Deveye boynun eğri, demişler; nerem doğru ki, demiş…

Fındık hazırlıkları yapmak gerek.

Şimdilerde bağı, bahçeyi ekim, dikim, bakım zamanı.

Bu zamanlarda köyde olmak lazım, toprak ilgi istiyor. Bakmayınca çocuk gibi küsüyor, haklı olarak pek bir şey vermiyor.

Ve en önemlisi hayat oldukça pahalı. Boğazı doyurmak zor. Her şey ateş pahası. Çoğunlukla köydeki bahçelerin bir kenarında ekilen sebzeler yetişiyor imdada.

Tencere kaynamak zorunda.

Bizimkiler 65 yaş üstü. Günlerdir evdeler.

Üç oda, bir salon. Toplam 120 metrekareye sığdırdılar hayatlarını.

Lakin Corona yasakları var, bırakın sokağa çıkmayı, pencereden başlarını uzatmıyorlar dışarı. 

İşin ucunda para cezası var.  Kişi başına 3.150 TL.

Karı koca toplam 6.300 TL eder mi?  Eder.

Emekli maaşıyla geçinmek zor zaten, riske her gerek yok.

***

Lakin köye gitmek gerek. İş güç birikti. Ama önce izim almak gerek. Yasaklar var. Bedeli ağır.

Önce Ziraat Odasına gidip bir belge doldurduk.

Sonrasında Altınordu İlçe Tarım Müdürlüğüne gidip izin almak gerek.

Çünkü, Polis yada Jandarma kontrolünde çiftçi olduğunu kanıtlamak zorundasın.

Aldık belgeyi Ziraat Odasından, gittik İlçe Tarım Müdürlüğünün kapısına.

Bir kalabalık…

Önceleri konser var zannediyorsunuz.

Sonrası seçim zamanımı diye soruyorsunuz kendi kendinize. Bu kadar kalabalık ancak miting meydanlarında olur.

İlçe Tarım Müdürlüğünün kapısından itibaren koca binanın arkasına doğru dizilmiş insanlar görüyorum.

Burunlarından soluyorlar.

Sosyal mesafe hak getire.

Kimilerinde maske yok.

İlçe müdürlüğünün kapısında içeri bakıyorum hani sıra ne zaman gelir yada bekleme süresini tahmin etmeye çalışıyorum.

İçerisi kalabalıktan görünmüyor.

***

Her akşam test sayısı,

Vaka sayısı,

Vefat sayısı,

İyileşen sayısı veriliyor.

Ha bir de inatla bulaştırdıklarımız diye bir bölüm açılsa nasıl olur?

Müslüman’a eziyet bu, başka bir şey değil…