HABER ARAMA
Ordu Nöbetçi Eczaneleri
HABER ARŞİVİ
Lütfen Bir Tarih Seçiniz
ANKET
Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
  • Gayet Güzel
  • Kullanışlı
  • Beğenmedim
SON DAKİKA HABERLER
Ordu Havaalanı Transfer Samsun Havaalanı Vip Transfer
3 Aralık 2017 Pazar Saat: 11:19

"Sezaryen, bir talep olmamalı”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi, Sezaryen, bir talep konusu değil, zorunluluk gereği olmalıdır. Doğal doğumu desteklemek, modern tıbbı reddetmek ve karşısında olmak gibi düşünülmemelidir. Çün
"Sezaryen, bir talep olmamalı”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi, "Sezaryen, bir talep konusu değil, zorunluluk gereği olmalıdır. Doğal doğumu desteklemek, modern tıbbı reddetmek ve karşısında olmak gibi düşünülmemelidir. Çünkü gebelik ve doğum eylemi bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur" dedi.

 

 Erdoğan, yaratılmışların en şereflisi olan insanın, dünyaya gelişi söz konusu olduğunda, doğumun sadece fizyolojik bir hadise olarak ele alınamayacağını söyledi.

 

İnsan gibi değerli bir varlığın yaratılışının, bir mucize olduğu kadar bilimsel ilgilerle çözümlenmesi gereken bir vaka olduğunu da belirten Emine Erdoğan, "Doğum sevginin, gücün ve umudun yaşam bulmasıdır. Hekimler, ebeler, hemşireler olarak sizler de bunun tanıklarısınız. Bu, üzerinde birçok boyutuyla düşünülecek bir deneyimdir" ifadesini kullandı.

 

Söz konusu birikime yeni şeyler katacağına inandığı kongrenin programına baktığında, çok yönlü ve disiplinli bir içerik gördüğünü aktaran Emine Erdoğan, bu kongrenin çeşitli kurslarla zenginleştirilmesinin, gebelik, doğum ve lohusalık konularına pratik bir boyut katacağını, verimli sonuçlar elde etmeyi umut ettiğini dile getirdi.

 

"Canlılar laboratuvar kobayı oldu"

 

Emine Erdoğan, son yıllarda ne yazık ki insanlığın, varlığa bakışının maddeci yaklaşımların kurbanı olduğunu söyledi.

 

Canlıların, istatistiklerin ve verilerin nesnesi haline geldiğini, laboratuvar kobayı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Yaşamın başladığı yer de bundan nasibini almıştır. Her şey doğallıktan uzaklaşmış, konformizmin ölçülerine uymuştur. Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği yüzde 15 makul rakamına karşın, müdahaleli doğum oranları tüm dünyada artmıştır. Ülkemizde ise maalesef bu oran yüzde 53'tür" diye konuştu.

 

Emine Erdoğan, tıbbi bir gereklilik olmadığı takdirde asıl olanın normal doğum olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

 

"Gebelik ve doğum, tabii fizyolojik bir olaydır ve tıbbi girişime çoğunlukla gereksinim duyulmaz. Gereksiz yere yapılan her türlü müdahalenin, doğumun işleyişi ve hormonların salınımı üzerine olumsuz etkileri olduğu, bilim dünyasının ortak görüşüdür. Zaten doğal doğumu üstün kılan bu hormonların salgılanmasıdır. Sizler çok daha iyi bilirsiniz, endorfin hormonu bedenin salgıladığı doğal bir ağrı kesicidir. Doğum sırasında kadının kendini rahat hissetmesini sağlar. Her türlü müdahale bu işleyişi negatif etkileyecektir. Bu nedenle sezaryen, bir talep konusu değil, zorunluluk gereği olmalıdır. Doğal doğumu desteklemek, modern tıbbı reddetmek ve karşısında olmak gibi düşünülmemelidir. Çünkü gebelik ve doğum eylemi bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur.”

 

- "Gereksiz müdahaleden kaçınılmalı"

 

Dünya Sağlık Örgütünün kanıta dayalı bazı temel önerilerinin bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Doğum kendi başlamalıdır. Doğum boyunca hareket özgürlüğü olmalıdır. Doğum boyunca gebeye duygusal ve fiziksel destek verilmelidir. Gereksiz her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır. Bu tavsiyelerin ışığında sağlık profesyonelleri kadınları bilinçlendirmeli, sağlık politikalarımızla sağlıklı ve doğal olanı teşvik edici çalışmalar yapılmalıdır. Belki sağlık sisteminde rolleri daralan ebelik ve hemşireliğin, hekimlerimizin aktif takibi altında rolleri genişletilebilmelidir" değerlendirmesinde bulundu.

 

Emine Erdoğan, zaman zaman medyada "doğal doğum" konusunda kadınların cesaretini kıran yayınlar gördüğüne vurgu yaparak, bu yayınların, bilim dünyasının bulgularıyla çeliştiğini kaydetti.

 

Sezaryenin "gerektiğinde başvurulacak tıbbi bir müdahale olduğu" gerçeğini unutmadan, doğal doğumun şartlarını oluşturmak için gayret sarf edilmesi gerektiğine dikkat çeken Emine Erdoğan, bunun  medyanın, sağlık kuruluşlarının ve hekimlerin işbirliğiyle mümkün olabileceğini söyledi.

 

- "Kadınlara alternatif doğal yöntemler sunmalıyız"

 

Erdoğan, hedeflenen sonuçların gerçekleşmesi için meselenin bir bütün olarak ele alınması, kadınlara alternatif doğal yöntemler sunulması gerektiğini ifade etti.

 

Son yıllarda kamu ve özel sağlık kuruluşlarının bu konularda hayli aktif olduğunu gördüğünü, nesillerin geleceği adına memnuniyet duyduğunu dile getiren Erdoğan, çocuklara verilecek en büyük hediye ve sağlık sigortasının, onları gerçekten sağlıklı ve bilinçli bir şekilde dünyaya getirme gayreti olduğunu belirtti.

 

Emine Erdoğan, şunları kaydetti:

 

"Bu kongrede de gebelik, doğum ve lohusalık süreçlerinin bir bütün olarak tüm boyutlarıyla ele alınması, inanıyorum ki bu bilinçlenmeye büyük katkı sağlayacaktır. Lohusalık, kültürümüzde önem verilen, kendine has gelenekleri olan bir süreç. Lohusalık döneminde kadının yükü azaltılır, ruhen ve fiziken aile bireyleri destek verir. Kadın, evladıyla en güçlü bağları bu süreçte inşa eder hatta insan yetiştirmenin incelikleri üzerinde düşünme fırsatı bulur. Bebeğin, anne sütüyle uzun dönem beslenmesine imkan verir.Fakat modern hayatın hızlı akışı, bu özel süreci ne yazık ki kadınların elinden almıştır. Bugün kadınlarımızın böyle fırsatları ne yazık ki pek yok. Bu hassas dönemin kazanımlarından mahrum kalıyorlar. Bireyler yalnızlaştıkça, geniş aileden görülen destek de azalıyor. Biz aile bağları güçlü bir toplumuz. İnşallah profesyonel destekleri artırarak geleneğimizin bu yönlerini güçlendirebiliriz. Bu dönemde, masaj uygulamaları, fitoterapi gibi katkılarla annelerin normal hayata adaptasyonunu destekleyebiliriz.”

 

Emine Erdoğan, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" prensibi çerçevesinde sağlık politikaları ne kadar insan merkezli olursa, devletin ve geleceğin de o derece güçlü olacağına işaret etti.

 

-‘’Doğum öncesi bakım alma oranı 2003 yılında yüzde 81 iken bu oran 2016 yılında yüzde 98,5'e yükselmiştir’’

 

Programda bir konuşma yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya ise,"Türkiye'de doğum öncesi bakım alma oranı 2003 yılında yüzde 81 iken bu oran 2016 yılında yüzde 98,5'e yükselmiştir. Doğum sonrası bakım alma oranları da yüzde 84,5'ten yüzde 98,9'a yükselmiş durumdadır" dedi.

 

Bakan Kaya, doğumun bir neslin devamının sağlanması açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. Kadının üstlendiği en önemli rollerden birinin "annelik" olduğunu belirten Bakan Kaya, gebelik, doğum ve sonrasında sunulan hizmetlerin de anne ve çocuk sağlığı açısından son derece önemli görüldüğünü ifade etti.

 

Son 15 yılda özellikle anne ve çocuk sağlığı açısından ülkede gözle görülür çok önemli ilerlemelere imza atıldığını aktaran Bakan Kaya, şöyle devam etti:

 

"Türkiye'de doğum öncesi bakım alma oranı 2003 yılında yüzde 81 iken bu oran 2016 yılında yüzde 98,5'e yükselmiştir. Doğum sonrası bakım alma oranları da yüzde 84,5'ten yüzde 98,9'a yükselmiş durumdadır. Sadece yüzde 1'lik bir orana şu anda hizmet veremiyoruz ama inanıyorum ki önümüzdeki süreçte yüzde 100'e bu oranları yükselteceğiz." 

 

Bakan Kaya, diğer önemli bir göstergenin de "anne ölüm oranları" olduğunu dile getirerek anne ölüm oranının 2006'da 100 binde 28,5 olduğunu, bugün ise bu oranın 100 binde 14'lere düştüğünü anlattı.

 

- "Geçtiğimiz yıl toplam doğurganlık hızı 2,1 olarak gerçekleşti"

 

Anne ölümlerinin yüzde 70'inin lohusalık döneminde gerçekleştiğini belirten Bakan Kaya, bu nedenle doğum sonrası bakım hizmetlerinin çok kritik hizmetler olduğunu dile getirdi.

 

Bakan Kaya, bir ülkedeki doğurganlık hızının o ülke nüfusunun yenilenme düzeyini gösterdiğini aktararak şunları söyledi:

 

"Bu yönüyle doğurganlık hızı aslında toplumsal öngörülerin yapılmasında, sosyal politikaların belirlenmesinde çok önemle dikkate aldığımız bir veridir. Burada maalesef ülkemiz ciddi ve kritik aşamadadır. Ülkemizde geçtiğimiz yıl toplam doğurganlık hızı 2,1 olarak gerçekleşti. Bu oran, bir kadının doğurgan olduğu dönemde 15-49 yaş arasında doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade ediyor. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımızın sıkça dile getirdiği 'en az 3 çocuk' çağrısı ülkemizin geleceği açısından son derece önemli bir çağrıdır. Türkiye, hala bu doğurganlık oranıyla Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında en iyi durumda ama orası zaten yaşlanan, hızla yaşlanmakta olan bir bölge. Kendimizi bu anlamda Avrupa ülkeleriyle kıyaslamamızın da çok doğru olmadığını düşünüyorum.”

 

- "Türkiye'de sezaryenle doğum oranı yüzde 53'leri buldu"

 

Bakan Kaya, sezaryenle doğumun tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de giderek arttığını, bu durumun ciddi bir sorun olduğunu belirtti.

 

Türkiye'de sezaryenle doğum oranının yüzde 53'leri bulduğunu vurgulayan Bakan Kaya, bunun sürdürülebilir bir durum değil, kritik bir problem olduğunu ifade etti.

 

Bakan Kaya, ülkede sezaryenle doğuma ödenen para oranlarının düşürüldüğüne, normal doğuma çok daha fazla para ödendiğine değindi. 

 

Bazı sorunların bulunduğunu aktaran Bakan Kaya, "Bu konuda da yeni çalışmalar yapmamız gerektiğinin bilincindeyiz. İnşallah önümüzdeki dönemde hükümetimiz bu konuda da önemli kararlara imza atacaktır diye düşünüyorum. Biz de Bakanlık olarak 'sezaryenle doğumda mücadelede bir paydaş olarak çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.

 

Gebelik ve doğum sürecinde riskleri azaltmanın yolunun hiç şüphesiz eğitimden geçtiğini vurgulayan Bakan Kaya, Bakanlık olarak ailelere yönelik eğitim faaliyetlerinin bir konusunun da "üreme sağlığı ve sağlıklı annelik" olduğu bilgisini paylaştı.

 

Yapılan yasal düzenlemelerle, kadınların annelik ve çalışma hayatı arasında tercih yapılmasının önüne geçilmesi gerektiğine işaret eden Bakan Kaya, "Çünkü biz istiyoruz ki her kadın, anne de olsun çalışma hayatından da kopmadan, istihdamdan da kopmadan anneliğini de sürdürebilsin. Bu anlamda kadınların özlük haklarının korunması çok önemli yasal düzenlemelerdir" diye konuştu.

 

Kongreye Uluslararası Gebelik Doğum ve Lohusalık Kongresi Başkanı Prof. Dr. Aydan Biri, ONKİM Kök Hücre Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke'nin yanı sıra çok sayıda sağlık çalışanı katıldı.

 

Anahtar Kelimeler : "Sezaryen, bir, talep, olmamalı”

Haber Yorumları ( 0 Adet)

Adınız
E-mail Adresiniz
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere Yorum Yapılmamış.
İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz?

Son Haberler

 

Ordu Yeni Haber Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz :
Email Adresiniz :
Arkadaşınızın İsmi :
Arkadaşınızın E-Mail Adresi :
Varsa Mesajınız
Güvenlik Kodu Lütfen Resimdeki kodu yazınız