HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer
18 Kasım 2017 Cumartesi Saat: 09:28

UÇAR: ‘ŞİDDET’, SIFIRA İNEN BİR OLGU DEĞİLDİR!

Ordu Barosu Kadın Komisyon Üyesi Avukat Birsen Uçar, yaklaşan 25 Kasım Kadına Şiddet Mücadele Günü öncesinde gazetemize vermiş olduğu röportajda önemli konulara dikkat çekti. Muhabirimiz Semra Gençosmanoğlu’nun sorularını yanıtlayan
UÇAR: ‘ŞİDDET’, SIFIRA İNEN BİR OLGU DEĞİLDİR!

Ordu Barosu Kadın Komisyon Üyesi Avukat Birsen Uçar, yaklaşan 25 Kasım Kadına Şiddet Mücadele Günü öncesinde gazetemize vermiş olduğu röportajda önemli konulara dikkat çekti. Muhabirimiz Semra Gençosmanoğlu’nun sorularını yanıtlayan Uçar, Türkiye’de kadın hakları konusunda ki farkındalıkların önemine değinerek, Ordu Barosu Kadın Komisyonunun yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler verdi.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Sayın Birsen Uçar, gazetemizin haftanın röportajı sayfasına hoş geldiniz. Önümüzde ki hafta malumunuz üzere 25 Kasım Dünya Kadına Şiddete Karşı Mücadele Günü. Buna geçmeden önce sizi tanıyalım. Birsen Uçar kimdir? Kadın Hakları konusunda ki hassasiyetleriniz nelerdir?

Birsen UÇAR: Hoşbulduk sevgili Gençosmanoğlu. Birsen Uçar, 2004 yılından bu yana Ordu Bürosuna kayıtlı olarak avukatlık yapmaktayım. İstanbul Üniversitesi hukuk bölümü mezunuyum. Mesleğe başladığım yani staj döneminde Baro’da yönetim kurulun da görev yaptım, bir dönemdir de kadın ve çocuk hakları ile ilgili çalışma içerisinde yer alıyorum.

         Ordu Barosu kadın hakları komisyonu olarak, biz uzun yıllardan bu yana ben içindeyim, başkanlığını da yaptım bir dönem. Kadın hakları yönünden oldukça duyarlı olmaya çalışıyoruz. Çünkü özellikle hem kadın olmak hem bir hukukçu olmak, İşte biz bu anlayışla bu mantıkla ve bu sorumluluk bilinciyle aslında uzun yıllardan bu yana kadın haklarının gelişimi tanıtılması ve adın haklarını öğrenip talep edilebilmesi hakkında onlara Sivil Toplum Kuruluşu ile birlikte çalışarak biliyorsunuz, Baro da bir sivil toplum kuruluşudur. Çeşitli faaliyetlerin içerisinde yer alıyoruz.

Semra GENÇOSMANOĞLU: 25 Kasım’ı çok önemsiyorsunuz. Bu sene en çok hangi konular üzerinde yoğunlaşacaksınız?

Birsen UÇAR: Bizim yaptığımız hukuki bilgilendirme tabii ki sene içerisinde 8 Mart ve 25 Kasım gibi, bizim için çok önemli günler var. 5 Kasım seçme ve seçilme hakkı ile ilgili işte bu aşamalarda biz toplumsal bir bilinç uyandırma açısından, farkındalık yaratma açısından basına da ilişkilerimizi iyi tutarak ve toplumla da iyi tutarak çeşitli eğitim çalışmaları seminerler toplantılar düzenliyoruz. Çünkü kadın hakları daha çok, şu anlamda kadın güçsüz olarak addedildiği için bizim toplumumuzda işte olması gereken ideal olan ve hukuki olan noktaları hem kadınlara daha çok topluma açıklamak öğretmek izah etmek amacındayız.

25 Kasım bizim çok önemsediğimiz bir gün çünkü dünya kadına karşı şiddete yönelik mücadele günü, öncelikle şunu belirmek istiyorum ki dünya itibariyle kadın hakları ve kadının aslında bir insan olarak kabul edilmesi, biliyorsunuz bazı ülkelerde bile tartışma konusu. Yeni aslında yüzyıllık bir tarihi var son içinde bulunduğumuz yüzyılın çeyreğinde daha çok farkındalık oluştu. Tüm dünyada bunu sadece ülkemiz açısından değerlendirmek haksız olduğunu düşünüyoruz biz. Ve maalesef ki kadının kendi hakları ile ilgili bu mücadelede yalnız başına bırakılması bu tarz. Yani günümüzdeki mevcut sorunları oluşturmuş.

Bizde hem Ordu Barosu olarak kadın hakları komisyonu olarak hem ben kendi şahsımda işte kadınların, bu yöndeki çalışmalarında daha doğrusu kendilerinin farkında olmalarında en fazla gündem olan konu şiddet olduğunu düşünüyoruz. Çünkü hep şiddetle anılıyor her zaman şiddet mağduru oluyor. Ben özellikle şunu belirtmek istiyorum. Biz hep şiddeti birebir gözlemlediğimizde cismin mani bir zarar veya bedensel bir zarar görüyoruz ancak ekonomik şiddette var, fiziksel şiddette var, cinsel şiddette var psikolojik şiddette var.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Ordu Barosu olarak siz nasıl bir farkındalık yapmayı düşünüyorsunuz?

Birsen UÇAR: Tüm bu şiddetle mücadele edilen bir gün şeklinde bir gün kabul edilmiş dünya çapında bizde Ordu Barosu olarak farkındalık yaratmak adına kadına karşı şiddetli tüm toplum olarak tüm dünya olarak mücadele gününü 25 Kasımda daha çok basın açıklamaları çeşitli yürüyüşler yaptık. Yeni fidangör de dediğimiz bir mevkii de yürüyüş yaptık. Ve o gün bazı şeyler gözlemledik. Bazı kadınlar ve erkekler bizimle beraber görür görmez yürümeye başladılar. Bir tane beyefendi geldi onu hiç unutmuyoruz ben de bu tişörtten alabilir miyim dedi. Yürüyüş için çeşitli sloganların olduğu bir tişörttü kadına şiddete hayır boşanma dünyanın sonu değildir yazan bir tişörtümüz vardı ve bunu gözlemlediğimiz kadarıyla birçok kadın almadı.

Bu da aslında toplumun boşanmaya yönelik bir bakış açısını gösteriyor. O beyefendi rica etti bende dedim ki bunu daha çok öncelikli kadınlara vermek istiyoruz çünkü sayımız belli sınırlı. Ben bunu giyeceğim fındık bahçesinde dedi. Biz de dedik ki bunu giyip burada yürüyeceksen biz sana bu tişörtü vereceğiz bize katılım sağla. Yok, o zaman ben almıyorum ben fındıkta giymek için alıyorum dedi. Daha sonra biz onu verdik kendisine en azından dedik köye gittiğinde mutlaka insanlar görecek. Bu tarz çalışmaları yapıyoruz çünkü aslında kadınlar ve kız çocukları birlikte değerlendirmesi gerekiyor.

İşte şuan önümüzdeki projeleri bir tanesi de mümkün olduğunca eğitim kurumlarının çok katılmasını sağlayacak şekilde bugünün anlamını anlatmak. Ve şiddetin aslında öğretilmiş bir davranış olduğunu ifade etmek. Çeşitli uzmanlarla ortak çalışmalar dâhilinde bunu yapacağız. Çünkü sadece hukuk yeterli değil. Ne kadar yaptırım yüksek cezalar uygularsanız uygulayın araştırmalar şunu gösteriyoruz. Dünyada yapılan araştırmalar bunu gösteriyor şiddet sıfıra inen bir olgu değildir. Ancak azaltılması, önlenebilmesi ve eğer şiddet tehlikesi ve tehditti var ise bunun önüne geçilmesi önermedir. Aslında burada da uluslararası hukukta da devletlere belirli sorumluluklar yüklenmiş. 25 Kasımın da özeti bu anlamı bu. Çünkü biz bir sözleşme imza attık seda dediğimiz bir kadına yönelik şiddet ile mücadele eden bir sözleşme. Bu sözleşmede bir ayrımcının önlenmesi ile ilgili bir sözleşme artı diğer uluslararası sözleşmelerde. Devletlerin belirli bir sorumlulukları var bunlarda şiddettin önlenmesine yönelik politikalardan bir tanesi.

Bizim ceza yasalarımıza ben bir hukukçu olarak çeşitli değişikliklerle beraber ülke gündeminde takip ettiğini düşünüyorum yani ceza miktarlarının yüksek olması veya düşük olması tek başına yeterli değildir. Şöyle düşünün eğer şiddeti mutlaka olması gereken bir şey diye akdedersek böyle öğrenirsek biz o zaman istersek idam cezası verelim.

Yani bunu önleyemeyiz. Çünkü hukukun ceza yaptırımı artık bütün her şey sona erdikten sonra oluyor. Yani bireyler doğuyorlar belli bir aile içerisinde büyüyorlar bir sosyal çevreye karışıyorlar bir işe giriyorlar ekonomik hayata atılıyorlar. Şiddet uyguluyorlar ondan sonra hukuk devreye giriyor. Dolayısıyla hukukun buna yönelik mekanizmaları bundan da bahsede biliriz şiddeti ile mücadelede. Fakat tek başına hukuk yeterli değil bunu her zaman dile getiriyoruz her zaman söylüyoruz.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Bu yasa, eşlerin yanı sıra bütün akrabaları da mesuliyet bakımından kapsıyor mu?

Birsen UÇAR: Bu yasa sadece bir eş olarak düşünmeyin o akraba topluluğu yakın akraba çekirdek aile geniş aile içerisin de herkesten bahsediyorum yani bu bir ağabey olabilir bir baba olabilir bir anne de olabilir fark etmiyor. Ve bu mağdur olan kişi kadında olabilir erkekte olabilir fark etmiyor işte siz bununla ilgili olarak bir tedbir istediğiniz zaman uzaklaştırmayı biz daha çok uyguluyoruz gündem de oluyor veya hakaret tehdit küfür etmeme diye bir yaptırım oluyor veya bundan men ediliyor. Okuluna gitmeme iş yerine gitmeme bunlara uyulmaması halinde bu kararın verilmesi halinde şiddet önleme birimlerimiz var izleme birimlerimiz.

Emniyet ve jandarmada da bu tarz birimler var bunlar tarafından takip ediliyor. Arada haftada bir o kişi mağdur kişi ziyaret ediliyor ve kendisine soruluyor yani biz sıkıntı var mı diye bu tedbir kararının önlenmesi örnek veriyorum kadın veya çocuk olabilir iş yerine gidebilir. Veya evine gitti veya telefonla veya herhangi bir iletişim aracı işte bu sosyal medya aracılığı ile olabilir maille olabilir. Bu şekil de kendisine ulaşmama tedbiri de var mesela buda veriliyor birçok başlık altında tedbir var.

Nafaka ödemesi tedbiri de var mesela şimdi biz bazen bunu hep konuşuyoruz uzaklaştırma kararı alındı peki bu ailenin geçimi nasıl sağlanacak çünkü kadınların çalışma oranı çok düşük bizim ülkemiz de işte nafaka yükümlülüğü de söz konusu artı eğer eş nafaka vermiyorsa belediyeler tarafından da bunun verilmesi durumu söz konusu. Biz bunu hep şöyle algılıyoruz ben özellikle bunu çocuklar için de veya diğer aile bireyleri için de örneğin bir kadın eniştesinden dayısından veya bir kuzeninden herhangi bir akrabasından çünkü biz şiddet haritasını çıkardığımız da kadına şiddete gördüğü bunlar erkekler olarak bunlar. Sadece eşinden şiddet görmüyor tabii ki orantılı olarak eş ve eski eş yada duygusal yakınlık kurduğu birisi veya abisi, babası, dayısı, amcası biliyorsunuz bu tarz özellikleri bizim zamanımızda çok bahsettiğimiz töre cinayetleri hep aile üyeleri arasında. Kararlar olurdu ve bu kararlara kadınlarda katılırdı maalesef o yüzden sadece erkekler anlamında, çapında düşmemek lazım.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Peki kişisel hakların kazanımı noktasında neler yapılmalı?

Birsen UÇAR: Medeni haklar, medeni kanunun düzenlemiş olduğu mesela 1. Kitapta yer alan kişisel haklar vardır. Yani kişinin manevi haklarına yönelik hakları vardır. Madde boyutunda aklarımız var mesela bizim mülkiyet haklarımız vardır yani bireylerin sadece kadın, erkek olarak değil mülkiyet hakkı vardır. Özellikle kadın konusundan az önce bahsettiğimiz için mülkiyet hakkı çok önemli bir şeyden bahsetmek istiyorum. Dünyada kadınlar iş gücü dediğim yani fiziksel iş gücünün %60’ını yapıyorlar fakat kadınların dünya çapında özel mülkiyet dediğimiz işte taşınmaz her türlü mal taşınır taşınmaz bu oranın %1’ini elde ediyorlar. Şimdi kadınlar %60 çalışıyor %1’ini elde ediyor. Gelirinde sadece %10’unu elde ediyorlar. Şöyle düşünün dünya çapında %60 çalışan kadınların %10 kadar gelir elde ettiğini, bu aslında medeni haklarda en önemlisi mülkiyet hakkıdır.

Az önce bahsettiğim kişiler hakkında manevi olarak insanların hakları vardır. Ailevi konusundan hakları vardır örnek veriyorum anne ve babanın birlikte kullandığı velayet hakkı vardır. Kadının boşanması durumunda yaşamış olduğu olaydan kaynaklanan tazminat hakkı vardır. Bireylerinde tazminat hakkı vardır. Yani sadece kadınlar anlamında söylemiyorum her insanın tazminat hakkı vardır. Çalışmada bir haktır aslında anayasaya bakarsanız çünkü anaysa tüm yasaların çatısıdır. Ve anayasaya göre diğer medeni kanunlar ve diğer yasalar yapılmış.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Bir virgül koyarak çalışma hakkı konusunda neler dersiniz?

Birsen UÇAR: Çalışma hakkı sadece bir hak değildir aslında ayrıca bir görevdir anayasamız bunu Türk vatandaşlarına bir görev olarak yüklemiş. Ve bunun dışında az önce bahsettiğim mülkiyet hakkı gibi mülkiyetin fikirden kaynaklanan veya bizzat kendi emeğiniz ürünü olan haklarda söz edebiliriz medeni yasalardan. Kadınların çalışma hakkı var ve medeni yasanın 2002 yılında yapılmış olan değişikliklerle aile reisi eskiden erkek olarak edilmiş. Yani ailenin reisi erkektir ve bir husus daha vardır kadının çalışması erkeğin iznine tabirdir. Bu en azından yasadan çıkarılmış fiiliyatta şuan bu uygulanıyor mu uygulanmıyor. Ama devlet ile ilgili yasal olan bu anayasanın ata erkin bir yapısının olması kadın haklarının gelişiminde bir engeldir. İşte bu Avrupa birliği uyum içerisinde değiştirilmiş bir anayasa, medeni yasamız değişti bu yönü ile değişti.

Dolaysıyla artık aile reisi bir muavin dediğim yani kadın ailenin muavin mübaşiri ediliyor. Erkek aile reisi addediliyordu. Şuan da böyle bir durum söz konusu değil öyle ki ikameti veya çocuklar arasındaki haklarda da erkeklerin mesela erkeğin ikamet edecekleri yerler tamamen erkeğe bırakılmıştır. Aslında biz şunu şöyle değerlendiriyoruz erkeğe bu tarz az önce bahsettiğim gibi sorumlulukların yüklenmesi de aslında ağır bir yüktür. Yani kadın erkek eşitliliğin sağlanması kadınların mahrum olduğu hakları elde etmesi değildir sadece. Erkek içinde hayat, toplumu, yaşamı kolaylaştıran modern çizgiyi görüşen toplumsal reva sağlayan bir husustur. Bunu sadece kadınlar çerçevesinde bakmak doğru değil. Çünkü ne kadar eğitimli insanlar nesiller kadınlar ve kız çocuklar yetiştirirsek bizim ülkemizin ve geleceği dünyanın geleceği daha reva bir yer alacaktır ve insanoğluna yakışmayan şiddet dediğim şeyler karşılaşmayacağız ve dolayısıyla daha mutlu bireyler yetişecektir.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Son olarak toplumsal cinsiyet eşitliliği hakkında neler dersiniz?

Birsen UÇAR: Öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliğinde biz cinsiyet ayrımcılığı dediğimiz şeyden bahsediyoruz. Cinsiyet ayrımcılığına gelirken de ön yargı diye bir kavram var ön yargıda şu belli bir grup veya grup üyelerine karşı önemsiz hissettiğimiz tüm ve davranışlar bir nevi onlara değer vermeme tutum ve davranışlarıdır. İşte ayrımcılıkta bu ön yargıların çünkü biz toplum olarak ön yargılı bir toplumuz ön yargıların hayata geçmesi her anlamda hayata geçmesi. İşte toplumsal cinsiyet eşitliği kavramın da da kastımız bahsetmek istediğim şey şu toplumda da kadının hem yasalar yani devlet neslinde hem toplumsal hayat dediğimiz iş hayatı aile hayatı tüm ilişkilerinde bireylere cinsiyet tanımlaması yüklenmemesidir. Cinsiyet ayrımı dediğimizde cinsiyetin daha değersiz, benim daha değerli daha üstün hissedilmesidir, görülmesidir.

Mesela iş hukukunda Türkiye de olan şöyle bir daha doğrusu iş hukukun da demeyeyim Türkiye de şöyle bir uygulama var. Bizim iş hukukumuz işçiyi korunması gereken yan olarak görmüş çünkü iş vardır işveren vardır bir de işçi vardır. Bu kavramlardan oluşuyor aralarında bir sözleşme vardır. Dolayısı ile pozitif bir ayrımcılık yaparak işçi lehine yorum diye bir ilke vardır çünkü işvereni daha güçlü görür işçiyi daha güçsüz görür yasa işveren kadar güçlü görmez işte bu toplumsal cinsiyeti biz uygulamada şöyle görüyoruz. Aslında Fransız ihtilalından sonra ortaya çıkan eşit ücret kavramı kadınlara uygulanması gereken bir kavramdır iş kanunumuz bir işçinin biliyorsunuz şuan da bir asgari ücret var ödenmesi gereken bir ücret. Ama biz uygulamada ne görüyoruz bir iş yerinde aynı işi yapan kadın aynı işi yapan erkekten daha az para kazanıyor bu bir toplumsal cinsiyet ayrımcılığıdır. İşe alım sürecinde erkeklerin tercih edilmesi veya bir işin cinsiyetlendirilmesi bir ayrımdır.

Ama cinsiyet ayrımcılığı yönündeki atasözlerimiz de var örneğin işte kadına yönelik işte karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmemek gerekir derseniz. Siz ve bu bilinçle bu mantalite ile büyürseniz o kadına şiddet uygulama veya onu değersiz görme veya ona şiddet uygulamanın çok olağan normal veya olması gereken bir şey olduğu için dayaktan hiç cennetten çıkmadı aslında hem kadına hem çocuğa hem insana uygulanan bir şiddet. Ama biz bunları söylersek veya toplum olarak onaylarsak yani şu gündelik konuşmada sadece hukuk anlamında demiyorum tabii ki bizim kanunlarımız şiddeti bir yaptırımla karşılaştırmış yani şiddet uygularsan bunun bir cezası var. Veya bir şiddet uygulayacağınızı işte öldürürüm, keserim, vururum derseniz bunun bir cezası var.

Semra GENÇOSMANOĞLU: Sayın Uçar, haftanın röportajı sayfamıza konuk olduğunuz için tekrar teşekkür ediyor, Baronuza ve özellikle Kadın Komisyonu Biriminize faaliyetlerinizde başarılar diliyor, mücadele gününüzün de şimdiden kutlu olmasını temenni ediyorum.

Birsen UÇAR: Sayın Gençosmanoğlu, bende başta şahsınıza ve Ordu Yeni Haber Gazetesi ailesine, bana ve Ordu Baromuza bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyor, yayın hayatınızda başarılarınızın devamını diliyorum.

Anahtar Kelimeler : UÇAR:, ‘ŞİDDET’, SIFIRA, İNEN, BİR, OLGU, DEĞİLDİR!

Haber Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?

Son Haberler

 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız