Ordu Kadın Platformu sözcüsü Deniz Kavdır; “8 Mart’ın direniş ruhunun temelleri 1857 yılında New York kentinde, düşük ücretle, insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda bırakılan emekçi kadınların mücadelesi ile atıldı. Dünyanın dört bir yanındaki kız kardeşlerimizle birlikte yükselen faşizme, emek sömürüsüne, erkek-devlet şiddetine karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütüyoruz! Her yerdeyiz!” dedi.

“EŞİTSİZLİK BÜYÜYOR! ŞİDDET TACİZ TECAVÜZ VE İSTİSMAR ARTIYOR”

Chp İl Kadın Kolları, Kesk (Eğitim Sen, Tüm Bel Sen, Ses, Bes), Eskad( Ordu Eğitim Kültür Sanat Kadın Dayanışma Derneği), Özgürlük Ve Dayanışma Partisi, Nar Kadın Dayanışması, Ordu Çevre Derneği, Yeşil Sol Parti, Atatürkçü Düşünce Derneği, Alevi Kültür Derneği, Türk Kadınları Birliği Ordu Şubesi bileşenlerinden oluşan Ordu Kadın Platformu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle önceki gün akşam saatlerinde Tahıl Pazarında bir araya gelerek ortak bir basın açıklaması yaptılar.

Platform sözcüsü Deniz Kavdır, burada yaptığı açıklamada; “Ekonomik sosyal ve siyasal olarak haklarımıza ve kazanımlarımıza dönük saldırılar tacizi, tecavüzü ve çocuk istismarını meşrulaştırıyor. Sadece 2017 yılında 409 kadın katledildi.322 kadın cinsel işkenceye uğrarken, 387 çocuk cinsel istismara maruz kaldı. Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne oldu ve bu çocukların çoğu dini nikâhlaevlendirildi. İstanbul Küçükçekmece'de Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beş ayda 115 kız çocuğunun hamile olduğu saptanmış ancak bu gebeliklerin polise bildirilmemiş, durumu savcılığa şikâyet eden hastane görevlisi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Nüfus hizmetleri kanununda yapılan değişiklikle müftülere nikâh kıyma yetkisi verildi. Bu değişiklikle çocuk yaşta evliliklerin ve çocuk istimrarının önü açıldı. Sürekli fetvalar yayınlayan Diyanet işleri Başkanlığı ve onu destekleyen birçok bürokrat ve siyasetçi bedenimiz ve kimliğimiz üzerine gerici söylemler geliştirdi. Takipçisi olduğumuz kadına yönelik şiddet davalarında insanın kanını donduran cezai indirimler yapıldı. Çocuğun rızası vardı, psikolojik olarak olumsuz etkilenmedi, mini etek giymişti, gece geç vakitte dışarıdaydı, sanığın iyi hali gibi ifadelerle şiddet uygulayan erkeği koruyan kararlara imza atıldı” diye konuştu.

KAMUSAL BİLİMSEL LAİK VE DEMOKRATİK EĞİTİM İSTİYORUZ!

 2012 yılının şubat ayında dönemin Başbakanının ‘dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz’ sözlerinden sonra kamuoyunda 4+4+4 yasası olarak bilinen yasa ve devamında gelen müfredat değişikliği ve cemaatlere bağlı derneklerle Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokollerle laik eğitim fiilen ortadan kalkmıştır diyen Kavdır, şöyle devam etti;

“Ortaöğretime geçiş sisteminde yapılan değişiklikle çocuklarımız imam hatip liselerine yönlendirilmekte, bundan kaçınan velilere içinse tek adres özel okullar olmaktadır. Taşrada kapatılan okullar nedeniyle çocuklarımız taşımalı ya da yatılı okumaya mahkûm olmakta ve devletin sınırlı yurtlarında kalamayan öğrenciler cemaat yurtlarında barınmak zorunda kalmaktadır. Bunun sonucunda denetimden uzak bu yurtlardan Ensar, Aladağ, DikiliKaraman, Kulptaki gibi yangın, taciz ve tecavüz haberleri gelmektedir. Çocuklarımız karanlığa teslim etmeyeceğiz, onların sessiz çığlığına ses olacağız!

“ÇALIŞMA YAŞAMINDA AYRIMCILIK VE EŞİTSİZLİK ARTIYOR!”

         Küresel cinsiyet uçurumunu 2017 raporunda Türkiye 140ülke arasında 131. sırada yer alıyor. AKP hükümetinin bir yanı ile piyasacı diğer yanı ile geçici politikaları çalışma yaşamında uğradığımız ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştirmeye devam ediyor. İstihdamdan, ücretlere yoğun bir sömürü altındayız. Erkeklerden daha uzun saatler çalışıp onlardan daha az ücret alıyoruz.

Kadın kimliğimiz “annelik” üzerinden tanımlanarak, evde çalışma, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimleri istihdamda ise temizlik ya da bakım gibi işlerde istihdam ediliyoruz. Yükselme, terfi imkânları erkeklere sunulurken bizler çalışma yaşamından uzaklaştırılıyoruz. İşyerlerinde şiddet, taciz ve mobbinge maruz kalıyoruz. Hem esnek, güvencesiz, düşük ücretli çalışmamamız hem de üç-beş çocuk doğurmamız salık veriliyor. Emeğimiz-bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki sömürüyü kabul etmiyoruz.

“OHAL ve KHKREJİMİ KAYBEDECEK, DEMOKRASİ KAZANACAK!”

15 Temmuz darbe girişimini Allahın bir lütfu olarak nitelendiren AKP-Saray rejiminin 21 Temmuzdan beri tam 19 aydır sürdürdüğü OHAL’le yasama işlevsizleştirilmiş yürütme tek adamda toplanmış ve yargı tamamen siyasal iktidarın önceliklerine uygun kararlar alır hale gelmiştir.

Kamuda yüzlerce ihraç olurken darbeni siyasi ayağıyla ilgili elle tutulur bir işlem yapılmamıştır.31 KHK ile 25 bine yakın kamu emekçisi kadın haksız hukuksuz bir biçimde işinden edilmiştir. Biz kadınlar OHAL’in kaldırılmasını KHK’ların iptalini ve demokrasinin gereği olan parlamentonun çalışmasını, yargının bağımsız olmasını istiyoruz.

Taleplerimiz: OHAL kaldırılmalı, KHK’lar iptal edilmeli ve haksız hukuksuz işten çıkarılan tüm emekçiler görevlendirme iade edilmeli, Eşit işe eşit ücret sağlanmalı, kadın istihdamında tek seçenekmiş gibi sunulan esnek-güvencesiz- kayıt dışı ve taşeron çalışmaya, kiralık işçilik uygulamasına son verilmeli. Kapatılan kamu kreşleri açılmalı kadın ya da erkek olduğuna bakılmaksızın en az elli çalışanın bulunduğu işyerlerinde kreş açılmalı, Aile ve sosyal politikalar bakanlığı kaldırılarak yerine kadın bakanlığı kurulmalı. Kadına yönelik her türlü şiddet önleyici yasal düzenlemeler acilen yapılmalı. Eğitim alanı başta olmak üzere kamusal alanın tümüne yayılan dinselleşme politikalarından vazgeçilmeli. Kadından yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin gerekleri yerine getirilmelidir” şeklinde konuştu.