyor. Dış politikamızın sağlam ayaklar üzerine oturtulmamasından kaynaklanıyor. Yani şunu söylemek mümkün, ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin siyasi bağımlılıktan ve sağlıklı dış politikadan söz etmesi söz konusu olmaz.

Bizim ekonomimiz zaten çok güçlü bir ekonomi değil. Kırılgan ekonomi, dolayısıyla ülkemize dışarıdan gelecek olan mültecilere bölgemizde yaşanan savaşlardan, çatışmalardan, terörden dolayı meydana gelen mülteci hareketlerinin burada ülkemize teneffüs etmesi bize ekonomik bir yüktür.

Bunu şu amaçla söylemiyorum. Biz Müslümanız, Müslümanlar kardeştir, darda kalmış herkese ev sahipliği yapmak gibi bir sorumluluğumuzda var. Ama bunu dikkatli bir şekilde organize etmemiz lazım. Ülkemizin bu yükü yüklenmesinin önüne geçebilecek adımlar atması lazım. Bunu nasıl yapabiliriz. Suriye’den göç hareketi oluyorsa öncelikle Suriye’de göç hareketinin önüne geçilebilecek adımların atılması lazım. Bunun planlanması ve buna sebebiyet veren adımlardan kaçınmak lazım.

“SURİYE MESELESİ DİYALOGLA ÇÖZÜLMELİ”

Yani Suriye’de ki barışın ve ülke bütünlüğünün de göz önünde bulunduracak olursak oradaki insanların Suriyeli halkın hukukunu da göz önünde bulundurarak diyalogla çözülmesi lazım. Suriye’de ki bir iç savaş, Suriye halkına da, devletine de zarar verir. Türkiye halkına da yük olur, Türkiye devletine de zarar verir. Onun için biz, Suriye’de istikrarın temini adına, iç savaşında bitirilmesi adına, terörün bölgeden uzaklaştırılması adına bir iç barışın tesis edilmesi, bölgesel güçlerin bir araya gelerek temin edilmesi gereken bir adımdır. Suriye’de, Amerika ve Rusya’nın arzu ettiği bir netice ne Suriye halkının, ne Suriye devletinin ne de Türkiye halkının ve devletinin menfaatine değildir.

Şafak DELİÇAKAR: Diyalog noktasında Türkiye’nin hep yalnız kalmasına ne diyorsunuz?

“TÜRKİYE’Yİ, GÜVENDİĞİ DAĞLAR YALNIZ BIRAKTI”

Hasan BİTMEZ: Türkiye’nin yalnız kalmasına kalmaz. Netice de dünyanın iki süper gücü sömürü amacıyla hareket etse de, bunlar birbirini dengeliyor. Türkiye’nin yalnız kalacak diye bir şeyi yok. Ancak şahsiyetli bir dış politika ortaya koyarsa, yani Amerika, Suriye’ye vurmaya karar verse de biz pastadan payımızı alalım mantığıyla yaklaşımıyla değil de, bölgenin istikrarı bozulmasın yaklaşımı ile hareket edilmesi lazım derse yalnız kalmaz.

Etrafında Türkiye’nin hem stratejik, hem de tarihi konumu itibarıyla bölge ülkelerine öncülük edebilecek bir birikime ve tecrübeye sahip. Bunu temin etmek lazım, bugün yanlış politikaların yüzünden, güvendiğimiz dağların bizi yalnız bırakmasından kaynaklanıyor. Oysa ki onlara güvenmeyip, onların politikalarına alet olmak yerine, onların politikalarıyla işbirliği yapmak yerine bölgenin ve ülkemizin menfaatine bölge ülkeleriyle çözüm için arayış içerisinde olsak yalnız kalmayız.

Şafak DELİÇAKAR: Katar krizini Türkiye yapay bir kriz olarak değerlendirdi. Arabistan’ın açıklamaları ve bu sorunun çözümüne nasıl bakıyorsunuz?

“BOP’UN HAYATA GEÇİRİLMESİ PLANI VAR”

Hasan BİTMEZ: Bölgemizde yaşanan olayların arka planına baktığımız zaman 2001 yılında Amerika’da ki 11 Eylül olaylarından sonra BOP’un hayata geçirilmesinin adımları gözüküyor. Yani Suriye’de yaşanan olayla, Katar ve Arabistan arasında yaşanan olayla, İran’la Türkiye arasında yaşanan olayla çıkarılmak istenen olaylarla Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’un hayata geçirilmesi planı vardır.

Burada ki hedef Amerika’nın, Fas’tan Endonezya’ya kadar 22 tane ülkenin sınırları değişiyor. Bunun içerisinde İran’da, Türkiye’de, Suriye’de, Suudi Arabistan’da var. Dolayısıyla bu proje hayata geçirilmek isteniyor. Suriye’de yaşananlar da bu çerçevede atılmış bir adımdır. Hedef bölgenin istikrarsızlaştırılması, bu manada Katar’la Arabistan arasında çıkarılan problem de suni bir problemdir. Umut ediyoruz ki bir an önce çözülür çünkü çözülmemesi için her hangi bir sebep yok. İki ülkenin köklü bir birlikteliği hatta akrabalık bağları bile var. Çözülmesini umutla bekliyoruz. Burada hassas davranmak lazım.

Şafak DELİÇAKAR: Adalet kelimesi son günlerde Türkiye’de çok farklı anılmaya başlandı. Herkes kendince bir kavram yürütüyor. Bununla beraber Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu’nun günlerdir sürdürdüğü Adalet Yürüyüşü hakkında neler dersiniz?

“YAPILAN ADALETSİZLİKLERE KARŞI ÇIKMAK LAZIM”

Hasan BİTMEZ: Adalet konusu son dönemde Ana muhalefet Partisi liderinin Adalet Yürüyüşü ile başlattığı yürüyüş kamuoyuna mal edildi. Öncelikle şunu söylemek lazım. Ne zaman, nerede, kime karşı olursa olsun yapılan adaletsizliklere karşı çıkmak lazım.

Yani Cumhuriyet Halk Partisi bu noktada sadece CHP değil, 1997 yılında 28 Şubat darbesi yapılırken o günün bütün partileri imtihanı kaybetmiştir. Bunların içerisinde CHP’de vardır. Keşke CHP’liler o zaman da bu adalet yürüyüşü noktasında, adalet yaklaşımı, beklentisi noktasında seslerini çıkarabilselerdi.

Ama bugün yapılan bu yürüyüş kanunlar çerçevesinde, gösteri yürüyüşleri kanunu çerçevesinde, hukuka uygun bir şekilde yapılıyor. Ülkemizde son dönemlerde gerek Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) gerekse Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında terörle mücadele adı altında yapılan icraatlarda şeyi aştı. Yanlışlıklar çok, hiç ilişkisi, alakası, irtibatı, iktisabı olmadığı halde ihtimalen olabilir düşüncesiyle insanlar gözaltına alınıp, mesleklerinden ihraç olabiliyor. Bu noktada elbette bir adaletsizlik var.

Dokunulmazlıkların kaldırılıp, milletvekillerinin yargılanmasının önünün açılması, devletin güvenliğini tehdit eden unsurlar açısından önemli. Ama Türkiye’de bu adımda şu kapıyı açmamalı, kim bana muhalefet ediyorsa onu bir kılıfla yaftalayayım mantığıyla bunu da doğru bulmuyorum. Elde bir demokrasi kılıcı ile kim kafasını kaldırıyorsa, yanlış bir şey yaptığımızı söylüyorsa onu KHK ile bazı şartlarda tevdii ederiz mantığıyla bu iş yanlıştır.

Cumhurbaşkanının, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü ile alakalı olarak, ‘Bugün yürüyebiliyorsa, bu bizim hükümetimizin lütfüdür’ ifadesi de doğru değil. Yani lütüf Allah’a mahsustur. Yani burada Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘padişahım senden büyük Allah var’ mesajını yollamayı da yerinde buluyorum. O noktaya getirilmemeli. Bu bizim lütfümüzdür ifadesi yanlış. Kanunlar çerçevesinde yürümüyorsan bu da yanlış.

Şafak DELİÇAKAR: Sayın Bitmez, bizleri kırmayıp, haftanın röportajı sayfamıza konuk olduğunuz için şahsım ve okurlarımız adına teşekkür ediyor, ülke menfaatleri doğrultusunda yapmış olduğunuz siyasi çalışmalarınızda da başarılarınızın devamını diliyorum.

Hasan BİTMEZ: Sayın Deliçakar, bende başta şahsınıza ve Ordu Yeni Haber Gazetesinin tüm aile bireyleri ile bütün okuyucularınıza teşekkür ediyor, yayın hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum.