Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Ordu Milletvekili Seyit Torun, gazetemiz editörü Şafak Deliçakar ile gerçekleştirdiği röportajda, Anayasa değişikliği çalışmaları, mecliste ki yaşanan kavgalar ve CHP’nin neden ‘HAYIR’ diyeceği konuları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Meclis iradesinin ve yetkisinin de kaldırılacağına dikkat çeken Torun, referandumda; “Bu ülkenin geleceğinin seçimidir. Geleceğimizin oylaması, çocuklarımızın, torunlarımızın oylamasıdır. Burada biz, kişiyle, liderle, partiyle, her hangi bir siyasiyle rekabet içerisinde değiliz. Bizim mücadelemiz bu ülkede, bugüne kadar getirdiğimiz demokratik parlamenter sistemin devamlılığıdır. Bu yüzden Ordu, “HAYIR” diyecek ve kesinlikle ipin ucunu kaçırmayacak” dedi.

Deliçakar ile Torun arasında gerçekleşen röportaj şu şekilde kaydedildi:

Şafak DELİÇAKAR: Sayın Torun, Türkiye yeni bir döneme yani malumunuz Referandum sürecine girdi. Bundan önce bir anayasa değişikliği çalışmaları süreci geçirdiniz mecliste. Yapılan çalışmalar hakkında bir değerlendirmede bulunurmusunuz? Yapılan değişikler hakkında neler diyeceksiniz?

Seyit TORUN: Anayasa değişikliği çalışmalarının başından beri söylüyoruz. Geldiğimiz Anayasa, 1982 yılının darbe anayasasıdır. 1982 anayasasının baştan sona değiştirilmesini söylüyoruz. Hala da aynı iddiadayız ve bu iddialarımıza da devam ediyoruz. 1982 yılı anayasası ısmarlama bir anayasaydı. O darbe yasası dediğimiz anayasa bile bundan daha iyi koşullarda yapıldı. Birincisi en azından o zaman belli bir profesör grubu geldi bir araya öyle değerlendirildi. İkincisi OHAL yoktu, terör yoktu, baskı yoktu.

Şimdi bakıyorsunuz bir öğrenci grubu çıkıp bir pankart asıyor, hemen içeri alıyorlar. Her şeyimiz kontrol altında, yani iki siyasi parti bir araya geliyor, ısmarlama bir anayasa yapıyor. Bunu nasıl 1982 anayasasına karşı çıkıyorsak, bunun nasıl Türk insanını kapsamadığını, anayasal haklarında tehdit unsuru oluşturuyorsa, bu ondan daha kötü. Bu yapılan anayasa, 1982 anayasasından daha kötü.

Biz diyoruz ki gelin bizde olsak bu işin içinde bizde bu işe tamam demiş olsak bile başkanlık sistemine karşı olduğumuz belirttik, gerisini de görüşmeye gerek yok dedik. Böyle olmasa dahi, diyelim ki bu başkanlık işi de olmasa dahi, buna bile karşıyız. Biz diyoruz ki, bu anayasa hazırlığında Üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden yani toplumun bütün kesimlerinden herkesi bu işin içine almalıyız ki, Türkiye’yi kucaklamalıyız.

Şafak DELİÇAKAR: Yani şu an ki anayasa milleti temsil eden bir anayasa olmuyor mu? Bunu mu anlıyoruz?

Seyit TORUN: Eğer bu sürdürebilir bir anayasa olacaksa bütün Türk Milletini temsil eden ve Türk Milletini ifade eden bir anayasa olacaksa, bu öyle bir iki aylık süreyle çalışılarak yapılacak bir iş değil. Siz çıkıp çok mükemmel hazırladık dediniz, getirdiniz komisyona 3 tane maddesi gitti hemen. Daha komisyona geldiklerinde hepsi kusursuz bir anayasa hazırladık diyorlardı, komisyon sürecinde 3 tanesi gitti.

Milletvekili kim? Milletin seçtiği irade değil mi? Millet bize ne diye yetki verdi? Al şu vekaleti temsil et beni diyor değil mi. Örneğin ben şimdi avukat tuttum, vekaleti verdim, ücretini ödedim ama avukat beni savunmayacak davaya kendim gireceğim. Avukatı ben niye tuttum o zaman. Beni ne diye gönderdin parlamentoya? Vatandaş ne istiyor bizden. Parlamentoda benimle ilgili yasa çıkar, benim menfaatlerimi, benim haklarımı koru, ben orada temsil et diye gönderdi bizi.

O zaman biz şunu mu demeliyiz? Tamam ben yetkiyi aldım ama her hangi bir şeyde ben bundan anlamam diye hemen milli iradeye mi gitsin o zaman. Biz önce bize verilen yetkinin sorumluluğunu ve gereğini yerine getirmeliyiz. Elbette orada ki irade halka gitmeyi gerektiriyorsa ona da saygımız sonsuz.

Şafak DELİÇAKAR: Bu süreçte mecliste milletvekilleri arasında kavgalar yaşandı. CHP bu konuda biraz agresif ve gergin olarak lanse edildi. Bu durum hakkında neler dersiniz?

Seyit TORUN: Ben aldığım vekaletin hakkını vermezsem, aldığım vekaletin sorumluluğunu orada göstermezsem, ben niye varım o zaman orada, benim varlık gerekçem ne orada? Kavgaya gelince o kavga çoğunluğun, azınlığa olan tahammülsüzlüğü, o bir güç kullanımı, hal bu ki biz orada sadece dile getirmeye çalıştığımız şey örneğin diyoruz ki iç tüzüğe yazalım, diyoruz ki adı üstünde gizli oylama, gizli oylamada ne yapılır? Sana sandık kurulduğunda gizli oylamada kabine gir oyunu kullan ve çık diyor. Aksi halinde müdahale et diyor.

İç tüzükte aynı amir ve hüküm var. Diyor ki gizli oylamada gizli oy kullan, açık oylamada istediğin gibi elini kolunu kaldır oyunu kullan. Ama bizim milletvekillerimiz ne yaptı elini kolunu sallayarak oy kullandı.

Diyoruz ki meclis başkan ve başkan vekillerine bakın iç tüzüğü ihlal ediyorsunuz. Eğer bir milletvekili yasaya uymuyorsa halk uyar mı? Senin seçtiğin insan orada yasaya uymayarak iç tüzüğü çiğniyor. Ona müdahale ediyorsun kabul etmiyor. Öbürü bütün demokrasilerde kürsü işgali vardır. Biz orada 10 dakikalık bir süre istedik. Dedik ki 10 dakika bu tutumun yanlış olduğunu kamuoyu ile paylaşacağız deyince adamlar saldırdı.

Saldıranlarda onlar, kürsüyü yıkan, saksıları atanlarda, sandalyeleri atanlarda onlar. 300 kişi 80 kişiye saldırdı. Yani diyelim ki biz hatalıyız veya yanlış yaptık biz. Ama sen iktidarsın ve o mecliste çoğunluğun var. Sen gerektiğinde bizleri sakinleştireceksin. Çünkü ben muhalefetim, tepkimi, şikayetimi dile getiriyorum. Sen iktidarsın senin kontrollü olman gerekmiyor mu?

Şafak DELİÇAKAR: Referandumda Ordu halkına güveniyor musunuz? Sizce Ordu, “HAYIR” diyece mi?

Seyit TORUN: Biz kesinlikle Ordulu hemşerilerimizin sağduyusuna inanıyoruz. Onlar vatanına, milletine, ülkesine bağlı insanlar. Elbette ki bu bir iktidar veya hükümet seçimi değil. Her hangi bir bakanlıkla ilgili çıkan bir kanun da değil. Bu ülkenin geleceğinin seçimidir. Geleceğimizin oylaması, çocuklarımızın, torunlarımızın oylamasıdır. Burada biz, kişiyle, liderle, partiyle, her hangi bir siyasiyle rekabet içerisinde değiliz. Bizim mücadelemiz bu ülkede, bugüne kadar getirdiğimiz demokratik parlamenter sistemin devamlılığıdır.

Eksiği varsa telafi ederiz. Yapılması gereken varsa yaparız. Ama bu yapıyla birlikte yarın bu kadar güç kullanımı kim olursa olsun, yarın bu kadar aşırı güç kullanan birinin bu ülkede nasıl bir tahribata yol açacağını, nasıl zarar verebileceğini bilemeyiz. Bu seçimle birlikte aynı zamanda vatandaşın elinde ki yetkiyi de alıyorsunuz. Devletin mekanizmasını alıyorsun, yetkiyi alıyorsun, hukuku alıyorsun, her şeyi alıyorsun. Yarın bunun telafisi mümkün olmaz. Bu yüzden Ordu, “HAYIR” diyecek ve kesinlikle ipin ucunu kaçırmayacak. Biz de ipin ucunu kaçırmayalım diyoruz.

Bu arada parlamento etkisizleştiriliyor, yetkisizleştiriliyor ama sayısı artırılıyor. Yani meclisin etkisi ve yetkisi kaldırılıyor ama sayı artıyor. Meclis, eskiden il genel meclisi vardı, şimdi aynı o duruma düşecek. İktidar bir milletvekili olsa dahi, vatandaşın veya bölgesinin her hangi bir sorununu çözemeyecek. Eskiden bir aidiyet, bir hiyerarşi bir sistem vardı. Şimdi milletvekilinin ne fonksiyonu olacak. Yasa yapmayacak, baskı oluşturmayacak, hiçbir şekilde yetki kullanmayacak, o zaman ne iş yapacak milletvekilleri.

Şafak DELİÇAKAR: Sayın Torun, verdiğiniz bilgiler ve yaptığınız önemli açıklamalar üzerine şahsım ve okurlarımız adına teşekkür ediyor, bundan sonra da gerek partinizde, gerekse mecliste ki çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Seyit TORUN: Sayın Deliçakar, bende başta gazetenize ve şahsınıza bu fırsatı bana verdiğiniz için şükranlarımı sunuyor, tüm Ordu Yeni Haber okurlarına ve Ordulu hemşerilerime sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.