HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Almanca Özel Ders Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer

HÜSEYİN DENİZ

HÜSEYİN DENİZ

DİNDE RİYA VE TAKVA KONULARI

28 Mayıs 2025 Çarşamba Saat: 09:49

Riya, Allah için yapılması gereken amel ve ibadeti, kullara gösteriş veya onların beğenisini, saygınlığını kazanmak, onlardan dünyevi bir çıkar sağlamak amacıyla inandığından farklı bir şekilde davranmayı ifade eder. 

İhlas ise; samîmi olmak, dine içtenlikle bağlanmak, esaslarını sırf Allah rızası için uygulamak anlamına gelen dinî bir  terimdir. Riya'nın zıttıdır. 

Takvaya gelince; kuvvetli bir himayeye girerek korunmak anlamındadır. Bunun gereği olarak günahlardan korkmak, kaçınmak, sakınmak ve çekinmek manalarına da gelir.

Bir söz var dillerde dolaşan;

"İnsanın, bir konuda aşırı hassasiyet göstermesi, onun başka konuda işlediği suçunu örtbas etmek istediğinin işaretidir, dikkati o yöne çekip diğer(ler)ini  saklar."

Bunun her zaman için doğru olduğunu düşünmüyorum...Kimi zaman "su-i zann" bile olabilir.

Riyâ, ihlas, takva ve "suçu örtbas etmek" tanımlarının gölgesinde yaşamak, insana soğuk terler döktürüyor. Riyâ korkusu yüzünden,  paylaşım yaptığım her yazı, her söz bir yerimi ince ince acıtıyor. 

Şu yazıyı yazarken bile aynı endişeyi taşıyorum.  At

Yaşadığım güzel şeyleri veya güzel bilgileri, elden geldiğince ihlâslı olmaya çalışarak ve samîmi duygular içinde; tebliğ ve "güzel örnek olması" niyetiyle yapıyor,

"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte onların, Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Onlara hiç bir korku yoktur; ve onlar mahzûn da olmayacaklardır." (Bakara /274) âyetinin "âşikâr/açık" kısmına uygulama olarak görüyorum. İnsan, en iyi kendini bilir. O yüzden paylaşımlarımı "kendi hikâyelerimle" örneklendiriyorum.

Bunu yaparken de "Ya şu kadın; ne kadar da iyiymiş, örnek bir kişilik, tertemiz bir gönlü varmış gibi" bir yanlış algı olacak diye ödüm patlıyor. Bazen; "İşlediğim günahları da mı paylaşsam acaba?" diyor, sonra da "okuyan ve dinleyenleri şahit etmemek" ve "Bak bak, bu hoca da şu cürmü işlemiş" diyerek günaha sıcak bakılması, onun hafif görülmesi adına vaz geçiriyorum. Arada bir, "Ben sizin zannettiğiniz kadar iyi değilim!" diyerek, cılız bir sesle acziyetimi ortaya koyuyorum. Bu konuda yüksek sesle konuşursam, "Hele bak, nasıl mütevazi, kendini ne kadar günahkâr görüyor." denmesinden de korkuyorum.

Dahası;Ne kadar güzel yazıyor, 

Ne kadar bilgili,Ne kadar temiz kalpli,Ne kadar dindar,Ne kadar iffetli....Ne kadar, ne kadar, ne kadar...

"Desinler" diye yapılma ihtimali olan her "istek cümle" benim korkularımı yansıtıyor. Diğer taraftan, insanları Allah Teâlânın yeryüzündeki şahitleri olarak görüyorum. Onların, lehime konuşmalarında, yalancı duruma düşmemelerini istiyorum.

Kabe’de sanki A'raf'ta gibiyim...

Şimdi bu yazdığım itiraflar da içimi kemirmeye başladı. Kendimce buna şöyle bir çözüm buldum. Yoksa işin içinden çıkamayacağım:

"Allah Teâlâ dışında, iki veya daha fazla kişinin bildiği hayır, hasenât, güzellik, bu konuda daha bilmem ne varsa hepsini önce kendim "yok olmuş" sayıyorum.

Çünkü, "teşhir ürünleri" her zaman ucuza gider...

Rabbimin benden beklediği ubûdiyet neyse onu yapmaya çalışıyor, ne vereceğine karışmıyorum. İsterse sıfırlasın, isterse bir'e bin versin. Tebliğ için ben bunları göze aldım. Yeter ki birileri bir fayda bulsun. Birilerine, Rabbimi, dinimi sevdirebileyim. Rabbim bu fakiri aracı yapsın. O kişi, sayemde bir güzellik yaşarsa, ondan bir pay alacak değil miyim?!

Her amelin cezasını / karşılığını  verecek olan O değil mi?! Mülk de O'nun...Dilerse  ecir verir dilemezse vermez.Yunus misali olabilsek ne güzel olurdu:Cennet cennet dedikleri,Bir kaç köşkle bir kaç hûri, İsteyene ver Sen onları. 

Bana Seni gerek Seni...Tevvab, Ğaffar, Şekûr, Latif, Vedûd, Rahîm, Hâdî, Ğaniyy ve Kerîm olan Rabbim'in bir tebessümü kuluna kâfi gelmez mi?!..Herhangi bir amelimiz, O'nun rızasına uygun olursa, gelecek olan gelir zaten. Belki de tenhada döktüğümüz iki damla gözyaşı, her şeye bedel olabilir. 

Allahü âlem...

Peygamber efendimiz (sas), yüzüne karşı övenlere toprak atılmasını söylemiş. Her daim kendine yontmaya çakışan, bunun için tetikte bekleyen bir nefisle yaratılmışız. Yorumlara gelen dualar bile onun böbürlenmesine vesile olabilir. Diğer taraftan da beğenilmek, yazılarınızın maksada hizmet ettiğinin bir yansıması olarak motive edici. Çık işin içinden çıkabilirsen...

Amelce kimseden farkımız yok.  Sadece kelamımız, kalemimizden damlıyor. O da benim marifetim değil,  Allah vergisi bir şey...

Allahım! Nefsimizin şerrinden ve şeytanın fısıltısından bizi muhafaza eylesin. Ateşten kaçar gibi riyadan kaçmayı, susuz kalmış bir bedenin suya koşması gibi de ihlâsa koşmayı, her amelde onu kuşanmayı nasip eylesin 

Ey Rabbimiz Elimize, dilimize, gönlümüze samimiyet bulaştır,ve bizi, takvâlı olanlardan eyle...

 


Yazı Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Yazıya Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?
 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları