Öncelikle belirtmek gerekir ki bu saldırılar, daha önce benzer hadsizlikler cezalandırılmayarak teşvik edilmiştir ve aslolan bu saldırıların kimler tarafından yapıldığı değil, saldırganların ortak zihniyetidir diyen Sayman, “Bu çarpık, kendi tarihinden bihaber, çağın aydınlığından ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların ışığından uzak zihniyet, dönemin söylem ve politikalarıyla paralellik göstermektedir. Her hadsiz saldırının arkasından yetkililerce ve zihniyete yakın basın organlarınca saldırganların “meczup”, “akli dengesi yerinde olmayan” olarak nitelendirilmesi de tesadüf değildir. Durumu hafifletmek ve saldırganların cezasız bırakılmasına zemin hazırlama amacı taşıyan bu ortak söylem, gerçeği yansıtmamaktadır.

Saldırganın bıraktığı notta, Atatürkçülük için “gizli bir putperest dini” yazdığı dikkate alınırsa; burada, akli dengesi yitmiş birinin hezeyanı değil, bir yobazın korkunç bir cüretle aldığı karar olduğu görülecektir.

Eğitim-İş olarak bu tür saldırıları ve hakaretleri hiçbir zaman cevapsız bırakmadık. Tepki gösterdik, yargıya taşıdık ve takipçisi olduk.

Herkes bilmelidir ki Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarına, Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Adalet Bakanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılarına seslenen Sayman şunları söyledi:  “Bu tür alçakça saldırıları “münferit”  saldırıları gerçekleştirenleri “meczup” diye nitelendirerek salmaktan vazgeçin!

Eğitim-İş olarak Ulu Önderimize yönelik bu ve benzeri saldırılara asla izin vermeyecek, sistematik olarak yapılan bu itibarsızlaştırma faaliyetlerine asla sessiz kalmayacağız.”